Istrancalarda Akşam Üstü
Istrancalar’da bir tepe üstü
üstünde ben
güneþ arkamda
önümdeyse Mahya
güneþ tepeyi aþmýþ
ufka iyice yaklaþmýþ
bir de gölgeler uzamýþ
öyle bir akþamüstü
saða sola bakýnayým
kimse yok tek baþýnayým
ama doðduðum topraklarda
çocukluðumla kucaklaþmaktayým
otlar çýkmýþ uzamýþ
yan yatmýþ yamaçlara yayýlmýþ
bunlar üstünde
çocuklar gibi yuvarlanmaktayým
gök mavi yer yeþil
bahar yeli efil efil
çiçekler gülüyor
göz ucuyla beni süzüyor
kaç zamandýr yoktun
ne aradýn ne sordun
gittin bizi unuttun
belki böyle deyip
biraz da sitem ediyor
yer buðulanmýþ tütüyor
yeþille mavinin ikisi
ufukta birleþiyor
ufuk da çevremde
koca bir çember çiziyor
arkamda köyüm karþýmda Mahya
ben de burada tek baþýna
ince bir yel esiyor
Mahya’dan kalkýp geliyor
o güzel sesiyle
yüzümü okþayýp geçiyor
bir kuþ “kuu kuk” diyor
öteki bir baþka ötüyor
gök mavi, yer yeþil
bahar yeli efil efil
ve bu koku
girip ciðerime yerleþiyor
yel ve kuþlar
huzur veren sesler ediyor
ve kulaðýma eðilip
iþte hayat bu
gitme kal burada diyor
keþke kuþlarý yeli dinlesem
keþke buradan gitmesem
ya da þehre deðil de
gitsem gençlik günlerime
arkamda akþam güneþi
karþýmda Mahya
dað bayýr misler gibi
guguk ötüyor sürekli
ben bir tepe üstünde
tepe Istrancalar üstünde
hayal ve gerçekler içinde
ah bir de on yedisinde olsam
ve gencecik biri olsam
bir de o olsa
o da burada olsa
kývýrcýk tülü saçlarýný
esen yelde uçursa
koþsa zýplasa oynasa
fistanýný savursa uçursa
bana bir türkü okusa
sonra gelse yakýnýma
dizlerime otursa
dikse gözlerini
baksa baksa baksa
gözlerime öyle baksa
sonra usulca uzansa
kollarýný açýp yayýlsa
boynuma sarýlsa
Sýksa sýksa sýksa
dudaklarýma yapýþsa sonra
öpse emse kanatsa
hiç salmasa
býrakmasa
gönlümü çaldý gitti ya
aradan kaç yýllar geçti ya
aðzýmý da kapýp kaçsa
lal etse býraksa
tek baþýma Istrancalar’da
arkamda köyüm önüm Mahya
iþte böyle bir akþamüstü
gördünüz mü aklýma neler düþtü
keþke kuþlarý yeli dinlesem
keþke hiç gitmesem
ya da çok gerilere
gitsem on yedili günlere
ah þimdi on yedisinde olsam
bir de sevdiðimle olsam
kuþlarý yeli dinlesem
hiçbir yere gitmesem
kývýrcýk saçlýnýn kulaðýna
aþk naðmeleri söylesem
Tevfik Tekmen. 19 Mayýs 2008. Saat: 18,00 Koruköy
BÝR YIL SONRA
…Sýra kayalar, kovan kayasý, yanýk bayýr, sivri kaya ve baba tepe… Baba tepede demirden çirkin bir kule… Dönüyorum olduðum yerde çepeçevre; batý kuzeyden güneye daðlar, güneylerde bir düzlük ve ovadan doðuya doðru döndükçe güneyden kuzeye doðru gene daðlar tepeler, alçaklar ve yüksekler, içinde ufak tefek köyler ve en yüksek doðuda Mahya…
Sýðýrtmaç sesi var baðlýk taraflarýnda. Ve çan sesleri… Bir koyun sürüsü Göksu yanlarýnda. Ve bir çoban kavalýnýn yanýk naðmeleri kulaklarýmda…
Karþý köyün horozlarý ötüyor ara sýra. Köpek ürmelerini arýyorum bütün bunlarýn arasýnda ama yok, duyamýyorum. Kuþ seslerini saymaya çalýþýyorum tek tek. Ne çok ses; olmuyor, sayamýyorum. Göremiyorum da kendilerini hangi dallara tünedilerse. Uçanlar kurþuni bir rengin içinde…
Beþ gündür köydeyim…
Bugün on dört Nisan, günlerden Salý. Hava kapalý. Yani biraz sisli ve az puslu. Akþam yaðmur yaðdý çok. Derelerden sel aktý hep. Ara sýra çiseleyip duruyor hala. Ben geçen yýlki gibi ayný yerde, Istrancalar’daki o tepenin üstündeyim gene. Bu sefer vakit akþamüstü deðil, bir öðle üzeri ve arkamda köyüm var gene geçen yýlki gibi. Ama güneþ yok…
Burasý daðlara hâkim yüksek bir yer. Düz sayýlabilecek çýplak bir tepe üstü. Etekleri çayýr çimen ve yer yer orman. Yuvarlak bir ufuk çemberi çevremde ama çizgisi düz deðil daðlarla eðri büðrü çizilmiþ bir çizgi. Tam karþýmda Mahya tepesi var ve bulutlar inip üstüne çökmüþler, bu sebepten tepe yoðun bir sisin içinde belli belirsiz gibi.
Orman yapraklanmamýþ henüz. Daha erken demek ki… Ama çimenler uç vermiþler topraktan, yerler yemyeþil.
Çiçekler henüz açmamýþlar.
Hava durgun, yel esmiyor bu yüzden. Öylesi bir sessizlik içinde yüzlerce kuþ sesi; her yer cývýl cývýl. Guguk kuþu yüksek bir aðacýn tepesinde onu görebiliyorum ve gene ötüyor geçen yýlki gibi…
Yalnýzlýðý ne zaman özlesem þehirden kopup geliyorum buraya. Ve tek baþýma… Kendi isteðimle kayboluyorum buralarda. Kendimle baþ baþa, sadece duygularým yanýmda ve tek onlar aklýmda; þehrin kalabalýðýndan ve gürültüsünden, yanlýþ kullanýlan teknolojinin çirkinliðinden, radyo, gazete, televizyon gibi þeylerin hepsinden kopunca dünyanýn o türlü yüzünden de kopuyorum, bir süreliðine de olsa...
Radyoyu açmýyorum. Televizyona bakmýyorum. Gazete okumuyorum. Saat kaç, vakit nerede, takvim yapraklarýný koparmýyorum ve zamaný kovalamýyorum…
Dolanýp duruyorum tepenin üstünde kendi baþýma. Zaman zaman coþuyorum da kimse duymuyor ya beni, türkü söylüyorum ve kuþlara eþlik ediyorum ýslýk çalarak. Baðýrýyorum bazen avazým çýktýðý kadar. Sesim yamaçlara vura vura yankýlanýyor ve iþte o zaman cývýl cývýl öten kuþlar bir süreliðine susuyorlar.
Olsun…
Onlara misafirim bugün ben. Ýdare etsinler iþte. Daðlar zaten hep onlarýn. Ben gidince gene onlara kalacak, gerçek bu deðil mi?
Ne yazýk ki…
14/Nisan/2009 Koruköy
YEDÝ YIL SONRA
Baharý bekliyorum. Az kaldý. Karar verdim bundan sonra yazlarý orada geçirmek istiyorum. Huzuru bulur muyum? Kim bilir...
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.