Yaz… Yazý… Yazýt…
kudurmuþ cinnetlerin söz gelimiyle düþer perde
inceden kalýna doðru geçer çýðlýk sesleri
ardý ardýna sýralanýr yivlenmiþ mermiler
geceden kalma kurtlarýn ayak izleridir bastýðýn çukur
ki göðsün mavzer
ki imanýn göðü deler
nöbet leþe bir bir pusar kara katran namlu uçlarý
aðzýndan kusacak ateþi bekler vaktin bir körü
adýnsýz sýzýlarýn yanaþtýðý limandýr keþifsiz coðrafyan
yollarýn kapandýðý, hayatýn aksadýðý ýþýksýz þehirdir gözlerin...
esas
kimliksiz savaþlarýn piç kalmýþ çocuklarýdýr hüzün mevsimi
dudaklarýnda
boynunu bükmüþ onsekizlik ergen kýz tebessümü
uzandýðý kaderin dallý budaklý pis çaputlarýdýr çöplük
bir tutam tuz, bir parça ekmek
gerisine Allah kerim….
derim
Derim amma, yaram çok derin… Anlamý yoktur sizin oralarda…
Hani derler ya, adý kara sevda…
doðru
doðru sen bilmezsin…
gecenin yýrttýðý gökyüzünde
kim bilir… kim bilir hangi kayýp yýldýzýn esirisin…
Gökay Birkan SUCAKLI