yokluðunu bile fark etmeyecek kadar yoksulluk içindeler
var olma arzusunu dillendiremeyecek kadar çaresizler
sözün yanaðýna koyacak bir kulaklarý yok
kulak kesilecekleri tanýdýk bir ses yok
tesellisiz
isimsiz
lüzumsuzlar
taþýyamýyorlar bir an bile kendilerini
taþamýyorlar bir andan bir sonraki ana
kalplerine yük arzularý, özlemleri
avuçlayamýyorlar emellerini
hayalleri kýrýlgan
daðýnýk
hüsrana uðramýþ
yönünü bilmiyorlar
düþüp kalýyorlar yol üstünde
menzili bilmiyorlar
varlýklarýný onaylatacak bir makam yok
kuru dal uçlarý gibi
ümitsizlikten çatýrdýyor insanlarýn beli
soðuk cýlýz aðaç kökleri gibiler
karanlýk vadilerde su arýyorlar kendilerine
bir yere tutunmak
dal budak olup
uzanmak istiyorlar varlýk göðüne
çaðrý gelmiyor hiç
yönsüz
kýblesiz
istikametsizler
yalnýzlýðýn kalbinde çoðalýyor sözler
tenhalarýn yanaðýnda
demleniyor acýlý nefesler
ayrýlýðýn közünde piþiyor sessiz çýðlýklar
gölgeli kederlerin dudaklarý arasýndan
sýzýyor ümit heceleri
geceleri bir güvercin gibi
çýrpýndýkça
yýrtýlýyor karanlýðýn çeperleri
uçurum kenarý yalnýzlýðýnda
açýyor çiçeklerin en güzeli
hicranlý sürgünlerin avuçlarýnda
tazeleniyor vuslat neþesi
soðuk gecelerin yakasýnda
ýþýldýyor aydýnlýk sabahlarýn fecri
güz sýkýntýsýnda ninnileniyor
cennet kokulu baharlarýn tohumlarý
mekke’nin kuytularýnda
secde ediyor Elçi’nin garip dostlarý.
dar patikalarda
gizli sokak baþlarýnda
tenha duvar diplerinde gizlice ümitleniyorlar
þehrin uzak yamaçlarýnda
insanlýða ebediyet yolunu açýyorlar
hepsi fakir
çoðu köle
çoðu cariye
sonsuz ümidin aðýrlýðýný itirazsýz taþýyorlar
omuzlarýnda
ezile ezile gül seriyorlar
sonradan gelenlerin yoluna
redfer