Gidenin Günlüğünden....
Þenay’a
sonra kabul ettim, aþýðým
kafam iyi...
esen yelden iþkilleniyorum.
dalda yaprak kýmýldasa düðümleniveriyor
fikrimin topuzu.
bir duman çöküyor gözlerime, adamý görünce
görmeme gerek yok, yetiyor zaten duyunca
ya da bir yerlerde adýný okuyunca
milim milim ilerliyor damarlarýmda sancý
ki her adým baþka bir kýyametin gümbürtüsü.
sol göðsümün altýnda toplanýyorlar iþte
aðýr adým gelen o acýlarýn hepsi.
yürek diyorlar ya, bana sorarsan
öylesi anlarda o, ne bedenin, ne ruhun parçasý
þeytani bir eylemde mübarek, sanýrsýn miting kürsüsü...
elbette kulak týkayabilirdim içimdeki gürültüye.
bilirsin, herkesin sözü geçer bir nebze kendine
o da baþka hikâye, ama ben dedim ki kendime
"kendine susanlarýn aþk þiiri olmaz
kendi öyküsünden korkanlarýn baþkasýna sesi kalmaz"
böylesi birþeyler mýrýldandým iþte
inandým da üstelik kendi söylediklerime...
sanýyordum ki
susarsam, çiçekler bir daha su içmez elimden
kuþlar yemez , cam kenarlarýna ufaladýðým ekmeði.
hem, görmezden gelmem gerekecekti o kavþakta
mahcubiyetimi her gün avuçlarýna saydýðým teyzeyi.
selamýmý bile almazdý anlarsa ötelediðimi sevmeyi.
kendimi o kadar mühimsiyordum yani...
yaþamak mý, diyeceksin dedim
çocuk gülüþlerinden korkarak
ya da öpmeden, öpemeden pudra kokulu bir bebeði.
hangi yüzle toplayacaksýn ayýn eteklerinden dökülen
þiirleri, nasýl aðýrlayacaksýn yatýya kalan
þarkýlarý,türküleri…
her sabah tan vakti geceyi kovarken müezzin
ben hangi sabaha þükredecektim ki...
gerisi bildiðin gibi.
her turda, akrep yalkovaný yanýbaþýndan geçerken
sinsice zehirledi; yelkovan da beni.
anlayacaðýn biraz da bile bile kurdum
sevilerin ne de çok olduðunu bildiðim bu zamanýn
dijital saatlerine, aþký örgütleyip kendimde ben
yavaþ yavaþ ölmeyi ...
düþünüyorum da
galiba ben hep kirli camlara döktüm sýrýmý.
inandýlar onlar da çerçevelerini parlattýkça
derinleþtiðine resimlerinin.
siyahlarý onlar inkâr etti, beyazý ben çektim üzerlerinden
ve sonra býraktým yansýnlar diye feriyle tenlerinin
gözlerimde söndürüp onlarcasýný
onlarýn, cehennem bildiðinin.
anladým, her çaðda fahiþelerinin teriyle yaðladýklarýný
zýrhlarýný, tapýnak þövalyelerinin.
diyeceksin ki
farkýn ne senin?
çok sordum kendime biliyor musun
aþký sökerken iliklerimden ve anladým ki
gönül kapýsýnda kul besleyen krallara
sultan da gidemiyorum ben.
ne pintilik ama, deðil mi?
yok,
silmedim düþ gezginlerinin parmak izlerini
varmadýklarý kapý zillerinden.
eðilebilsinler istedim her defasýnda
dalgasýna, deðmedikleri sularýn
firak secdelerinde.
bakabilsinler istedim belki, aynýlarýný sevdikleri
aynalarda, birbirlerinin yüzüne.
bakýyorlar da üzülme...
ve giden diyorlar þimdi onlar benim ismime
ben mi, susuyorum
kafam iyi...
zaten istesem de aðlayamýyorum
zamana yenik aþk öykülerine
onlar gibi.
O mecnun deðildi, diyorum þimdi
tamam; ne keremdi, ne ferhat
ne ben dað, ama yine de biraz utanýyorum mu ne
hâlâ yaþýyorum diye, kendimden...
aðlayamýyorum iþte.
aðlarsam sanki döküleceðim gözlerimden
ve bütün kadýnlarý düþecek bildiðim aþk öykülerinin
benim yüzümden.
ne kibir ama bu da!
deðil mi?
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.