Yusuf Has Hâcib ile vedâlaþýrken herkes
Birer Kutadgu Bilig verdi bilge pürheves
Vedânýn hüznü çökmüþ gözlerin amakýna
Birgün dostlar ayrýlýr, hep yakýna yakýna
Bir þeyler demek için Sonerʼe geldi Hâcib
Sað kulaðýna bir ,,sözˮ söyledi bu andelib
Aralarýnda bir sýr, kaldý söylenen cümle
Setr ettiler manayý, yüzdeki tebessümle
Kim derdi birgün Mahmut gelecek tâ Kâþgarʼdan
Bu zâtý, Nurcan gidip alacak otogardan
Çekilen bin meþakkat, þiir içindi kesin
Katkýsý olmalýydý uzak yakýn herkesin
Asasýna dayanýp kelam etti Kâþgarlýʼm
Bülbül misâli öttü, dili bin âh u zârlým:
,,Dert büyük, delik büyük edebiyatýmýzdaˮ
,,Manasý bayat ebyât, vardýr hayatýmýzdaˮ
Yusuf Has Hâcib ile bu þehre zor ermiþler
Ýslâm beldelerinde, biraz mola vermiþler
Manzaralar gelince, hayâline Hâcibʼin
Dilinden þu cümleler düküldü andelibin:
,,Nice eski þehirler gördük harâb mý harâbˮ
,,Bizim devrimiz artýk, bu devirde bir serâbˮ
,,Aruz gibi þehirler, vardý bu coðrafyadaˮ
,,Ne nâtlar okunurdu yaslý Ayasofyaʼdaˮ
,,Minareler ney gibi, inlerdi Ramazanʼdaˮ
,,Makamla huþu vardý þu okunan ezandaˮ
,,Âyet gibi beyitler, dinlerdi hak meleklerˮ
,,Deryâyý gözyaþýyla doldururdu semeklerˮ
Bunlarý haykýrýrken gözleri aðlýyordu
Cümleler sineleri köz gibi daðlýyordu
Nurcan Haným bir mendil uzattý o esnâda
Damlalar dinmiyordu, dertli pîr-i dânâda
,,Biz artýk gitmeliyizˮ dedi Ýskender Pala
Vedâ etmek çok zordu, bu iki güzel kula
Ellerini sýrayla, öperken misâfirler
Ýçerde bekliyordu onlarý cevâhirler
Üstâdlar, dualarla uðurladý onlarý
Ýhlâsýn ifþâsýydý samîmî ses tonlarý
Onlarýn arkasýndan baktýlar boynu bükük
Kala kaldý Has Hâcib, olduðu yere çökük
Sonerʼe bu dokundu; ama nasýl dokundu!
Aðlamamak için de garibim çok yutkundu
Soner ÇAÐATAY (00:04) 10 Ekim 2011 / Wuppertal / Almanya
Kelime:
andelib: bülbül
ebyât: beyitler
semek: balýk
Not: Þiirim bir hikaye veya hayal deðildir; yaþadýðým bir gerçektir.Anlatýlan yer ve þahýslarý bizzat yaþadým, tanýþtým.