HÜZÜN TABLOSU
Acının milladı dolmadan önce çayırlarda oğlak gibi gezmek istedim, Ormanlar hala yas tutuyordu
yağmur hüzün tablosu çiziyordu yeryüzüne
Doğduğum değil ,doyduğum mahallemi gezdim .
sisli bir pazar günü, her sokağında ,
her kaldırım taşına ayak izlerimi bırakmıştım
Ne benden eser kalmış, nede kaldırımlarda geçmişten bir iz
yenilenmiş caddeler ,sokaklar
süslü güvenlikli siteler kurulmuş baba ocağına
Salça satan, hemşerimi aradım, yoktu yerinde
Babannem balkondan bakacak
ekmek isteyecek ti sanki benden,
komşu Nalan kahve içmeye Çağıracaktı,
Babam , camiden çıkıp arkadaşlarıyla buluşaktı sokağın başında,
annem yemeği hazırlamış, potasyum zengini sofrasını kurmuş olacaktı
yirmi lira parayla pazara çıkacaktım,
anneme kişniş, marol ,maydanoz
artarsa kavanoz alacaktım
hayallerim için çeyrek altın,
çeyizim için havlu kenarları
dertsiz masa örtüleri baktım
çarşının göbeği değildi,
ve veresiye defterim kapanmıştı çoktan
ve bir şair gülüyordu geçmişten günüme
aydınlık neyin oluyor senin
gökyüzü akraban filan mı
beni bulur bulmaz gözlerin
şimşek çakıyorum yalan mı diyordu
Atilla İlhan
samimi miyiz ?
artık değiliz, olsakta kangal köpekleri
gibi yerdik etimizi
duvarlar dinlerdi,
lambada ki kaçak kurt kelebekler gülerdi yüzümüze
tavrımıza secde eder di şeytan, ateş yakıp üzerinden atlar dı her gece ,
selamsız yürüdüğümüz, taşlar oynar yerinden
ağaçlar, söylenip dururdu
hayvan gibi destursuz sofralarda kumar oynar artık insanlığımız
kimi sevsem elimde bir çuval incir
ağacımı kökünden kesip, duygularımı dar ağacına aşmak geçiyor içimden
hiçten hiçlikten kurtulmak vardı ya
neyse ,
boş bir anımı yakaladı vefasızlığı
kanlı yüzü çıktı ortaya hayatın
cevher ararken buldum kendimi dünyada
oysa değerler ırmağı kurutulmuştu çoktan
dokunduğum her zaman bir mecmua
her kadın bir Leyla
hamurlu elleriyle tuttu dünyayı
Her mevsim budanan çocuklar,
kök verseydi toprağa
inciler çoğalırdı
vesselam
Ayşe Caniberk
Gümüş kalpler
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.