çocuktuk bir zamanlar
ne bize karýþan
ne hýzýmýzý kesen vardý
her hacim/her uzaklýk adýmlarýmýza dardý
bir iþe giriþmek
aðaçtan aðaca týrmanmak
bir gözün açýlýp kapanmasý kadar kolaydý
ve ne yapsaydýk büyüklerimize olaydý
sohbetlerinde mevz-u bahis çocuk lafý geçince
ya da ’büyümüþ de küçülmüþ’ bireylerdik
onlarýn nezdinde
çocuktuk bir zamanlar
her birimizin ayrý bir dünyasý
sýmsýký sarýldýðý çok hülyasý dalgalanýrdý
dinlediði masallarda
koþtuðu sokaklarda
çocuktuk bir zamanlar
uçurduðumuz uçurtmalarýn kanatlarýna
kendimizce kuþlar çizerdik
kendimizce yarýnlar düþlerdik
bir tepeye çýkýp dünyayý anlamak ise
iki adým ileriye bakmak kadar basitti
bakýþlarýmýzdan kaybolan için bitti gitti’ydi
her cümle
çocuktuk bir zamanlar
canýmýzýn keyfine göre davranmak cennetti
ve bizim için
ne dert
ne sorun söz konusuydu
iki üç arkadaþ
boþ bir alan
ve vakti bol zaman
yeterdi mutlu kalmamýza
yeterdi þarkýmýzý birlikte söylemeye
sabahtan akþama dek