Doðruluktan þaþmayýp, Hak gülleri derenler, Nur saçar etrafýna, yüzlerinden bellidir. Derin izler býrakan Denizlili erenler, Ýhlaslý yüreklerle, sözlerinden bellidir.
Ýslamiyet yaymaya, ta Horasan’dan geldi, Yerleþti Tekkeköy’e, bir Sultan Sarý baba. Davet için efradý, her gün borazan çaldý, Sesini uzaklara, hýzla taþýdý saba. * Þimdi cennete benzer, ebedi mekânýnda, Anýt aðaç selviler altýnda yatmaktadýr. Ziyaretçiyle dolar her günün her anýnda, Yapýlan dileklere, dualar katmaktadýr.
On dördüncü asýrda Denizli’de yaþayan, Ahi Sinan Efendi çok iyi tahsil gördü. Ahiliði öðrenip, sohbetlere taþýyan, Ahlâklý ve çalýþkan talebeleri vardý.
Ona misafir oldu, Seyyah Ýbn-i Battuta, Ramazan gecesiydi, sohbet, zikir yaptýlar. Mert, çalýþkan insandan elbet razýdýr Huda. Beraber dua edip, Yaradan’a taptýlar.
Bilinmez bir sebepten hapishaneye düþtü. Hulusi Efendi ki, "Üzüm Dedesi" derler. Padiþahýn fermaný, olmuþtu ona muþtu. Af beklerken yýllarca, doldu vadesi derler.
Hocasý Hacý Hasan Feyzi Efendi bir gün, Rüyada gördü onu, ziyaretine gitti. Yolunu yol eyledi, feyz aldý ruha özgün. Ondan çok faydalandý, ilmi tefekkür etti.
Daha niceleri var, Þeyh Elvan, Þaban Dede, Uzunca Hayrettin’le Karaca Ahmet Sultan, Ve Þeyh Mehmet Þirvani, Þam Dede neticede Dualarýyla þehri yaptýlar bir gülistan.