Akdeniz güneþi birikirken koynumda
kaynardý bidondan tankerlerde su
damla olmak için Yusuflarýn balkonunda
isteseler seve seve baðýþlardým
çocukluðumu
camdan cama boy verirdi sundurmada
saçlarýmla yarýþan sarmaþýk
annemin çiçekleri güne küser
sulardým
Yusuf’un gülüþleri taþarken yaz pencerelerinden
hýnzýrca kýpraþýrdý saksýsýnda sardunya
susardým
yaðlý tulumu kirli saçlarýyla o
geçerken kapýmýzýn önünden akþam üstü
Yýlmaz Güney fýrladý sanýrdým filmlerden
coþkunlarýn tabletinden
erollarýn zulmetinden
bir doðru iki yanlýþ
annemin dikenli aþk örgülerinden
beni kurtarýr diye umardým
Yusuf abi Kadiriydi erbahar düþlerimin
biraz Hülyamsý
kuru bir Türkân
ben
sivilcelerinden evvel ergenliðin
kývýr kývýr saçlarýyla sýzdý öyküme Nermin
tay gibi demez miydi çilli ucubeye bir de
adý geçtikçe hýnç kokulu cümlelerimde
oðlum yok diye hayýflanmasý deli ederdi
ayaklarýmý yüksek ökçelere
Nermin hayranlýðýyla baðladý annem
otuz yedi bol
altý dar
küsuratý Ýzmirli kýzdan yadigâr
ayakkabý numaramýn
ne zaman kirpiði titrese
göðüs kafesimde kayýp serçelerin
anlarým üþüdüðünü bir yerlerde ayak parmaklarýnýn
iyi bir adamýn
ve anne düþtüðünde dillerine onlardan birinin
bilirim annesinin aðlatýldýðýný bir yerlerde
bir kadýnýn
gözlerim deðse aynasýna zangoç diye
Yusuftan abilerin
aðlayan her kadýn annem olur
aðlatan Nermin