Ben varoþlarýn semtinde doðmuþum. Var olmuþum, ama yok olmayý becerememiþim… Ankara’nýn üç katlý eski Yenimahalle evlerinde, Ýki odalý bir fakirhanede geçti çocukluðum. Bir lokma ekmeðe muhtaç olduðumuz günleri asla unutamam. Borçlarýmýz nedeniyle, malulen emekliye ayrýlmak zorunda kalan, Çileli babamýn yaþadýklarýný da.
Elektrik borcunu ödeyemediðimizden, elektriðimizin kesildiði gün, Gözümün önünden hiç gitmez. Üç aylýk maaþýný bankaya kýrdýrýp, Ayakta durmaya çalýþan garip babamý hiç unutmadým ki… Sekiz ay vade ve iki kefille aldýðýmýz teybimizi, Rahmetli babamýn emektar daktilosunu, Ve annemin gelinlik komidinini, -evimize icra gelmesin diye- Ýkinci el eþya alýp-satan Ömer amcaya üç kuruþa verdiðimiz günleri nasýl unutabilirim ki.. Babam, aðlamaklý gözlerle, “Aðlayanýn malý gülene hayýr etmez ama, al hayrýný gör Ömer Abi” demiþti de, Bu iþi ucuza kapattýk diye düþündüðünden olsa gerek, Nasýl da gözlerinin içi gülmüþtü adamýn.
Ankara’nýn o soðuk ayazýnda, Sümerbank malý yazlýk ayakkabýsýyla kýþý geçiren babam gelir gözümün önüne… Varýný yoðunu ve -yaþamýný- bizlere adayan, Kýrküçünde ahirete göç eden asil soylu, ince ruhlu babamý nasýl unutabilirim… Üç kuruþluk emekli maaþýný, borçlarýmýz yüzünden, Aldýðý gün tüketmek zorunda kalan, Bir kum saati misali her geçen gün tükenen acýlý babam unutulmaz ki…
Ankara’nýn gecekondu semtinde, bir dilim ekmeðe muhtaç yaþamak, Tunalý Hilmi caddesindeki Kuðulu parkta kýz tavlamaya benzemezdi. Kýzlar, bana hep tepeden bakarlardý, çoðu kez de görmezden gelirlerdi. Bir kýzla arkadaþlýk etmeye çalýþsam, utanýrdým, sýkýlýrdým,yüzüm kýzarýrdý. Hem okuyup, hem de boðaz tokluðuna çalýþýrken, Az mý yürümüþtüm, Kýzýlay’dan, Küçükesat’a…
Sevmek için de para harcamak gerektiðini bildiðimden olsa gerek, Bir kýzý sevmekten, ona baðlanmaktan korkardým. Yüksek sosyetenin erkeksi kýzlarýnýn cesaretine hayrandým da, Mafyavari sözlerine kýl kapardým. Bu yüzden benim sevdalarým hep güdük kaldý. Çocukça ama safça duygularla aþýk olduðum günleri hatýrlýyorum da, Ne günlerdi diyorum kendi kendime.
Þubat soðuðunda sanki Aðustos’u yaþardým. Heyecandan titrerdi bedenim, tarifi imkansýz bir sevinç kaplardý içimi. Rüyalarýmda, uçsuz, bucaksýz sevdalara yelken açar, Mavi yolculuklara çýkardým… Sanki prensesti her bir sevgili… Yaz aþklarý gibi kýsa sürse de aþklarým, Hepsindeki ortak duygu, kalbimin titremesiydi… Merhabalarla baþlayýp, Elvedalarla son bulan ne aþklar yaþadým. Her bir vedanýn ardýndan caným acýrdý… Yaram, azar… azar… azardý… “Hiç kimse vazgeçilmez deðildir.” der, Kendi kendimi avuturdum. Her defasýnda canýmdan can kopardý… Alabora olurdu sanki yüreðim.
Gönül sýzýlarým da, acýlarým gibiydi… Ýçimde büyür,,, büyür,,, büyürdü... Bir de dünya büyürdü gözlerimde. Küçülen ise, yine ben olurdum. Bir baþýma kalakalýrdým öylece. Alýþmak zor olsa da, Hiçbir sevgili geri gelmeyecek, bilirim… Gelseydi, babam gelirdi ahir zamandan… Ben hiç yaþayamadým ki…
Vecdi Murat SOYDAN (Yaþanmamýþ Aþklarýn Þairi) 19/11/2008-Isparta
Sosyal Medyada Paylaşın:
Yaşanmamış Aşkların Şairi Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.