Ýzmirin dolunayý her mevsim aþk kokar
sükut eder neyzenin dudaðýndaki yangýna
yatýþtýrýlamaz bir hardýr ýsssýzlýðýn rengi
hüzün hep var gecenin sözlerinde
ve siyah bir sayfasý hep olur avuç içi defterlerinin
tüm sýrlar daha bir muamma
yaþamýn karmaþasý okunmaya hazýr
gece hoyrattý
gece uzun
önce ay þiir düþündü
sonra ben
gök yutkunurken yorgun çatýlara
geceyi anlamayý istedik
sizin gibi susurak
þahittir ateþ böcekleri
gece karanlýðýnda topraðýn tüm þarkýlarýna
her notada insan ve kalp kokusu
buruk iniltiler çýkarýr hazanýn son yapraklarý
daðlarýn iç çekiþleri duyulur
doruklarýnda daha kirletilmemiþ çiçekler
þehirlere yakýn çimenlerin belleðini temizler
kaldýrýmlarda yaðmurun þýrýltýsý
yalnýzlýktan oflar çocuksuz parklarýn ýslak banklarý
denizden hediye son bir kanat sesi ve
adýný bilmediðimiz nehirlerin usul mýrýltýsý duyulur
yitip giden gün gerçekliði üstüne çekilen
perdeler gerisinde ýssýzdýr týnýlar
duvarlarda ’gidilecek hiç bir yer yok’ yazarken
perdeler çekilir bir yolculuk düþlenir
gün içinde bir kere bile düþünülmeyen yenilmiþlik
alýþkýn olduðu öfkemize bekçilik yapar
rüzgar yeni bir savaþýn haberini veren þeytanýn ýslýðýný çalar
kan sayfalý gazeteler anason kokar bu saatlerde
eyvah ölüyoruz bakýþlarý uyanýr
eller terlidir
yürekler aðýrlýðýnca aþk kokar tüm günün hafifliðine inat
yusuftan ayetler okunur kuyulardan çýkýlýr
tine ait tüm aþklar çengellerden alýnýr tene geçer
zamanýn ötesinden bir yýldýz gülümser
ýþýðý hatýrlatmak için zarif zarif
her yürek bu saatlerde hep ürkek
ürkekken
görülür
karanlýðýn ötesinde aþk durur
kuruyup bittiði düþünülen bir düþ
filizlenip yeþerir dalgýn bakýþlarda
gece görevini yapmýþtýr
gece sis gibi daðýlýr
önce ay sevda düþündü
sonra ben
gök aydýnlanýrken yürüyeceðimiz yollarda
þafak elinden tutup getirdi
yepyeni bir renkle güneþi
önce ay eridi
sonra ben
sevdayý anlamayý istedik
sizin gibi yanarak...