vantuz vuruyor açýk yaralara
gece sularýnda Ay
bir çift beyaz güvercin
-çatal ibik kýzýl donlu-
gelip konuyorlar omuzlarýma saðlý sollu
kuþdili bilmemki ben
kanatlarýmdan geçeli asýrlar oldu
…
gün uyanmadan acýkan her bebe
uzanacak yanaðýna deðen yorgana meme diye
büyütmeyen pýþpýþlara savrulurken tekme
göðüslerine süt yürüyen kadýnlarý kentin
pürtelaþ fýrlayacaklar yataklarýndan yine
bense kýmýldamayacaðým bile yerimden böyle bir ihtimal ile
düþlerimdeki o çocuk doðmadý doðmayacak
senin için de hiçbir þey eskisi gibi olmayacak
yaðmur yaðacak çamuruna
gün açacak gözüme vuran gün ýþýðýna
her halükârda trafiðin akýþýna mutlaka
söve söve mekik dokuyacaðým sabah iþe akþam eve
ne içimde geç mi kaldým korkusu
ne beklemeden uyudu mu kuþkusu
-sen ya da baþkasý-
hiç panik yapmayacaðým böyle bir ihtimam ile
özlem bir daha takatimi aþmayacak aþamayacak
senin için de hiçbir þey eskisi gibi olmayacak
ömrümün pervazlarýnda bu uðursuz rüzgâr
durduðunda yine böyle bu uðultuya
veda sözcükleriyle ýslanmadan dilim
uzanmadan elim daha kapýya
sere serpe uzanacaðým bir huzursuz uykuya
ayrýlýk canýmý bir daha böyle yakmayacak yakamayacak
senin için de hiçbir þey eskisi gibi olmayacak
vaktinden evvel güze teslim kentlerin
sarý ýþýklý evlerinin birinde sen gibi bir adam
ya da bir kadýn týpký ben
-biletçisi sütçüsü uyanmadan þehrin-
bir yýðýn kullanýlmýþ neyse ve bir o kadar ters yüz edilmiþ
keþkelerini doldururken valizine
þýngýrdayacak bileklerinde kelepçe gibi
kullanýlmamýþ gök mavisi bir iki belki
ne sonu olacak bile bile yitmelerin
ne kendinde eksilip gitmelerin ilki
daha çýkýþýnda yýkayacak ak olacak elleri gidenin
ve martýlarý yine kalana gülecekler bu kentin ama
giden için de hiçbir þey eskisi gibi olmayacak