kefenimi ten ile besle zaman
avucuma kum kondur
yarýndan kazýnýp kubbem
tarihtir çukuruma dolan
göðe uzadýkça gölge
yaðmur serpildikçe yere
kafa sivrisinden parmak ucuna
kaya yontuðu üstü kavis
ýþýðýn hükmünün geçmediði
günah kadar eski bu lisan
topraða harcýmý kat
suyumu havaya uçur
tetik düþürsün harf
ecele verip hisse
üstüme biriksin kentler
ah kadar eski bu lahit
hazine haritalarýnda imli
çalmak için ellerinde/kini
kavruk beden zincirli ayaklar
hak kadar eski izler
teker çevirir çark döner
varil için var/diye
topraktan emme denizde kuleler
iþgale demokratik gerekçe
Karun kadar eski meseller
zeytin daðýndan duvara akar aðýt
mescit altý/n tünel kazýp
ezer Ebrehe’nin fili çimenleri
sessizlik kadar eski ahit
( kafatasýma gömülü olan biten
çalkandýkça gözde nem
neden derim neden?
götürebileceðin kefen iken )
þiir deðildir sadece güzellemek
olan bitene taþ deðdirmek
Adem kadar eski Havva kadar yeni
sevgi yeþertmek