yokluğun vurduğu saatlerde hüzün çanlarının sesi yayılıyor boşlukta uykuları delip birden yükseliyor ayyuka
düşüyorum şehrin ıslak kaldırımlarından eriyorum gün be gün mum alevinde ki titrek ruhumdan
isimsiz şehir harabelerine döndü yüzüm
varlığın yetersiz değil aslında yokluğun ağır gelmeye başladı sol yanıma tenimin yangınlarına yetersiz kalır "su akar yatağını bulur" deyip bağışladığın nehirler AŞK’ ın la inan bir avuç kül oldum yana yana ben
gün batarkan kanım çekiliyor damarlarıma kapıları çarpıp gitmek istiyorum çaresizliğe bürünen dakikalarda
gelmek istiyorum yanına ırakta olsa kuytu yerlerde de dursa hiç değilse bir kerecik aklına
armağanının izlerini taşıyorum gururla günah zinciri gibi asılı durur boynumda
ışıksız kaldım loş odalarda dizlerim tutmuyor duramıyorum ayakta mahsurum kör kuyu kara zindanlarda güneşim eksildi sensiz üşüyorum boyuna
nefessizim
sen yokken her yer dağınık mülteci ruhum firarlarda huzurum kalmadı tutunamıyorum gecenin asi koynunda savaş içindeyim benliğimle adam akıllı yalnızlığım geliyor gözüm önüne geride bıraktığın üç/on paralık aklımla