Yorgun, çýkagelmiþ göç yollarýndan
uzatmýþ Toroslar’a ýslak saçlarýný,
turkuaz yataðýndan görüyor:
sýcak ve terli hâlâ
Keyhüsrev’in, Attalos’un atlarý
geçiyor kaldýrýmlarýndan;
dalgýn deniz örtmüþ ayaklarýný.
Yaseminli akþamlar yýldýzlardan,
gece Akdenizli, tepede deðirmi bir ay
uzun bir çay olmuþ tarih:
akýyor surlarýndan,
portakal kokusu sokaklardan
Pamfilya, Attalia, Antalya.
Kent görüyor:
baðlandýkça biz,
baðlandýkça böyle hayata;
aðlarda hep deniz,
asýldýkça küreklere; hep Antalya.
Ah bir bilseniz, bu nasýl bir düþtür
nasýl bir yürektir ki, kanatýr avuçlarýný,
bulutta bir adam, elinde mavi bir fýrça
turuncuya boyar yaðmur kuþlarýný:
hep Antalya, hep Antalya...
Kent görüyor,
gözlerinde bilge bir gülümseyiþ,
güneþle tarýyor ýslak saçlarýný.
ÞERÝF ERGÝNBAY