kül rengi
gri gökte serili bulutlarýn altýnda
kör kahverengi daðlar
gamlý ev yýðýnlarý uzanýyor bu köyde
ve ardý arkasý kesilmeyen kasvetli yaðmurlar yaðýyor günlerce
uzak ülkelerin göçmen kuþlarý
isketesi , floryasý ,sakasý
belki onlar söylemekte benim duymadýðým þarkýlarý
güneþ tepelerden çekildikten sonra
soður mevsim
yüreðim hep öyle üþür
dýþarýsý rüzgar dolu
cama çarpan yapraklara bakarken
dönülmez aðýtlardan bile çok uzak
soðuk
yalnýz
ve ýslak
kýsa süren bir güz mevsimi
þehir duman rengine
is rengine boyalý
çamur birikintileri
yaðmurlar kesilmedikçe
kuþlar yuvalarýndan uçmadýkça
çekildikçe insanlar evlerine
hasýlý bende
soðuk ve rutubetten daha sinsi bir isteksizlik
geliyorum
deyip de ilk yapraklar sararmaya baþladýðýnda
geniþ sürüler halinde göçen kuþlardan geriye kalan köyde
ilk yaðmurlarý
ilk soðuklarý bir baþýna karþýlarým
sonbaharýn kasveti gibi tozkoparan fýrtýnalarý
rüzgarlarý üstümden geçerken
*
baþýmý býraktým koca çýnarýn omuzuna
sararmýþ dallarý ve yapraklarýnýn arasýna
tenim titredi
sanki her þey susmuþ da beni dinliyordu
kulak kesilmiþti kuþlar ýrmak ve bulut
derin suyun dibinden gelen musiki
tanrýsal bir týnýn eþliðinde
beni soluyordu
sözcüksüz
kelimesiz
düþmüþtüm oysa
yaram henüz sýcaktý
bir büyük boþlukta bir çýðlýk kopmuþ gibi
çýðlýðý atan görünürde yokmuþ da
ses hala çýnlayarak devam ediyormuþ gibi
rüzgarda savrulmuþ gibi
binbir parçaya bölünmüþ de yerlere saçýlmýþ gibi
bir daha asla eskisi gibi
olmayacakmýþ gibiydim
bir uçurumdan düþerken
kolumdan yakalayan el uçurumun kendisine dönüþmüþ gibi
bir uçurumdan düþüp öylece hareketsiz kalmýþ gibi
bundan sonrasý ölüm gibi
bir daha toplanmasý mümkün olmayan bir kýrýlýþla
bundan sonrasýný yaþamýþ gibi
bundan sonralarýný da
dalgalarýn birbiri ardýnca kumsalý dövüþünü
ve uðultuyu
yaðmurun denizin üzerine yaðýþýný
hiç bu kadar yakýndan görmemiþtim
yýldýzlar
uzansa tutabileceði kadar yakýndý
ne yýldýzlarý tutmaya takatim vardý
ne de yolun sonunu getirmeye
yürüyüp geçtim üzerlerinden
ve gittim
gidebileceðim bir yerde yoktu ya
durmak da olmazdý
gittim saatlerce
þiddetli bir rüzgara mahsus bir ürpertiyle
kaçtým velhasýlý…
kimselere görünmek istemeden
kimseleri görmeden
ateþ istila etti bedenimi
koyu kurþuni bir sis dalgasý gibi
bütün ruhumu istila etti
yüzlerce aðrý ve sýzý
keþke bitenin niye bittiðini anlasaydým
anlasam dayanýrdým belki
çözdükçe düðümlendim
anlamaya çalýþtýkça boðuldum
içinden sað salim çýkamayýnca
kendimin kusurlu olduðuna karar verdim
yaradýlýþtan mücrimdim
aþkýn acýlýðý suçluydu
acý kendi içimdeydi
gördüm
görmek an meselesi deðil
zaman meselesiydi
rýhtýmýn kýyýsýnda
gelgitler arasýnda
gördüðüm gölgemdi
gölgemin noktasý eksik
virgülsüz ,sessiz ,kelimesizdi
görüntüsü bozuk
sadece bir düþ kýrýklýðýndan ibaretti
sýrrý içinde saklý
kusurluydu
öyle aðýrdý
üzerime yýkýlan mana
bir acý ki
kelamda bu halin karþýlýðý yok
acýdan baþka …
sonrasý derin denizlerin yalnýzlýðý
bir eylemsizlik durumu
toprak yolun sonuna kadar gittim
yan yana kurulmuþ dükkanlarýnýn önünden geçtim
mandalina aðaçlarýnýn altýna oturdum
bir tarafý sararmýþ otlarýn acý kokusu
bir tarafý köpük köpük dalgalanmýþ
koyu mavi büyük deniz
ve de üzerinden dalgalar geçen kayalar
dalgalar öfkeli
bir oyana bir buyana koþturuyor
o kadar çok sitemkar ki
benim gibi
sadece seyrediyorum
hiddetlenmiþ o azgýn su kütlesini
bir buhran yýðýný sanki
denizin ortasýnda oturmuþ kumsal gibiyim
ýslandýkça ýslanýyorum
gün uzaklaþýrken uzak mesafelere
mandalina yapraklarýnýn kokusu vurdu yüzüme
son birkaç deniz kabuðunun üzerine
dokundum eðik bükük dallarla
sonra ekose desenli mavi beyaz ceketimi sýyýrdým
býrakýverdim ayaklarýmýn dibine
ayakkabý baðcýklarýný çözdüm
en son da sol ayakkabýnýn baðcýðýný
ceketimi usulca geçirdim sýrtýma
sonra þapkamý ta gözlerimin üzerine indirdim
kimse yadýrgamadý varlýðýmý
kimse ses çýkarmadý
uyudum öylece…
*
kente doðru ilk adýmýný atarken
hiç olmazsa karanlýk samimi, diye mýrýldandým
hiç olmazsa tek rengi vardý onun
üzerinden dalgalar geçen kaya kadar
sessiz sedasýzdý
gözümün önünden koyu maviye dönmüþ büyük denizin dalgasý
baþýmýn üzerinden bir martý sürüsü geçti
bir sürü mana yayýldý içime
bir sarmal olup da kendi üzerime yýðýldý
kül rengi mermerli þehir
koyu renkli gölgelerin derinliðinde
yaþanmýþ bütün hikayesiyle
ve yalnýzca benden ibaretti kaldýrýmlar
attýðým her adýmdan hoþnut…
kahkahalarý karanlýklarý yýrtan sokak lambalarýndan kalma
dizginsiz akýyordum
mürekkebine sim katýlmýþ kalem gibi
bir kez de beni atýn
bir kez de benim için ateþe atýn
benden geriye kalaný
beni yedikulenin zindanýna atýn
ateþe attým tanýdýk tüm cümleleri
dumanlandý etraf
saldý kokusunu akþamüstüne
çöktü istanbulun üzerine
sultanahmedin,topkapý sarayýnýn, caðaoðlunun
kapalýçarþýdaki baharat dükkanlarýnýn üzerine
geriye kül yýðýnlarý
bir de gece kaldý
simsiyah örtünün aðýrlýðý altýnda
ufku olmayan bu kentin sokaklarýnda
süzülüp dururken ben
vakti istanbul da yaþýyorum
þimdi…
avuçlarýmýn arasýnda sabah
ellerimde boðazýn koyu mavi lekesi
hepsine erguvan rengi karýþmýþ
sonrasý gözyaþým
sonrasý mutluluk
sonrasý huzur
redfer