muþtunun hararetli dudaðýndayým ülkem
gelsen ayaz gecelerime
ýsýnacak birden hecelerim
sabahý görecek esmer çocuklar
daye’lerin bir daha aðlamayacak
yabo’larýn bir daha þiirsiz kalmayacak
günün yirmi dört saatini
bin bir rengini yad etmekle
vakit geçirecek dengbej’lerin
söz baðrýnda hayat diyecek....
kýrlangýç kokulu akþamýndayým ülkem
asýrlardýr açýk penceremde geliþini özlemekteyim
konarsan ellerime konargöçerliðim(iz) bitecek
köyüm eski havasýna bürünecek
badem çiçeklerim daha þen açacak
gelecek mazi olmaktan çýkacak
alfabemizin bozulmamýþ
yýkýlmamýþ diri sözcüklerinde...
seni tespih tespih sayýklamanýn duasýndayým ülkem
sen de biliyorsun aþkýmýz böyle yavan
böyle yasak
böyle dört duvar ardýnda
böyle birkaç adýmlýk yol deðildi(r)
ki cizre botana nuh peygamber uðrarken
bizim aþkýmýz mem û zîn destanýydý
ve bizim sevdamýz sîyabend û xecé zamanýydý
süphan daðlarýna kar taneleri düþerken
van gölü maviliðinde...
seni dimdik ayakta
seni kendine iyi bakacak vakitte bulma arzusundayým ülkem
ah ülkem
ah can dediðim
ah öksüz çocukluðum
ah yetim yurdum bir gül
gülsen çiçeklenecek her bahar
her þarký melodisine kavuþacak
ve her masal mutlu sona ulaþacak
gülümsemenin kehribar kokusunda...