Sineme ûkde olmuþ bu hâin, mel’ûn âsýr,
Neden görmez zâtýmý, bir visale münhâsýr!
Hiçbir lisan yetmiyor çektiðim þu eleme,
Tarifi yok her sözcük dilimde sanki kâhýr!
Hani kul sýkýþýnca yetiþir derlerdi hep,
Yakûb gibi karanlýktayým nerede Hýzýr!
O Yakub ki her gece Yusuf suâl etti de,
Tüm alem feryadýna kalmýþtý hani saðýr!
Allah kurda kuþa dert verdi de dile geldi;
Yûsuf’a biz kýymadýk ne olur koyma hâtýr!
Sonra yine Rabbine yalvardý Yûsuf için,
O vakit Melek geldi eve sabaha nâzýr.
Dedi ya; Allah’tan çok kimse sevilmez Yâkub!
Peygamberliðini de yitirirsin az sabýr.
Gönle aktý gözyaþý Yusufum’ diyemedi;
Kapandý iki gözü, elemden aðýr aðýr
Yûsuf’u bir kaderden diðerine geçmiþti,
Ne yün yatak aradý ne de kuru bir hasýr!
Günlerce kuyularda zindanlarda kaldý da,
Sitem girmedi gönle, rüya diye indi sýr!
Yalnýzca tabir deðil teblið de buyuruldu,
Gömdü o da hasreti Yakûb gibi mûntazýr!
Yûsuf etti yýllarca sabrý tefekkürü de
Ýhsan oldu hem Yakûb hem Züleyha hem Mýsýr!
Ýlahi! Yoktur Sana tek sitemim tek ahým,
Gayrý bitsin kulun ile aramdaki tavýr!
Senden gece gündüz istemek seni eksiltmez,
Visâl sadece Yûsuf ve Yakûb’a mý hazýr!
Bu kulun da gücü yok, lûtf eyle kör olmadan,
Yakûb karanlýðýma bir hüzme tûba sýzdýr!