Ümmü Mabed
Acý ve hüzün dolu,
Vahye dayalý,
Hicret baþlamýþtý,
En hayýrlý beldeden.
Rasulü sýkaleyn s.a.v.
Karanlýk bir gecede,
Ayrýlmýþtý Mekkeden.
Maðara arkadaþýyla,
Sayýsýz yýldýzlarýn,
Çöl gecelerinde yol alýrken,
O’nun nuru,
Dalga dalga yayýlýyordu.
Hicret yolu aydýnlanýyordu.
Medine’ye uzanan
Bu kutsal yolculukta,
Habibi Kibriya, efendimiz,
Arkadaþlarýyla, ilerlerken,
Ýlerde bir çadýr gördüler.
Ümmü Mabed adýnda,
Cesur bir kadýnýn çadýrýydý.
Çadýra uð¬radýlar.
Yiyecek satýn almak için.
Fakat bir þey bulamadýlar.
Ümmü Mabed,
Rasüller serverini,
Karþýnda buldu.
Gül yüzünü görmek,
Ona nasip oldu.
Öyle bir ana ki,
Gönlü sevgi ikram dolu.
Dillere destandý ahklaký ve huyu.
ikram edecekti ama,
Yoktu bir bardak ayran suyu.
Nerden bileçekti?
Cihanýn en güzel konuklarýnýn,
Kendisini þereflendireceðini.
Evet,
Rabbimin,
Hikmetinde sual olunmaz.
Gönüller Sultaný Efendimiz s.a.v.
Çadýrýn yanýnda duran bir koyun gördü.
Onun sütü var mý diye sordu.
Ümmü Mabed:
O bundan mahrumdur.
Sürüden geri kalmýþ bir koyun,
Yürümeye mecali yok onun.
Dermansýz, hastadýr.
Fahri kâinat Efendimiz buyurdular ki:
‘’Ýzin verirseniz saðalým’’.
Ümmü Mabed:
Feda olsun ama,
Hasta kýsýr koyunda,
Süt mü olur?
Bir deri bir kemik kalmýþ,
Günlerce aç susuz durur.
Eðer onda süt bulabilirseniz,
Saðýnýz dedi.
Daha sonra,
Mükerrem elçinin,
Mucizeler ihsan eden,
Mübarek eli,
Dokununca koyuna,
Kýsýr koyun köpüklü süt verdi.
Kaplar doldu taþtý.
Ümmü mabed,
Þaþkýnlýðýný gideremedi.
Saðýlan sütten doyasýya içtiler.
Ebu Mabed’de ondan nasibini adý.
Bu hatun hayretteydi hâlâ.
Sýhhat bulmuþ koyunuyla,
Beþer kudreti üstünde,
Bir büyük mucizeye.
Bu aþikâr mucizeler.
Rabbimizin,
Lütfu keremi,Rasulüne.
Ey Rabbimiz!
Sen Mevla’mýzsýn
Cömertleri,
Mahrum býrakmazsýn.
Allahýn Habibi,
Rasullerin efendisi s.a.v.
Ýki cihan serveri, efendimiz,
Bu engin nurun parýltýlarýyla,
Oradan ayrýldýlar....
Daha sonra, Ebu Mabed,
Ko¬yun sürüsüyle geldi.
Sütü görünce þaþýrdý.
Bu süt bize nerden geldi?
Çadýrda saðýlýr hayvan yok, dedi.
Ümmü Ma’bed,
Hemen söze koyuldu,
Vallahi,
Bize mübârek bir zât uðradý.
Þu kýsýr koyunu saðdý,
Olaný biteni tek tek anlattý.
Kocasý dedi ki:
Ey Hatun!
Sen mucize yaþamýþsýn,
Ama farkýnda deðilsin.
O zâtýn simasý nasýldý?
Hele O’nu bana anlatsana.
Ümmü Mabed:
Hayalinde kaldýðý kadarýyla.
Hayran hayran anlattý ona.
Gördüðüm öyle bir zât ki:
Çok tatlý konuþuyordu.
Gözleri siyah, kirpikleri çoktu.
Dört kiþinin arasýnda
En güzel görüneni,
Nur yüzlü olanýydý.
Onun yanýnda
Arkadaþlarý vardý,
Emrini,yerine getirmek için
koþuþurlardý.
Gördüðüm öyle mübârek bir zât ki:
Konuþtuðu zaman heybetli,
Sustuðu zaman, vakarlý idi.
insanlarýn en güzeli, en sevimlisiydi.
Aðýrbaþlýlýk vardý.
Yüzü parlaktý,
Herkesten taha tatlý,
Sanki O, bir fidandý.
Efendimiz hakkýnda,
Duyum sahibi olan
Ebu Mabed’de,
Þöyle seslendi:
Vallahi bu zât Mekke’de,
Sözü edilen Kureyiþlidir.
Ey Ümmü Mabed!
Eðer ben ona rastlamýþ olsaydým.
Ona iman eder, tabi olurdum.
Sarýlýp doya doya öperdim.
Ama bir yolunu bulup
O’na kavuþacaðým...
Hangi göz gönül,
Ýstemezki, görsün,
Habibi Kibriya’yý.
Efendimize sevgi ve hasretiyle
Yandý tutuþtu onun yüreði.
Þimdi neylesin ne yapsýn,
Ebu Mabed.
Sardý onu hüzün ve keder,
Söylendi durdu.
Senin nurun bize yeter.
Bu kalb seni unutur mu?
Bu gönül seni unutur mu?
Evet,
Gerçek seven kalbe,
Bu duygular yeter.
Baþka kandillere haçet yok.
Göklerin çatýsý altýnda,
Son güneþin batýþýna kadar.
Ey Rabbimiz!
Rahmetin geniþlik versin gönüllerimize.
Habibin doðru söyler, Kitabýn doðru söyler,
Rasulünü daha fazla sevdir bize.
Cidde/ 1403H.
Ali Kýlýç Kakiz
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.