Biz Kargýn’ýn yukarý düzünde
Toprak evlerde yaþardýk
Tarhana kuruturken damýn üstünde
Geceye uzanýp birlikte
Yýldýzlara bakardýk
Ve saklardýk birbirimizi
En güvenli bir yerde
Yüreklerimizde
Sonra kaðný gýcýrtýlarýnýn
Uzaktan gelen sesiyle
Sabah olduðunu anlardýk
Horozlar henüz ötmeye baþlarken
Yýldýz daðýnýn zirvesinden
Güneþin ilk ýþýklarýný avuçlardýk
Kerem’i kýskandýracak temiz aþklarý
Tüm yoksulluðumuzla birlikte yaþardýk
Ne güzelmiþ be çocukluðumuz
Çok sonra anladýk
Oysa þimdi
Þehirlerin soluk yeþili
Betonlarla kaplý gri görüntüsü
Ve puslu
Ve soðuk havasýndan
Güçlükle nefes alarak
Ve klor kokulu musluklarýndan
Kanarak içemediðimiz sularýndan
Ve hatta içinde bulunduðumuz
Suskun ve ölü kalabalýktan soyutlanarak
Yani insan kalarak
Yaþmaya çalýþýyoruz
Sanmayýn eskiye özeniyorum
Yaþamayý yine çok seviyorum
Hatta bir solukluk canýmýn
Eskisinden daha çok kýymetini biliyorum
Ve hala yirmibirinci yüzyýlda
Belki hamurumuza katýlmýþ
Topraðýn kavgasýný veriyorum
Kim bilir;
“Bilirken susmak, bilmezken söylemek kadar çirkindir” demiþ Eflatun
Olmasý gerekenleri dile getiriyorum.
Öyle ya!
Ben deðilim ki yeþili solduran
Ben deðilim ki kalabalýk kaldýrýmlara
Asýk yüzlü ve suskun insanlarý dolduran
Hýrsýz da deðilim ki
Çocuklarýn ümidini çalan
Aslýnda yüreðimin arzusu
Geleceðe ýþýnlanan
Ve yeniden güneþli günlere uzanan
Bir dünyada yaþamak istiyorum
Sadece Kargýn’ýn yukarý düzünde deðil
Kaldýrýmlarý iþgal edilmemiþ þehrimde de
Yaþamak istiyorum
Çünkü seviyorum
Yeryüzünü, gökyüzünü
Suyu topraðý
Ve her bahar yeniden filizlenen yapraðý seviyorum
Suskunlarý deðil
Özü sözü ayný yönde
Konuþan insanlarý seviyorum
Yaþamak istiyorum
Çok þey mi diliyorum