Kordon’da Aksam Çayi ve Rosa’nin Elleri şahan çoker
Kordon’da Aksam Çayi ve Rosa’nin Elleri
“Sezai Karakoç’a”
Çay kokusu, keman sesi, Kör adam, köz ve duman Pörsük kýrmýzý bir aksam. Kordonboyu’nda Her þey bir o kadar anlamsýz, Bir o kadar hüzzam.
Kendimi katýnca, deðiþiyor çehresi Yarýlýp içinden çýkýyor þehrin Sönük bakýþlý bir nar tanesi. Ya da; Ýzmir’i diþliyor, elinde tiner Laðýma düþmüþ bir tarla faresi. Bin yýl eziyor yüreðim, Bin adam kadar büyüyor çaresizlik.
Ýçtiðim çay deðil, Anýlarýný unutan þehirlerin Anasýz yüzü. Deminde tas plaklar dönüyor. Ýçimde bir yetim gülüyor. Bir yetim gülerken Olana bitene, Bin yetim de sövüyor. Ve inadýna severken nasýrlarýmý Ve öperken Keskinleþen vicdanýmý… Kanýrtýlmýþ yürekli kýzlarýn Aþkýmý bayrak yapasý geliyor Biliniyor alnýmdan sýzan yazgým deðil Çocuklarým bana taþ atýyor
Seslerden dirilmek nafile Sözün hükmü ne..? Ürperten bir derinlik bendeki Kelebekten bir savaþçý öfkesi Sanýyorum bu küçük dalgalar Bir küheylan yelesi. Alt tarafý üç kulaç su… Uçurumlaþtýran onu Beynimdeki yasak çiçek, Ve çiçeðin mahrem yerleri.
Esmerleþince öteki yüzüm, Üþüyünce gelecekleri simitçilerin Can tanelerimden korkunca, Korkunca uçurumumdan Yalnýz senin Ellerinden tutunuyorum. Bu makyajdan çürümüþ þehire inat.
Oysa ellerin, Ne kadar kaygan ve terli. Ellerin ne kadar hayat? Bile bile, öpüyorum ellerini Bir intiharla gerdeðe giriyor gibi.