her renkten pencereler açýldý
azgýn emellerin aynalarýna
yüzlerimizi seçemez olduk
iþsiz kaldýk, kalbimiz katýlaþtý
aþsýz kaldýk, ruhlarýmýz dalaþtý
içimiz aynýydý
dýþýmýz kabuk kabuk döküldü
günleri öylece geçirmenin bedelini
umut taþlarýndan hayali saraylar yaparak ödedik
boþ vadilere düþtü yaðan yaðmurlarýmýz
güz yapraklarýnýn kývranarak öldüðü susuzluklarda
korkularýmýzý yüzdürür olduk
hep dünya idi sebep
hep dünya sevgisi oldu
yenilgilerimiz
ölmeyeceðimize inandýrdýlar
dünya diyerek, hurdaya döndürdüler yüreklerimizi
varlýðýmýzý
en asil tutkularýmýzý
kendimizi
bir ayarda tutamadýk
yabancý bir konuk olduk þimdi
vakit geldi geçti
bugünü günlerden bir gün sanýyorsun
sýradan
ömrünün günlerinden bir gün
hayýr… bugün
öyle bir gün deðil
biricik ,bitane
eþsiz ,benzersiz
dünün hatýralarý ile
yarýnýn hayalleri arasýna paketlenmiþ
tatlý bir gün bugün
baþka hiçbir gün bu kadar zengin deðil
hem hatýralar var içinde
hem ümitler
armaðanýn bugün
yokluktan çýkarýlmýþ
sabah sürprizi olarak getirilmiþ
tam sana göre
içinde tanýndýðýn bir gün
bilindiðin,beklendiðin.sevildiðin.özlendiðin…
gülebildiðin,aðlayabildiðin…
biricik bilseydin gününü
nasýl da telaþlý olurdun oysa
son günün bilseydin
ilk günün olsaydý
hakkýný vermek için telaþlanýr da
hakkýný veremezdin
son günün ya da ilk günün sanmadýðýn kadar
biricik günün olduðunu unuttuðun kadar
biricik bugün
sen ve bugün
bu kadar olaðan sayýlacak kadar beraberseniz
bütün zamanlarý damýtan
bütün varlýðý eþiðine yýðan
olaðanüstü bir ikramdýr bu
hiç böyle bir gün görmedin
göremeyeceksin de.
ilk defa oluyor bu
ve son kez
biricik ve eþsiz
tam sana göre
tam senin için
tam senlik
bugün
*
bu sýrada son derece korkup telaþa kapýlan müþrikler
reisleri ebu süfyan’la birkaç kiþiyi
durumu öðrenmek üzere vazifelendirdiler
ebu süfyan ve beraberindekiler
bir gece vakti bu vazifeyi yerine getirmek üzere
mekke’den çýktýlar
islam ordusu karargahýna yaklaþtýklarý bir sýrada
mücahitler tarafýndan yakalandýlar
o esnada hz. abbas imdadýna yetiþmeseydi
mücahitler tarafýndan epeyce hýrpalanacaktý
hz. abbas,
ebu süfyan’ý alýp efendimizin yanýna getirdi
efendimiz,
ey abbas …ebu süfyan’ý konak yerine götür
sabahleyin yanýma getir
hz. abbas, ebu süfyan’ý sabahleyin
resul-i ekrem’in yanýna getirdi
resul-i ekrem
ey ebu süfyan
la ilahe illallah diyeceðin vakit gelmedi mi
ebu süfyan zavallýca bir cevap verdi
iyi ama bu kadar putlarý ne yapayým
lat ve uzza’dan nasýl vazgeçeyim
vallahi, sanýrým ki
Allah’tan baþka ilah olmasa gerek
Allah’la birlikte baþka ilah da bulunmuþ olsaydý
elbette beni zararlardan korur
iyiliklerden de faydalandýrýrdý
efendimiz, bu sözlerinden onun
la ilahe illallah gerçeðini kabul ettiðine
kanaat getirdi
bu defa da
ey ebu süfyan
muhammedün resulullah diyeceðin zaman
daha gelmedi mi
ebu süfyan bir an durakladý
içindeki düðümü tam manasýyla çözemiyordu
nereden geldiðini bilmediði bir þüphe vardý içinde
biraz bekledikten sonra
þahadet getirip müslüman oldu
hz. abbas…resulullahtan
ebu süfyan için bir imtiyaz tanýmasýný istedi
ya resulallah
ebu süfyan üstün tanýnmayý
övülüp sevilmeyi seven bir insandýr
ona iftihar vesilesi olacak bir imtiyaz verseniz
resul-i kibriya efendimiz
kim, ebu süfyan’ýn evine girerse emindir
kim kabe’ye girer, sýðýnýrsa, o emindir
kim, mescid-i harama girer, sýðýnýrsa emindir
kim, kapýsýný üzerine kapayýp evinde oturursa ona eman verilmiþtir
ebu süfyan’ýn memnuniyetini izhar etti.
resul-i ekrem
ebu süfyan’ýn hemen çýkýp mekke’ye gitmesine
müsaade etmedi
her ne kadar iman etmiþse de
müþrik ileri gelenlerinin tesiri altýnda kalýp
islam ordusuna karþý
bir hareket hazýrlýðý içine girebilme ihtimali vardý
ebu süfyan, islam ordusunu görmeli idi
bu orduya karþý koyacak güç ve kuvvetin
asla kureyþ müþriklerinde bulunmadýðý kanaatý
kendisinde tamamýyla teþekkül etsin
azametli orduyu görmeli idi ki
kendilerine bir þey kazandýrmayacak
sadece kanlarýnýn akýp gitmesine sebebiyet verecek
bir karþý koyma hareketine giriþmeyi
akýllarýndan geçirenlere nasihat etsin
onlarý bu fikirlerinden vazgeçirmeye çalýþsýn.
peygamber efendimiz
hzz. abbas’a þu emri verdi
ey abbas… eu süfyan’ý vadinin daraldýðý
atlarýn sýkýþa geldiði dað boðazýnýn yanýna götür de
Allah ordusunun ihtiþamýný görsün
hz. abbas bu emr-i nebevi üzerine
ebu süfyan’ý vadinin en dar
geçiþe en hakim yerine götürdü
ebu süfyan, hayret ve haþyet içinde
kol kol geçen muazzam islam ordusunu seyrediyordu
onlarýn kim olduðunu teker teker
hz. abbas’a soruyordu
oda gereken izahatý veriyordu
ebu süfyan’ýn gözleri
nurani dalgalar halinde akan
mücahitler karþýsýnda kamaþýyordu
mekke’de öldürmeye karar aldýklarý sýrada
ellerinden Allah’ýn hýfz ve inayeti ile kurtulan
hz. muhammed
nasýl böyle on binlerin kalp ve ruhunu fethetmiþ
etrafýnda birer pervane gibi
döndürmeye baþarabilmiþti
daha düne kadar kendi saflarýnda ona karþý savaþanlar
þimdi ona sadakat elini uzatmýþlar
onun muhabbetinde erimiþler
onun derdiyle hemdert
sevinciyle mesrur, elemiyle müteellim olmuþlardý.
dalga dalga geçen alaylar, taburlar arasýnda
ebu süfyan olanca dikkatiyle
hz. resulullahý arýyordu
her alay, her kol geçtiðinde
hz. abbas’a ,muhammed (a.s.m.) geçti mi
diye soruyordu
onun geçiþinin bir baþka azamette
ihtiþamda olacaðýný biliyordu
resul-ü kibriya’nýn arasýnda bulunduðu
tepeden týrnaða silahlanmýþ alay geliyordu
kainatýn efendisi kendisine mahsus
azamet, heybet ve vakarý ile
devesi kasva’nýn üzerindeydi
etrafýný ensar ve muhacirler almýþtý
sancaðý, ensardan sa’d bin ubade’nin elindeydi
ebu süfyan’ýn önünden tüylerini ürpertircesine
tir tir titrercesine geçiyorlardý
ebu süfyan merakla
sübhanallah, kimdir bunlar ey abbas
diye sordu
hz. abbas,
resullullah ile ensar ve muhacirler
diye cevap verdi
dehþeti daha da arttý
ürpermesi kat kat yükseldi
kendisini tutamayýp þöyle dedi
kardeþinin oðluna ne kadar büyük bir saltanat verilmiþ
hiçbir hükümdarda görmediðim bir saltanat.
hz. abbas,
bu saltanat deðil, peygamberliktir .
ebu süfyan da, evet, peygamberliktir
diyerek kanaatýný düzeltti
ebu süfyan artýk, bu haþmetli, nurani
bir tek kalp halinde çarpan
tek el halinde kalkan
tek ses halinde yükselen orduya
kimsenin kolay kolay karþý koyamayacaðýný
bunun kendilerinin de haddi olmadýðýný iyice anlamýþtý
ey abbas,
ben þu ana kadar
böyle bir ordu
böyle bir cemaat görmedim…
bundan sonradýr ki,
mekkeli müþriklere hem haber vermek
hem de karþý koymak gibi
bir basiretsizliðe teþebbüs etmelerine mani olmak
bu hususta nasihatta bulunmak üzere
ebu süfyan’ýn mekke’ye gitmesine
müsaade edildi
ebu süfyan sür’atle mekke’ye vardý
müslüman olduðunu açýkladý
sonra da, ey kureyþliler
iþte muhammed
karþý koyamayacaðýnýz kadar büyük bir orduyla
yaný baþýnýza gelmiþ bulunuyor
müslüman olunuz da selamete eriniz
sonra da
kim, ebu süfyan’ýn evine girer sýðýnýrsa, o emindir
kim, evine girip kapýsýný üzerine kaparsa o emindir
kim, mescid-i harama girer sýðýnýrsa, o emindir
diye olanca sesiyle baðýrdý…
müþrik ileri gelenleri
hatta karýsý hind
bu davranýþý karþýsýnda
ebu süfyan’a hakaret etti
halk…
müþriklerin sözlerine iltifat etmedi
ebu süfyan’ýn tavsiyesi üzerine
kimisi evine girdi
kimisi de mescid-i harama sýðýndý
islâm ordusu mekke’ye girmeden evvel
son defa zi-tuva vadisinde toplandý
efendimiz ve ashab-ý kiramýn sevinçleri
etrafa dalga dalga yayýlýyordu
yüzlerinde tebessüm
gönüllerinde ferah ve sürur vardý.
peygamber efendimiz
devesi kasva’nýn üzerindeydi
kendisine bu mübarek ve muazzam günü gösteren
Cenab-ý Hakk’a sonsuz hamd ve þükrünü takdim ediyordu
tevazu ve mahviyetinden mübarek baþýný öne eðmiþti
öylesine ki,
nerdeyse mübarek sakalýnýn ucu
devesinin semerine deðecekti
bu haliyle önünde eðilinecek tek zatýn
sadece kainatýn yarancýsý
Cenab-ý Hak olduðunu
bütün insanlýða ilan ediyordu
ayný zamanda
ashabýna da muvaffakiyeti verenin
sadece Yüce Allah olduðunu
tüm insanlýða haykýrýyordu.
redfer