MENÃœLER

Anasayfa

Åžiirler

Yazılar

Forum

Nedir?

Kitap

Bi Cümle

Ä°letiÅŸim

Âk
Fatih Sultan Mehmed Han
Âkibet

Fatih Sultan Mehmed Han


Fatih Sultan Mehmet Umudunu Kaybetmiþlere Muhteþem Sözler

Ýnsan + Hedef + Gayret = Zafer

Sultan Ýkinci Mehmed henüz yedi yaþlarýnda iken hocasý Molla Ak Þemsüddin kulaðýna eðildi ve baþarýnýn en önemli kuralýný fýsýldadý:

“Hedefini tespit etmelisin.”

Önce hedef belirlendi: “Kostantiniyye mutlaka fethedilecektir.”

Ak Þemsüddin hedef tespitinden sonrasýný da söyledi:

“Dað ne kadar yüksek olursa olsun, yol onun üzerinden geçer. Sen dað olmaya heveslenme, asla gururlanma; yol ol ki, herkes senin üzerinden geçerken, sen daðlarýn bile üzerinden geçesin.”

“Hocam, ya þartlar elveriþli olmazsa?” diye sordu. Ak Þemsüddin hiç duraksamadan cevap verdi:

“Þartlara teslim olmazsan þartlar deðiþir, sana teslim olurlar. Çok çalýþýr, çok dua eder ve çok istersen Allah’ýn rahmeti tecelli eder, rahmet tecelli ettiðinde nice olmazlar tahakkuk eder. (gerçekleþir)”

Ve günü gelince, çocuk yaþýna bakmadan Bizans’ýn fethini düþünmeye baþladý.

Çandarlý Halil Paþa, gencecik padiþahýn niyetini duyar duymaz telaþlandý. Sadrazamdý. Sadrazam olarak genç padiþaha yol göstermek gibi bir sorumluluðu vardý. Bu çocuk (Padiþah) bir çocukluk edip Bizans’ýn üzerine yürümeye kalkarsa, alimallah Osmanlý mülkü pâymâl olabilir, hatta elden gidebilirdi. Ümmet-i Muhammed’i bir aceminin acemiliðine kurban etmeyecekti. Ýkaz görevini yapacak, kelle pahasýna olsa bile Padiþahý bu maceradan vaz geçirecekti.

Bir gün hýþýmla genç padiþahýn huzuruna girdi ve selamý bile unutup sordu:

"Sen ümmet-i Muhammed’i hisar önünde telef etmek mi istersün?"

Genç Hünkâr, baba yadigârý Sadrazamýnýn öfkelenmesinin sebebini az çok tahmin etmiþti. Fakat aðzýndan duymak istiyordu:

“Kangi sebepten ümmet telef olubdur koca vezirum?”

“Bizans’ý feth itmeðe and virmiþsün. Ümmetun telefatine baþkaca sebep ne lâzým?”

“Beli, and virdük. Ya biz Bizans’ý, ya Bizans bizi alacak dedük! Bir mahzuru mu var?”

“Elbette!” diye cevap verdi Sadrazam, konuþurken uzunca sakalý titriyordu: “Elbette ki mahzuru var, olmayacak duadýr ki, akl-ý selim olmayacak duaya hiç bir vakit amin dimez.”

Sultan Ýkinci Mehmed gülümsedi:

“Kangi duayý kabul edeceðini ancak Hak Tealâ bilür. Biz sadece arzýmýzý yapar hükm-i Ýlâhiyi bekleriz.”

Kalktý, Sadrazamýna doðru birkaç küçük adým attý. Gözlerine baktý:

“Her daim dimez misin ki, kul kýsmý gaza yolunda elinden geleni yapmakla mükelleftur. Biz dahi muþtunun (fetih müjdesinin) tahakkuku cihetinde say edeceðiz. Ýnþaallah-ü Tealâ fetih mukarrerdir.”

“Nereden belli ki?”

“Doðru, henüz belli deðil. Zaten teþebbüs olmadan tahakkuk olmaz. Biz dahi teþebbüs üzereyiz.”

Koca Sadrazamýn aklý bu iþe bir türlü yatmýyordu. Ýkna olmamýþtý.

“Baban alamadý, ondan öncekiler de alamamýþtý, sen nasýl alacaksýn?” dedi hafiften alaycý.

Genç hükümdar hýþýmla pencereye döndü. Bir süre yeniçerilerin koþturmasýný seyretti. Onlar fethe inanýyordu. Ama yaþlý Sadrazamýný henüz inandýramamýþtý.

Yüreðine ince bir sýzý girdi. Bir an için endiþelendi. Ne de olsa yaþlý Sadrazamýn müthiþ bir tecrübe birikimi vardý. Onbeþ yaþýndan beri devlet hizmetindeydi. Kendisi ise onbeþ yaþýný geçeli ancak birkaç yýl olmuþtu. Bu açýdan þartlar aleyhine görünüyordu.

Fakat þartlara teslim olmayacaktý. Çandarlý’ya döndü:

“Bak a vezirim” diye söze baþladý, öfkesini tereddüdüne sarýp yutkunarak; “ben ne babama benzerim, ne babamdan öncekilere. Þimdiki zaman baþkaca zamandýr. Çaresi yok fetih olacak.”

Ýhtiyar Sadrazam, tezini savunma kararlýlýðý içinde tek geri adým atmadý:

“O zaman bil ki, bunun mes’uliyeti tamamiyle sana aittur, çünkü akýbeti hayýr görmüyorum. Bizans Ýmparatoru ünvanýný alayým derken, korkarým padiþahlýktan da olacaksýn. Bu ne hýrs!”

Padiþah ilk defa öftkelendi:

“Hýrs deðil iman!..” diye baðýrdý, “dedik ya biz onu, ya o bizi! Hakikatli hükümdar olmanýn baþkaca çaresi yoktur.”

“Elinde olanla yetinsene.”

“Elimdekiyle yetinirsem elimde olan da gider Çandarlý, ne belledin. Zirvede durulmaz, ya devamlý týrmanýrsýnýz, ya da aþaðý kayarsýnýz. Ben gencim, týrmanacaðým.”

Çandarlý çýkmak için toparlanýrken:

“Ben söylemiþ olayým, Hak Tealâ ve kulu nezdinde mes’uliyetten kurtulayým da, sen yine ne ki istersen yap, padiþah sensin.”

“Þükrolsun biz padiþah-ý cihanýz ve Kostantiniyye’yi feth edeceðiz.”

“Ýmkânsýz” diye dudak büzdü Çandarlý Halil Paþa.

“Neden koca vezir?”

“Çünkü surlar çok muhkemdir, muhkem surlarý yýkacak cesamette (büyüklükte) topumuz yoktur.”

Genç hükümdarýn karþýsýna yine þartlar ve sebepler çýkmýþtý. Ak Þemsüddin Hoca’nýn sözlerini hatýrladý. Gülümseyerek sordu:

“Surlarý yýkacak toplar günün birinde yapýlacak mý?”

“Evet” dedi Sadrazam, “günün birinde herhal yapýlýr.”

Genç hükümdar kükredi:

“Ýþte bu gün o gündür vezirim! Toplarý kullanarak surlarý tar ü mar edecek Padiþah da karþýnda duruyor.”

Ne demiþti Ak Hoca:

“Þartlara teslim olmazsan þartlar deðiþir, sana teslim olurlar. Çok çalýþýr, çok dua eder ve çok istersen Allah’ýn rahmeti tecelli eder, rahmet tecelli ettiðinde nice olmazlar tahakkuk eder. (gerçekleþir)”

Þartlar deðiþti, Bizans teslim oldu, çünkü rahmet inmiþti. Bakýn nasýl?

Bizans Ýmparatoru Konstantin Dragazes’in hizmetinde Macar asýllý bir top dökümcüsü (mühendis diyebiliriz) vardý: Urban Usta. Tam o sýrada, Ýmparatorla arasýnda küçük bir ücret anlaþmazlýðý oldu. Bu yüzden Urban Usta pýlýsýný-pýrtýsýný topladý ve Edirne’ye gitti. Padiþah’la görüþmek istedi. Topçu olduðunu söyleyince, Padiþahýn bu iþle çok ilgilendiði bilindiðinden, hemen huzuruna çýkardýlar. Urban Usta yanýnda getirdiði plânlarý Padiþahýn önüne koydu:

“Bunlar” dedi Bizans’ý koruyan surlarýn plânýdýr, tarafýmdan en zayýf noktalar tespit edilmiþ ve iþaretlenmiþtir.”

Ardýndan baþka bir deri heybe açtý.

“Bunlar da iþaretlenmiþ yerleri yýkacak kuvvette gülleler atabilen toplarýn plânlarýdýr. Bana imkân ve fýrsat verirseniz sizin için bu toplarý dökerim. Siz de surlarý yerle bir edersiniz.”

Rahmet tecelli etmiþti: Geriye þükür ve gayret kalýyordu.

Müverrih Tursun Bey, kendi adýný taþýyan tarihinde der ki:

"Çün erkân-ý devlet vü mülâzýmân-ý hazret kal’anun kapularun açdýlar, Sultan Mehemmed-i Gazî, Hazret-i Muhammed-i Arabî aleyhi efdalü’s-salavât, Burâka binüp seyr-i cennet ider gibi, ulema ve umerâsý ile kal‘ayý teþrif buyurdu." Mübarek fethin 549. yýldönümünde, “cevher insan” modeline hasret oluþumuzu da dikkate alarak, Fatih Sultan Mehmed’in kimliði, kiþiliði ve yetiþme tarzý üzerinde dikkatle durmak lâzým.

Öncelikle belirtmeliyim ki, Sultan Ýkinci Mehmed’in doðduðu dünyada, bir fatihin yetiþmesi için gerekli maddi-manevi tüm þartlar hazýrdý. Osmanoðlu’nun elinde, Malazgirt zaferinden itibaren oluþan ayný kýble eksenli, Kur’an orjinli insan kaynaklarý vardý. Mesela hocalarý: Tarih, Molla Gürani gibi, Ak Þemsüddin gibi, Molla Hüsrev gibi cevherlerin ayný dönemi paylaþmalarýna pek nadir þahit olmuþtur. Bu bilim ve yürek adamlarý ise sadece ayný dönemi paylaþmakla kalmamýþ, ayný çocuðu ayný anda beslemek gibi Ýlâhî bir tevafukun unsuru olmuþlardýr.
Sosyal Medyada Paylaşın:



(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.