kanadý yaralý bir göçmen kuþu gibi
seherler boyu gurbete uçuyorum
sensizliðe amadeyim
masum bir çocuk gibi hýçkýrýklarým
yüklüyorum umutlarýmý kaðýttan gemilere
bilinmez bir ülkenin kara büyüsüne doðru
ne nisan yaðmuru
ne temmuz güneþi
gecelerce
hüznüm dicle
akýþým fýrat
deniz fenerleri yakamozlar büyütüyor
meçhul asker anýtýna dikilen çelenk gibi
matem havasýna boðuluyor gün
hani gece ile gündüzün
buluþmasý hani
çýkýp geliyorsun
sarmaþ dolaþ
tan vakti
fecrin ýþýklarý
kavurucu çöl rüzgarý esmekte
efkarlara bürünüyor vakit
uzayýp gidiyorum geceden gecelere
dumaný üstünde
közlenen ateþ gibiyim
ýsýtýyorsun yüreðimi
ayný özden yaratýlmýþ
öksüz bir yýldýz gibiyim
þu parlak ama
þu yapayalnýz ýþýðýn sahibi
uzakta beyaz bir evin pencerelerinde
göz göze geliyoruz
sonra gülümsüyor
sonra seyrediyorsun
ne kadar incindiðimi
vakit sönük
çileye talibim
koca bir ummanýn sularýna demir atmýþ
sýrýlsýklamým
haþre dek yokluða hüküm giymiþim
koyu mavi
dem tutuyorum
bir de bozlak çalýyor
biraz buruk
biraz baþýna buyruk
bekleyiþlerin gizini öðreniyorum
bir sükun yaþanýyor her cenahta
adýný gizemli umut koydum
hep hayalinin peþine takýlýp gidiyorum
yarasý kanýyor sýrrý kýrýk aynanýn
süzülüyor ruhum
kan kýrmýzýsý
gecenin en rüyalý arafýndan
akýyorum boþluða
bazen müzmin
biraz da mahzun
belki sorgusuz
bil ki sensiz
hüzün ve efkar bu olsa gerek
alýp verdiðim her nefes
uyku olup hece hece dökülüyor
taaa göz içine
yollar uzuyor uzun uzun
saatlerce
farklý iklimlerden doðup
ayný aþk denizine tutkuyla akan
nehir gibi
zamansýz yürek yolcusuyum
redfer