MENÃœLER

Anasayfa

Åžiirler

Yazılar

Forum

Nedir?

Kitap

Bi Cümle

Ä°letiÅŸim

Sabırsız vicdan da asi.
Hamdioruc

Sabırsız vicdan da asi.


Sabýrsýz vicdan da asi.

Esmayla bakmalý esmaya inançlýysa secdeliyse bir vicdan ve bir akýl

Sabýrsýz yani "Es-Sabura asi vicdan da asi...Kibirli vicdan da Ýlimsiz vicdan da akýl da asidir...

"Gözü var görmez" þükreder görse.o da kibrine ters.Kibirli vicdanýn gözü hiç bir þeyi nimet kabul etmez.sabýrsýz vicdan da asi

Sabýrsýz vicdan da asi

Evet esmayla bakmayan göz kördür kulak saðýrdýr.dil suskundur laldýr...dedi Kur’an bize...iþte ayet:Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoðunu cehennem için yarattýk. Bunlarýn kalpleri vardýr ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardýr ama onlarla göremezler; kulaklarý vardýr ama onlarla iþitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da þaþkýndýrlar. Ýþte asýl gafiller onlardýr.(Araf/179)

Ýþte ayetin tefsiri...: Eski Arapça’da kalb kelimesi genellikle “insanýn kavrama, bilme ve algýlama, saðlýklý hüküm verme yeteneði”, kýsaca “akýl” anlamýna gelir (Râgýb el-Ýsfahânî, ez-Zerîa ilâ mekârimi’þ-þerîa, s. 176). Birçok âyette olduðu gibi (meselâ bk. Âl-i Ýmrân 3/151; Enfâl 8/12; Hac 22/46; Zümer 39/45; Nâziât 79/8) konumuz olan âyette de kelime bu anlamda kullanýlmýþtýr. Buradaki kalb, göz ve kulak kelimeleri, aslýnda duyma (his), algýlama, düþünme, kavrama, bilme gibi insaný bilgiye, tefekküre ve imana götüren temel insanî yetenekleri ifade etmektedir. Nitekim, “kavrama” kelimesiyle çevirdiðimiz fýkýh da sýradan bir bilmeden ziyade “bir þeyin mahiyetini temelden ve doðru olarak anlayýp kavramak” demektir.

Kur’an-ý Kerîm’de insanýn akýl sahibi, düþünen ve bilen bir varlýk olmasýna büyük önem verilmiþ, her vesile ile insanýn bu yönü harekete geçirilmeye, yararlý ve verimli kýlýnmaya çalýþýlmýþtýr. Kur’an’da akýl kelimesi isim olarak geçmemekle beraber –hepsi de “akletme, aklýný kullanma, düþünüp taþýnma” anlamýnda olmak üzere– çeþitli fiil kalýplarýyla kýrk dokuz âyette bu kavram tekrar edilmiþtir. Yüzlerce âyette geçen kalb (çoðulu kulûb) kelimesiyle birlikte fuâd (çoðulu ef‘ide), lüb (çoðulu elbâb), basîret (çoðulu basâir) kelimeleri de düþünme ve bilme melekelerini ifade eder. Ayrýca nazar, re’y, tedebbür, tefekkür, i‘tibar, zikir ve tezekkür masdarýndan fiillerle yine insanýn zihnî melekelerini doðru ve verimli bir þekilde kullanmasýnýn gerekliliði sýk sýk vurgulanmýþ; bu âyetlerde daha çok insanýn derunî, vicdanî âlemine ve gönül dünyasýna hitap edilerek insanoðlu, en basitinden en kompleksine, en somutundan en soyutuna kadar kendisini kuþatan bütün varlýklar üzerinde; kezâ insanlýðýn var oluþundan âkýbetinin ne olacaðýna varýncaya kadar olmuþ ve olacak þeyler üzerinde düþünüp taþýnmaya ve bunlardan dersler çýkarmaya çaðýrýlmýþtýr. Fakat –konumuz olan âyet-i kerîmede de belirtildiði gibi– Allah insanlara gerçekleri, iyilik ve güzellikleri görme, iþitme, anlayýp kavrama yeteneklerini vermiþ olmasýna raðmen öyleleri vardýr ki onlar bu yeteneklerini yaratýlýþ amacýna uygun bir þekilde ve doðru olarak kullanmazlar; bu sebeple de cehenneme atýlmalarý sonucunu doðuracak olan yanlýþ inançlara sapar, kötü iþler yaparlar. Âyet birinci derecede Hz. Peygamber’in ilk muhataplarý olan müþrikleri tehdit etmekle birlikte evrensel anlam ve uyarýlar da içermektedir.

Allah Teâlâ akýllý, dolayýsýyla yükümlü yaratýklar olup gözle görülmedikleri için “cin” adý verilen (En‘âm 6/100) bazý varlýklarla birlikte insanlarýn –bir kýsmýný cennet için yarattýðý gibi– bir kýsmýný da cehennem için yarattýðýný ifade buyurduktan sonra bunun sebebi olarak, onlarýn yükümlülük ve sorumluluða temel teþkil eden akýl ve diðer bilgi yeteneklerini doðru ve yerinde kullanmamalarýný göstermektedir. Tek tek olaylarýn fizikî ve görünür taraflarýný aþarak bütünündeki hikmetleri yakalamak, böylece varlýðýn ve hayatýn fizik ötesindeki tümel anlamýný, hikmetini ve deðerini kavramak; bu sayede kalbimizi küfürden, nifaktan, bâtýl inanç ve hurafelerden arýndýrarak doðru bir imana ulaþmak; Câhiliye döneminde olduðu gibi günümüzde de sýkça görülen her türlü fâni ve sýradan varlýklara kul olma seviyesizliðinden kendimizi koruyup yalnýz Allah’a kul olma ve yalnýz O’nun yardýmýna güvenme onurunu kazanmak (Fâtiha 1/5); kalbimizi ve zihnimizi Hakk’ýn rýzâsýna aykýrý, insanýn ruhunu kirletici duygu ve düþüncelerden temizlemek; insanýn hayatýný lekeleyen, Allah ve insanlar katýnda itibarýný düþüren her türlü kötü ve çirkin iþlerden uzak durmak; evrenin düzeni ve iþleyiþi gibi insanlar arasý iliþkilerin de Allah’ýn yasalarý uyarýnca gerçekleþtiðini anlayarak toplumsal, millî ve milletlerarasý iliþkilerde baþarýnýn, bu yasalara uygun þekilde hazýrlýklý ve birikimli olmaya baðlý bulunduðunu anlamak; varlýk ve olaylarýn anlamlarýný ve hikmetlerini kavrayarak buradan din ve dünya hayatýmýz için hayýrlý sonuçlar elde etmek; kalbimizi güzel duygu ve düþüncelerle, hayatýmýzý iyi ve yararlý davranýþlarla donatmak; bütün bunlar, Allah’ýn bizi biyolojik bakýmdan büyük ölçüde müþterek olduðumuz öteki canlýlardan onun sayesinde ayrý ve seçkin kýldýðý aklýmýzý ve diðer bilgi araçlarýmýzý doðru kullanmamýza baðlýdýr.

Bu sebepledir ki, âyette söz konusu yeteneklerini doðru kullanmayanlar hayvan sürülerine benzetilmiþ, hatta onlardan daha þaþkýn, daha akýlsýz olduklarý bildirilmiþtir. Zira hayvanlarýn da duyu araçlarý olmakla birlikte duyu verilerini kullanarak bunlardan bilgi üretme, hükümler çýkarma, bilinenlerden yola çýkarak bilinmeyenlere ulaþma gibi aklî ve zihinsel faaliyetler gösterme ve sonuçta zihnini doðru bilgi ve inançlarla ve hayatýný güzel davranýþlarla süsleme imkânlarý bulunmamaktadýr. Böyle bir imkâna sahip olarak yaratýldýklarý halde, bu imkâný doðru ve yerinde kullanmayan insanlar âyette hayvanlardan daha akýlsýz olarak nitelenmiþtir. Eðer insanýn dinî hayatýný ve deðerler dünyasýný ilgilendiren görüþ, düþünce ve inancý, ahlâký, tutum ve davranýþlarý hayvanlarla ortak yanýný oluþturan aþaðý duygu ve tutkularýnýn tesiriyle yön deðiþtirmeye baþlamýþsa artýk bu insan aklýnýn kontrolünden çýkmýþ, güdülerinin hâkimiyetine girmiþtir; böyle bir insan artýk fiilen diðer canlýlardan daha aþaðý bir duruma düþmüþ, gerçek mutluluk ve kurtuluþ sebeplerinden uzaklaþarak gaflet ve dalâlete sapmýþ demektir. Kur’an-ý Kerîm’in çeþitli vesilelerle bize bildirdiðine göre yüce Allah, böyle bir durumdan korunmalarý için insanlara inanç ve amel dünyasýný belirlemek üzere baþlýca iki imkân vermiþtir: Akýl ve vahiy. Râgýb el-Ýsfahânî’nin (ö. 502/1108) þu ifadeleri bu konudaki Ýslâmî yaklaþýmýn bir özeti sayýlabilir: “Aziz ve celîl olan Allah’ýn kullarýna gönderdiði iki elçisi vardýr. Biri içimizdeki elçidir ki bu akýldýr, diðeri de dýþýmýzdaki elçi yani peygamberdir. Hiç kimse, içindeki elçiden yararlanma iþini öne almadýkça dýþýndaki elçiden yararlanamaz. Þu halde akýl, peygamberin öðretisinin doðruluðunu öðretir... Sonuç olarak akýl yönetici, din yol göstericidir. Akýl olmazsa din varlýðýný koruyamaz, din olmayýnca da akýl yolunu þaþýrýr. Yüce Allah’ýn buyurduðu gibi (Nûr 24/35) ikisinin birleþmesi ýþýk üstüne ýþýktýr” (ez-Zerîa ilâ mekârimi’þ-þerîa, s. 207). Böylece insaný hayvandan ayýran en büyük özellik akýl olduðu için âyetin metninde insaný hayvanlarla karþýlaþtýran ifadede geçen “edal” (daha þaþkýn) kelimesini “daha akýlsýz” diye çevirmek de mümkündür.(Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 629-632)

Evet esmayla esmaya secdeyle bakmayan vicdan asidir... Ýþte Hamasýn hatasý bu""Haksýzlýk arþýsýnda susan dilsiz þeytandýr"diyen "Es-sabura asiyse gafilse Hamas gibi Ýrana güvenir insanýnýn bebekleri ateþe atar...sonra Ýslam ülkelerini de yanýn hadi...der.ama Sabýrsýz yani "Es-Sabura asi vicdan da asi...Kibirli vicdan da Ýlimsiz vicdan da akýl da asidir...Gafildir kördür.saðýrdýr dilsizdir...de

Bütün dünya sessiz "deme."Türkiye Garantörlük istiyor"Türkiyeyi de mi yakalým.Fazlasýný isteyen Türk ve Ýslam düþmanýdýr

Ýslam aleminin kurtuluþu Ýrandan kurtulmaktan geçer.rusu çini Akdenize soktu Ýran.Suriyede de gazzede de Türkü zora soktu Ýran

Siyonistlerin baskýsýndan kurtulmalý Yahudiler...o siyonistler sömürmemeleri için yanlarýndalar...zora sokacaklar Ýsrailli yahudleri...ateþte yanacak Ýsraildeki bütün yahudiler...Akýlsýzlýk baþa bela...Körlük saðýrlýk dilsizlik de...Ortadoks yahudilere kulak vermemek saðýrlýðý seçmektir...saðýrlýktýr.Kulaðý var duymaz kibirli çünkü...güvendikleri silahlar da yetmez yanmaktan korunmaya.Tünellerden çýkan Kassam tugayý kimyasalý basabilirler...Ýsrail ordusuna...

Çok haizleþtiler zalimleþmede de sýnýrý aþtýlar...firavunu da geçtiler denizde boðuldu Firavun kimyasallarla yok olurlarsa þaþýlmaz...Vââd Edilen Topraklara Gitmeyi Beklerken! Vââd Olunan hazýrlanmýþ..Cehenneme Gidecekler! ÝnþaAllah dünyada da zalimliklerinin karþýlýðýný tadarlar az da olsa...

"Gözü var görmez" þükreder görse.o da kibrine ters.Kibirli vicdanýn gözü hiç bir þeyi nimet kabul etmez.sabýrsýz vicdan da asi

Düþmanýmýn elindeki zenginlik deðil zararlý olan niyeti düþmanýmýn.mal zararlýdýr deme nimet zararlý demiþ olursun ey asi...Nükler de zararlýdýr ...deme...ilmin ürününü zararlý yapan insanýn cüz’i iradesidir topraðýn rýzýklarýný da zararlýlaþtýrmak zehirlemek mümkün...

Evet...Düþmanýmýn elindeki zenginlik deðil zararlý olan niyeti düþmanýmýn.mal zararlýdýr deme nimet zararlý demiþ olursun ey asi.Kurban etiyle içki içen...var diye kurban etinin suçu ne...

Evet...Esmayla bakmalý esmaya inançlýysa secdeliyse bir vicdan ve bir akýl...Kurban etiyle içki içenin...de gözü var aklý var vicdaný var kulaðý var dili var...olmaz olsun asi o kulak yok gibi o kulak duymaz görev yapmaz çünkü...zehirli aþ gibidir o göz kulak dil zarar getirir çünkü...
Sosyal Medyada Paylaşın:



(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.