Kuran Şerefi Üstün Bir Kitap
mamur
Kuran Şerefi Üstün Bir Kitap
Dosta giden bütün yollar,
Güvenli Mekkeye, Kâbeye doðru,
Gönüller, o yana meylediyor,
Kalbler yönelmiþ misk kokulu þehre kýbleye,
Rahmet çöllerinde Kuraný dinlemeye.
Zemzem þerbeti içmeye.
Beytül Haramýn yanýnda,
Zemzem suyu en kutsal nesne.
Gücünü Allahtan alýr,
Ekinsiz mübarek bir vadide.
O kutsal evin bekçileri þerefçe üstün.
Orasý, cihanýn incisi, Allahýn evi.
Ýlâhi sanatýn yüceliðini yansýtýyor büsbütün.
Ey Mekke!
Göklerde seçildiðin için mukaddessin,
Sevdiðimi bil, temiz akan su hakký için,
Gözlerin kalblerin karþýsýnda güzelsin.
Elbette güzellikler Allahtandýr.
Sevdalar hazlar O’nun sýrrýdýr.
Ey Beldetül Haram!
Gül kokuyorsun buram buram.
Rasülü Emine olan,
Övgün, herkesin dilinde.
Habibi Kibriyanýn sevgisini,
Melekler yazmýþ,
Hýzlý hýzlý çarpan kalbine.
Daðýn taþýn topraðýn anýlmýþ kasemle.
Sevrin kardeþi Hiradan,
Ýlâhi aydýnlýðýn ihtiþamý parlýyordu.
Nur dolu kalbiyle nereye baksa,
Ben Cebrailm diyen meleði görüyordu.
Göz açýp kapasa bile, melek yine oradaydý,
Kanatlarýný açmýþ tüm ufku kaplýyordu.
Þerefi üstün bir Kuran,
Ýnmeye baþlýyordu ilahi yeminle.
Allahýn ilk yarattýðý kalem üzerine.
Hangi ayete eðilsek,
Bu engin nurun pýrýltýlarý görülür.
Bir ucu yerin merkezine,
Diðer ucu Arþa varan bir doðru.
Çok yükseklerden,
Rabbimizden indirilmiþ,büyük mucize.
Kuran,
Hay olan ve yaþayan bir hikmet,
Kuran,
Bütün gizlilikleri açan bir rahmet,
Mahlukatýn zikrini özetler,
‘’Sen arzý boynu bükük,
Huþu halinde görürsün’’
O þefaatçi, þifa verici, sýrra sahip,
Akýl ve kalbleri, Hayran býrakan,
Bütün mülhidlerin,
Eli ve dili yetiþemiyecek kadar yüce.
Beþer kudretini aþan ilâhi beyan.
Kuran,
Rahman ve rahim olan Allahýn,
Ruh yapýmýza hitabý,
Kendi azametinin ilaný.
Kur’an-ýn bu iniþi,
Her Zalimde, her azgýnda,
Þaþkýnlýk, dehþet uyandýrmýþtý,
Daha dün gibi her þey yakýn.
Bir gün Kureyþ ulularý,
Toplanmýþlardý Hicir’de.
Peygamber o sýrada girmiþti Mescide.
Resülüllah taþý öptü tavafa baþladý.
Kâbe’ye yakýn olmayý o denli seviyordu,
Hicre bir hasýr serip, Rabbine secde ediyordu.
Secdede ki anlýyla,
Avuç avuç göz yaþý döküyordu.
Eðer O’nun yaptýðý dualar, göklere yükselirse,
Yerdekilerin hali nice olur.
Þirk ve kir ehli dil uzatýyorlardý inen vahye,
Söylediklerini yüksek sesle söylüyorlardý ki,
Peygamber duysun diye.
Onlarýn hakarete varan sözlerini,
Rasulullah s.a.v. duydukça,
Üzüntüsü yüzünden belli oluyordu
Eziyetlerden dolayý,
Teselli aralýklarla tekrarlanýyordu:
‘’Onlarýn sözü seni üzmesin, Biz onlarýn
Gizlediklerinide, açýða vurduklarýnýda biliyoruz’’
Bu ayetlerin azameti karþýsýnda,
Ýnsan tirtir titrer,
Elbette Allah sözün doðrusunu söyler.
Nefis zebûn,insan nankör gýrlaðýna kadar.
Kuranýn ilk muhataplarý inkara saptýlar.
Ya güzelden yana,
Bir sonuç çýkacak,
Yada sonsuz azaba.
Müþrikþlerin en sert yapýlý olaný
En fazla nefret besleyeni,
Ýslamýn en kötü ve katý düþmaný.
Ebu Cehil, yandaþlarýyla,
Kabenin tam önünde,
Vahye, peygambere hakaret yapýyorlardý.
Daha da ileri giderek,’’ hadi gücün varsa,
Gökleri parça parça üzerimize indir,
Ya sen ya biz yok olup gidinceye kadar,
Senin yakaný býrakmýyacaðýz ‘’diyorlardý.
Bu Kuran, mezardakilere inseydi,
Onlar bile doðrulup dinlerlerdi.
Aman Allahým!
Bu ne kin? Bu ne nefret?
Nerde haya? Nerde ar?
Þiddetli þüphe taþýyanlarýn dilleri kökünden kurusun.
Yüzlerini ateþ bürüsün, elbiseleri katrandan olsun.
Nasýl olsa dünyada günah tartan bir terazi yok.
Ama Ahirette toz zerreleri bile tartýlacak.
Putperesliðin kiriyle kirlenenler yok mu?
Yaktýlar yýktýlar gittiler.
Büyük azgýnlýklarla baþ kaldýrdýlar.
Kendi ölçülerine göre kanun koydular.
Onlarýn kalbleri,
Ýster çürüsün ister kül olsun,
Taþýdýklarý þey üzerine mühürlenecek.
Göklerin kalemi yazdý asla kaybolmuyacak.
Ezilen müþrikler,
Allah Rasulü hakkýnda tartýþýp durdular,
Bakýn acýnacak hallerine,
Günaha batmýþ müþrükleri,
Þeytan kendine ne kadarda ümmet yapmýþ.
Gönül akýl yönünden kalbleri ölü.
Yüreði yüksek þerefle donatýlmýþ,
Fahr-i âlem Efendimize,
Kibir içinde kafa tutmalarý yok mu?
O ezelden ebede kadar,
Ýlâhi nuru taþýyan þanlý peygamber.
Sevgiden mahrum müþrikler,
O sýcak yüreðin,O gönülden süzülen,
Bir tek tebessümünü nereden bilecekler?
Bize kolay olan onlara neden zor?
Görmek istemeyip göz yummak neden?
Allahýn nazarðahý Kâbe’yi, Rasulü Kibriyayý.
Zulümlerinde inadýna direnenler,
Azgýn þeytanlarýn arkasýna düþtüler.
Küfrün karanlýðýyla örtündüler.
Dün inkar, bugün maske,
Biribirinin davetcisi.
Baðýrtðanlýklarý onlara fayda vermedi.
Hiç bir azgýn bu þerefe leke süremedi.
Ey! Ebedi lânete uðramýþ adam.
Allah onu dileyene vermeyi diler.
Nefsine uyarak cüret mi gösterdin?
Yükseklere çýkta yandaþlarýnýn körlüðünü bak.
Nura götüren yolu seç.
Peygambere, dinine baðlý, olan bir kadýn,
Bu olup bitenleri gözlüyor ve dinliyordu.
Safa tepesine yakýn bir evden.
Fazla bir zaman geçmemiþti ki,
Hz. Hamza karþýsýnda göründü.
Yayý boynunda asýlý, avdan dönüyordu.
O haným evinden çýkýp onu durdurdu.
Ey Hamza!
Kardeþin oðlu Muhammede,
Ebu Cehlin,
Nasýl davrandýðýný bir görseydin?
Peygambere çirkince küfretti.
Onunla alay edip, þimdi Kâbeye gitti.
Hz. Hamza yumuþak huyluydu,
Anlaþýlmasý kolay bir insandý.
Kureyiþin en cesuru.
Kýzdýrýldýðýnda,
En baþeðmeyen en sert adamý olurdu.
Onun,
Güçlü yapýsý kýzgýnlýktan sarsýlýyordu.
Kâbe’ye giren Hz. Hamza,
Ebu Cehilin karþýsýna dikildi,
‘’O’na hakaret eden senmisin? ’’ dedi.
Yayýný onun baþýna indirdi.
Baþý yarýlarak yere seriliverdi.
‘’Bende O’nun dinindeyim.’’
‘’Güçün varsa bana karþý çýk’’ Dedi.
Ebu Cehil, kendine geldiðinde.
Yandaþlarýna dedi ki:
‘’Ben bunu hak etmiþtim.
And olsun ki onun kardeþinin oðluna,
Çirkin fena sözler söyledim.’’
Onlar ehli Hakka her cihetten yan giderler,
Nankörler, zalimler ve mücrimler,
Ölümlerinin ertelenmesini isterler.
Baþýnýza gelecekleri ben mi söyliyeyim?
Allah’a kafa tutan azgýnlarýn,
Vay baþýna geleceklere.
Bedirde,
Müþriklere yer yüzü dar gelice.
Meleklerin darbeleriyle geberdiler.
O ölülere hitap eden peygamber,
Ne diyordu biliyormusunuz?
‘’Rabbinizin Vadettiðini hak olarak buldunuz mu? ..
Beni hak olarak gönderene yemin ederim ki:
Duyuyorlar, sadece cevap veremiyorlar’’
Ýnkarda ýsrar edilirse, ilahi uyarýlar sýralanýr.
Allahýn hýþmý iner, inincede,
Onu geri çevirecek hiç bir kuvvet bulunamaz.
Çünkü,tesir gücü ilahidir.
Böylece kafirler hüsrana uðradýlar.
Allah ve Rasulünü, yalanlayanlarýn sonu bu.
Arda kalan harabeleri görüyorsunuz.
Haktan güç ölçüsünü almayanlar,
Gayesine eriþemez.
Allah,
Ýnsaný þerefle yaratýp ayaða kaldýrmýþ.
Aklý çare bulmak için lütfetmiþ.
Bizi karþýsýna alýp muhatap saymýþ.
Ýlahi kaynaktan ötesi tamamen boþ.
Sýr ve hikmet dolu Kur’anla,
Bu yeni lütfun verdiði þevkle,
Þimdi göklere bak baka bildiðin kadar.
Ýlhamlarýn kaynaðý Kur’an,
Semalarý temaþaya etmeye çaðýrýyor.
Arkasý var gördüklerinin diyor.
Ýbretle bakanlar için sýr ve hikmetlerle doludur.
Direksiz desteksiz yaratan O’dur.
O zaman anlarsýn zerre ile kürre arasýndaki farký..
Bir delik görebilirmisin?
Gözler yorgun sahibine döner.
Aklýn yaya kaldýðý fizik ötesini,
Kim kavrar? Kim anlar?
Rabbül Aleminin,
Evrende hakim olan sýrrý þaþmaz.
Çürük ipliðe,
Bu fani hayatý sarmak doðru olmaz.
Cenab-ý Hâk.
Ýnsana sorumluluk yüklemiþ.
Yükü taþ olsun, kitap olsun,
Ne farkeder eþek için.
Kur’an-ý sýrtýnda, gönlünde taþýmayan,
Kulluk edecek fani kapýlar bulur.
Üzerinde þerefli gözeticiler olmayan yoktur
Zâtý Kibriya,
Bu dünyanýn sonuna bir hesap koymuþtur.
Herkes nur ve karanlýðýyla dirilecek.
Yaradanýn hesabý hem çetin hemde çabuk.
Allahtan nur alan Peygamber ne söylüyorsa hak.
Allah katýnda ruh yüceliðinden.
Baþka büyüklük yok.
O’nun nuruyla vahiy gölgesinde yetiþenlere,
Kur’an sýrrýný verdiði, ihlas sahiplerine,
Sabýrla gönül hazzýna kavuþanlara,
Müjdeler olsun.
Ey! Ayýplarý örten Allahým,
Bizlere göz gönül uyanýklýðý lütfet.
Ey Allahým!
Senin Sevgin ve rahmetin,
Gönüllerimize geniþlik versin.
Yükümüzü hafifletsin.
Fahr-i âlem efendimize s.a.v.
Salat ve selam olsun,
Saðnak saðnak yaðsýn nuru üzerimize.
Mekke / Safa/Merve /1403 H.
Ali Kýlýç Kakiz
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.