Ne kadar çok benziyor reftârýn güle Leylâ
Cehren cevr ü cefâdýr hârýn bülbüle Leylâ
Yeþil gözlerin birden döndürdü kalbi küle
Bari atma gözümden seyelân sele Leylâ
Sokaktaki hiç kimse, almýyor beni kâle
Kara sevda düþürdü bu kötü hâle Leylâ
Gönül düþtü yüzdeki iki çâh-ý Bâbilʼe
Çýkar bu körü zülfün bir teli ile Leylâ
Dibinden çýkarmazsan Sonerʼi bile bile
Allah aþkýna biraz su koy zenbile Leylâ
Soner ÇAÐATAY (18:53) 29 Aðustos 2011 / Wuppertal / Almanya
Kelime:
çâh-ý Bâbil: Babil kuyusu
reftâr: davranýþ, gidiþ
Not:
Gönül düþtü yüzdeki iki çâh-ý Bâbilʼe
Çýkar bu körü zülfün bir teli ile Leylâ
...Burada çâh-ý Bâbil (Babil kuyusu)’den murad, sevgilinin gözleri ve gamzeleri. Aþýk, sevgilinin gamze ve gözlerinden o kadar etkilenmiþ ki gözü adeta kör olmuþ ve bu iki kuyuya düþmüþtür. Aþýk kendisini bu kuyudan sevgilisinin, bir tel zülüf saçýyla onu çýkarmasýný istiyor. Zülüf burda bir ip olarak kullanýlmaktadýr.
Dibinden çýkarmazsan Sonerʼi bile bile
Allah aþkýna biraz su koy zenbile Leylâ
...Burada da, aþýk diyor ki: Ey sevgili beni ordan çýkarmaya gönlün yok, bari bir zülfün teli ile bana su gönder. Onu zenbile bir ip yap ve bana biraz su gönder. Bari, içinde su ile yaþayýp gideyim. Bunu da yapmazsan ey Sevgili aþkýndan ve susuzluktan içinde ölüp gideceðim diyor aþýk.
Çâh-ý Bâbil / Babil Kuyusu
Eski edebiyatýmýzda kuyu/çâh kelimesi, pek çok metinde bazen so-yut bir kavramý bazen de olumsuz bir durumu ifade için benzetme yoluyla çeþitli anlamlarda kullanýlýr.
Kuyu veya Farsçadan alýntý çâh hafifletilmiþ þekliyle çeh, klasik edebiyata aþina olanlara hemen Babil’i ve onun cadýlarýný veya Yusuf’u ve onun kuyuya atýlmasýný hatýrlatýverir. Firdevsi’nin Þehname’sinde anlatýlan Ýran’ýn efsane kahramanlarýndan Bijen’in kuyuya atýlarak hap-sedilmesi, ayrýca “içinden sun’î bir ay doðan Nahþeb Kuyusu” da bu ke-limenin çaðrýþtýrdýklarýndandýr. Bunlarýn yaný sýra güzelin/sevgilinin çe-nesindeki gamze de klasik þiirimizde çaha benzetilir.
Klasik þiirimizde sevgili, genellikle âþýðýný büyüleyerek hükmü al-týna alan bir güzel olarak tasvir edilir. Söz konusu büyü ve büyülemek olunca da hemen Harut ile Marut hatýrlanýr. Büyünün kaynaðý Babil’deki bir kuyudur ve bu kuyuda adlarý Kur’an-ý Kerim’de de geçen o iki melek cezalarýný çekmektedirler. Zerdüþtlükten, Yahudilikten kaynaklanan uy-durma rivayetlerin etkisiyle bazý Kur’an tefsirlerinde ve sahih olmayan
TÜBAR-XXI-/2007-Bahar/”Kuyu Cadýsý” ve Düþündürdükleri...111
hadislerde de yer alan (Türkiye Diyanet Vakfý Ýslam Ansiklopedisi, 1988-: C.16, s.262-264; Ýslam Ansiklopedisi, 1940-48: C.5/1, s.305-6; Onay, 2000: 316) efsane özetle þöyledir:
Ýdris Peygamber zamanýnda yeryüzünde kötülüklerin çoðalmasý üzerine meleklerin Tanrý’ya, “Meleklerine secde ettirdiðin insanoðlunun yaptýklarýna nasýl tahammül ediyorsun?” diye sormalarý üzerine Allah, “Siz kendinizdeki iyiliði ve masumiyeti kendinizden bilmeyin, onlara ver-diðim nefis ve þehvet sizde olsaydý daha kötüsünü yapardýnýz.” diye cevap verir (Mevlânâ, 1991: C.I, beyit 3321-3359, s.266-269)1. Meleklerin, “Rabbim, biz ancak senin öðrettiklerini bilir, sana ibadet ederiz, onlar gibi yapmayýz.” demesi üzerine Tanrý da en güvendikleri iki meleði seç-melerini ister ve onlarý imtihan için yeryüzüne indireceðini bildirir. Böy-lece seçilen Harut ve Marut adlý melekler Babil’e indirilir.
Melekler gündüz insanlar arasýnda yaþayarak onlarýn davalarýný çö-zer, gece Ýsm-i Âzam duasýný okuyarak göðe çýkarlarmýþ. Bir gün koca-sýndan þikâyet ederek boþanmak isteyen Zühre adlý güzel bir kadýna ilgi duyarak onunla birlikte olmayý isterler. Kadýn isteði yerine gelirse razý olacaðýný bildirir, bunlar da isteðini yerine getirirler; fakat dilediði olduðu hâlde içki içme, taptýðý puta tapma veya sebepsiz yere kan dökme gibi yeni þartlar ileri sürer. Melekler ilk iki gün bu teklifi kabul etmezler ama üçüncü gün kadýnýn kendilerince en hafif bulduklarý içki içme þartýný kabul ederler. Ancak içki içince puta da taparlar, yaptýklarý kötü iþi gören bir adamý da öldürürler. Zühre böylece onlarýn sarhoþluklarýndan istifade ederek Ýsm-i Âzam duasýný öðrenir ve göðe çýkar. Tanrý da onu bir yýldýza çevirerek cezalandýrýr. Ýþte Zühre (Venüs, Çoban Yýldýzý) odur (Bu efsane ile ilgili daha fazla bilgi için bkz. Onay, 2000: s.235).
Tanrý ise bu iki meleði, kýyamete kadar Babil’de, kimi rivayete gö-re de ateþ dolu bir kuyuda baþ aþaðý, bir rivayete göre de saçlarýndan asýlý olarak azap çekmeyle cezalandýrýr. Melekler bu kuyuda insanoðluyla konuþur ve onlara büyü ve sihir öðretirler, ancak bunun günah olduðunu da hatýrlatýrlarmýþ (Kur’ân-ý Kerîm ve Türkçe Anlamý (Meâl): 1975, Ba-kara suresi 102. ve 103. ayetler)2.
1 Mevlana da Mesnevi’sinde ayrýntýya inmeden Harut’la Marut’tan söz ediyor ve onla-rýn insanlarý yaptýklarý kötü iþlerden yargýlamalarý ve Tanrý’ya þikayet etmeleri üzerine Tanrý’nýn, insanoðlunun dünyevi hâllerini kendi yaratýlýþlarýyla kýyaslayamayacaklarý-ný meleklere hatýrlattýðýný ve uyardýðýný bildiriyor.
2 Kur’an-ý Kerim’de Harut ve Marut ile ilgili söylenenler mealen þöyledir: “(102) Þeytanlarýn Süleyman’ýn hükümdarlýðý hakkýnda söylediklerine uydular. Oysa Süley-
TÜBAR-XXI-/2007-Bahar/Doç. Dr. Adnan ÝNCE 112
Kültürümüzdeki iki ayrý kavram olarak büyücü ve cadý kelimeleri-nin hemen daima yaþlý bir kadýna sýfat olarak kullanýlmasý ve belirttiðimiz efsaneye dayanýlarak büyünün kaynaðýnýn Babil’deki bu kuyu olarak düþünülmesi bundandýr. Halk kültürüne mal olan kuyu cadýsý ifadesi de büyünün ve büyücülüðün kötülüðünü vurgulamak üzere bu olaydan kay-naklanmaktadýr. Fakat mecazýn anlam ayýrma daha açýk bir ifadeyle yeni kelime yapma yolu olarak katmerli bir þekilde kullanýldýðý klasik þiiri-mizde durum daha farklýdýr: Sevgilinin âþýðýný etkilemek, onu hayran etmek, büyülemek sýfatlarý söz konusu olduðunda genellikle Babil kuyusu ile birlikte Harut ve Marut da anýlýr.