geçmiþi...
birer hatýra mahfazasý gibi severiz
onlarýnda canlarý vardýr
sessiz bir hayatla yaþarlar
umduðumuz
rüya gördüðümüz
hülya beslediðimiz
düþündüðümüz
aðladýðýmýz
hasta iken sayýkladýðýmýz odalarýmýzda
bizi sessizce þefkatli bir dostlukla sararlar
onlarý görmekle
çocukluk zamanlarýmýzýn sularýna dalmýþ oluruz
duyulan o öd aðacý kokusu gibi mübarek bir koku
sanki gönlümüze iþler
bir geçmiþ zaman aleminde
týlsýmlý bir ev hayatýna göçer
saatler ayrý birer mahluk gibi
seslerini duydukça
en eski zamanlarýmýzýn nimetlerine ereriz
eskiyen ömrümüzün birer timsali gibi gördüðümüz
sararan yönlerine bakarak
bazen onlara birer cankurtaran gibi sarýldýðýmýz olur
güya onlarýn gözleri ve kalpleriyle yoðrulmuþ gibi
sevdiðimiz insanlarýn
yüzleri
inanýþlarý
manalarý
ve hüviyetleri yaþar
hepsi de
alaturka rakamlý olarak yapýlmýþ saatlerdir
bazýlarý duvarda asýlý durur
her çeyrek saatte
yahut her saat baþýnda çalarlar
bazýlarý bir kuþ sesi çýkarýr
bazýlarýndan ise zamaný gelince
en çok sevdiðimiz bir þarký bestesi duyulur
saatler
camlý dolaplarý içinde
bir saða
bir sola
gidip gelen pirinç rakkaslarýyla
vaktin günlerini ve gecelerini
bir kahve deðirmeni gibi öðütürken
sadece zamanýn ölçüsünü vermekle kalmaz
evlerimizin içinden gelen sesleri de duyururlar
ve biz
memnun ve neþeli
huzur buluruz
nefes alýþ gibi
kalp atýþý gibi
kapýda
duvarda
her yerde
öper vaktimizin alnýndan birde
duvardaki saatlerin sesi
redfer