âh ki ne âh, kapanmýþ kapý yok, dövmeye gör biteviye nefesini, hayat bu.
“Gelmiþine geçmiþine” sayýp durur iken þarkýlar, Geleceðin geçmiþ olacaðý zahir olduðunca, Geçmiþin de gelecek olacaðý, bir batýnda iki doðum olsun . Elleme, hayat bu.
Ki, elim yok. Bir ýþýk huzmesi yokluðunda hükmü. Perdeye yansýdýðýnca yansýyor enerji. Bir de sakýnýmý kanunu olmasa. Hiçliðimize biriktirdiklerimizin gizil sayacý tin. Bir’in içindeki sýfýrlar çýkýnýmýzda. Her bir sýfýr (ki elle dokunulmaz, gözle görülmez her þeyin varlýðý sýfýr) hiçliðimizden bir yokluk.
Yokluk, yoksa asýl varlýk mý be gülüm? Var bildiðimiz her þey’e inat.
Bu ne döngü? Bu ne can eðrisi? Postulatlardan baþlayan yolculuk, yokluktan varýþ varlýða… ve yola çýkýþ yeniden yokluða. Her teðetten, her defasýnda merkeze dik inmeler. Bu düþe teðet geçen uyku ile uyanýklýk arasý hâlin, hayat mý merkezi, düþ mü merkezi gülüm?
Elleme geçsin, düþünden firari, en teðet düþkün sevdalar yalan rüzgârýndan.
Hüzzam kendisini yadsýyor. Lirik gözler yolcu içine. Besleniyor dudaklarýnýn kenarýna biriktirdiði si perdesinden. Segâh bir durak ile baþlar, her defasýnda makam-ý hüzzam…
âh ki ne âh.
Nedir bu hüzün be gülüm? Saç durma saç. Saçma dersem, düþüm üþüsün. Gözümün körkuyuda suyu kurusun. Közüm sönsün içimde. Küllerim savrulsun, a’mak-ý hayalden gökten üç mavi düþsün, hazan yapraklarý uðramaz olsun körkuyuma… Ýþte böyle gülüm. En güzeli masallar. Bir varmýþ, bir yokmuþ… Gerçeðin peþinde, kendi kitabýndaki masalýna düþmüþ sevdalar, bir’in varlýðý ya da bir’in yokluðu…
âh ki ne âh…
doðru çok, gerçek tek dedik ya, Bilme gülüm, Sakýn bilme…