PİRİNÇ
pirinç ülkesi
pervazlarda beliren ilk
bir erik yeþili gibi daðýlan tepelere
güneþ nasýl kayarsa
gölge-tarlalarýn üzerinden
kalem öylesine kayýyor pirinç kelimelerle
bu sabah yataðýmýn kenarýnda
bütün günahlarýmýn silindiðini gösteren
bir iþaret buldum:
kayýk þeklinde bir leðenin içinde
yüzen bahar dallarý...
ah evet, uzak okuyucu,
günahlarýn hatýrlanmadýðý bir yer olmalýydý
bizim için...
Hiç kimsenin göndermediði
artýk gönderseler de fark etmez çünkü yazdým
bundan sonra da göndermeyeceði
cam bir kutuda yüzen bir krizantem olmalýydý
evimizin önünden geçen beyaz boneli
Hollandalý bir kýz olmalýydý
ki elindeki kumral köy ekmeði bana daima
güzel þeyler hatýrlatýr
veya ne bileyim ben sarýþýn spiral
bulut halinde saçlarýyla Rapuntzel
ya da her an bir çam aðacýna dönüþüverecekmiþ
duygusunu veren çünkü bordo flütünden daima
koyu yeþil ezgiler dökülür dökülürdü
bir Pan olmalýydý...
bizim için...
herkesin küçük bir bahçesi olmalýydý
üzerinde fikir teatisinde bulunabileceði saatlerce
mesela aramýzdan biri bahçesinde gece yarýsýndan sonra
enteresan bir durum gözlemiþse hemen hiç çekinmeden
arkadaþlarýný arayabilmeliydi
hareket eden cisimler üzerinde pembe mumlar
kendini gizlemeliydi
tam gece yarýsý olduðunda birdenbire
Mona Lisa çalmalýydý...
gümüþ kaplarýn içinde bir tadýmlýk
yiyecekler olmalýydý...
ne kötü þimdi þu an dýþarý baktýðýmda
sana bu derece yabancýlaþmam...
o kadar yakýndýk ki...
ama iþte þimdi elimi dýþarý uzattýðýmda
yaðmurun yaðýp yaðmayacaðýný kavramak dýþýnda
sana dair hiçbir þey bulamýyor olmam
sana tutunamamam ki katiller bile geride
el izi býrakýr, ne acý...
þu an üstümde sarý simlerle iþlenmiþ
lacivert kadife eþofman olmasýndan son derece
memnun olmama karþýlýk bütün bunlarý
ve baþka birçok þeyi býrakýp
çiçekli ince elbiselerle
kafamda hasýr üçgen bir þapkayla
sulak pirinç tarlalarýnda
seninle yan yana dolaþamayacaðýmýzý
bilmek ne kötü...
ah senden bir iþaret
en ufak bir iþaret gelse...
ama belki de o zaman sen Napoli’ye, Sicilya’ya
hatta Korsika’ya gitmek isterdin de yine bu
pirinç tarlalarý ideasý suya düþerdi...
hatta hiç unutmam bir seferinde ikimiz
Mýsýr’a gitmek istemiþtik de
ben kendimi Salzburg’da sense evde bulmuþtun...
senin benimle hiç konuþmadýðýn günlerdi
sanki aramýzda bir çatlak açýlmýþtý
Salzburg’da seni unuttuðum söylenemezdi
unutmadýðým da...
hiçbir þey çözümlenemiyordu öncesinde de
sonrasýnda da geriye dönülmez hareketlerin...
ben þimdi Paris’te bir Çin lokantasýnda oyalanýyor
olsam da bu ancak gülünç bir tedavi, soytarýlýk
çünkü biliyorum hatta hepimiz biliyoruz ki
pirinç tarlalarý projesi asla gerçekleþmeyecek
ve artýk hiçbir þey eskisi gibi deðil
olamaz da
seninle ayrýldýðýmýz günden beri
bunun için yatak odalarýmýzda
baþuçlarýmýzda su dolu bardaklarýn yanýnda
mumlarýn yanmasý gerekmiyor
artýk sözcüklerle sonsuza dek
oynamak istemiyorum
bazan gri-mavi bulutlarýn içinden
sessizliði yararak bir jet uçaðý geçiyor
bu basit gibi görünen gerçeklik imajý birçok þeyi
bütün sözcüklerin ötesinde
birden açýklýyor sanki
bunu bilmek bana yetiyor.
Sosyal Medyada Paylaşın:
Lale Müldür (Lâle Müldür) Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.