ne bitmez ihtiraslarýmýz var bizim
ne doymaz isteklerimiz
her vardýðý durakta
bir sonraki duraðý özleyerek geçen
fani hayatlarýmýz deðil mi
boþ tutkular
olmayacak hevesler peþinde
hep unutturur bize nefsimiz ebedi güzellikleri
baki olaný hep ýskalar insaniyetimiz
acýlarla emzirdiðimiz gecelerde
savrulup duran arzularýmýz deðil mi
zaman aynasýndaki güzel düþlerimize dokunan
müstesna hayallerimizi yaralayan
yangýn gecelerde
kalbimize paramparça aðýtlar okutan
dolunay düþlerinde göðsümüzü yaran da
ruhumuzu kendi yakýnlýðýnda yalnýz býrakýp
eþkýya ateþlerde semender misali kavuran da
duygularýmýz deðil mi
hüzünler esiyorsa ýlgýt ýlgýt
kuþlar sabahýn tenine kýrýk kanatlarla daðýlýyorlarsa
kýrýlmýþ bir dal gibi
ikiye bölünüyorsa gün batýmý
çiçekli bayýrlarda bir esenlik muson olup
esmekte deðil mi hýrslarýmýz
yaðmurlarýn eteðinden geçer þiirler
örselenir kelimeler aþklar boyu
dalgýn efkarlara bürünür ayrýlýklar
bir narin dala tutunmuþ serçeler
ta göðsünden vurulur
ebemkuþaðýnýn altýnda aðlayarak
veda eden mutluluklarýmýz deðil mi
þeb-i yeldada uzar haþre kadar
acýlara tutunup iklimlerce sürüklenir
kanat çýrpar turnalarýmýz
külleri savrulan
mecrasý kuruyan ýrmaklarca taþýnan
sevdalarýmýz deðil mi
gelin
beyaz þafaklarda zaman kývama ermeden
yeni bir düþ daha kuralým
bu sefer uzayýp gitmesin
emellerimiz gibi düþlerimiz de
*
saatler saniye misali akýyor.
tadýlan zirve hazlar gönül sandukasýna atýlýrken,
berrak ve aydýnlýk zihinler
tüm mekke hanelerine aydýnlýk fikirler taþýmak üzere
yollara dökülüyor
peygamberin eþiðinde osman b. affan beliriyor.
mekke’nin önde gelen tüccarlarýndan biri
refah ve huzur içinde geçirdiði çocukluk yýllarýnýn ardýndan
bedeni ipeðe,
karný en leziz sofralarda yeterince doymuþ
ruh açlýðýný nebi’ye iman ile gidermiþ
kabilesinin sayýsýz iþkencelerine maruz kalmýþ
cesur bir yürek
gecelerini ibadet,
gündüzlerini oruçlu olarak geçiren hz. osman
iþte yine efendimizin eþiðinde
içeri girmek için izin bekliyor
her defasýnda kalbine üflenen ferahlýk
ve kýpýrtý var içinde
ayný kýpýrtý,
kapýda osman’ýn beklediðini duyan
peygamberi de sarmýþ.
zira yüksek ahlaki
meziyetleri ,terbiyesi
muhataplarýnda da edep hissi uyandýrýyor.
peygamber bir çýrpýda içeri buyur ediyor osman’ý
Allah rasulü’nün gösterdiði bu ihtimam
hz. aiþe’nin dikkatinden kaçmýyor
bu ayrýcalýklý muamelenin sebebini soruyor.
rasulullah’ýn
meleklerin bile kendisinden haya ettiði bir kimseden
nasýl haya etmeyeyim.
Allah’a yemin ederim ki melekler
Allah ve rasulünden haya ettikleri gibi
osman’dan da haya ederler
ilim, zühd ve takva ile süslediði
nazik, hassas ve mahcup mizacý ile
rasulullah nezdinde müstesna bir yer edinmiþti
hz. osman
Allah resulü’nün
ashabým içinde
huyu bana en çok benzeyen osman’dýr
sözüyle iltifat görmüþtür
hz. osman anlatýyor
ben bir gece bir gurup kureyþlilerle beraber
kabe’nin yanýnda duruyorduk.
orada hz. muhammed’in kýzý rukiyye’yi
ebu leheb’in oðlu utbeyle niþanladýðýný iþittim
rukiyye çok güzel bir hanýmdý.
daha önce onunla evlenmediðime çok üzüldüm,
bunu duyduktan sonra eve gittim
teyzem su’da binti küreyz’le karþýlaþtým.
o kendi çevresinde kahinlik yapýyordu.
beni görünce þiir olarak
benim ileride rukiyye ile evleneceðimi söyledi
ayrýca hz.muhammed’in
Allah’tan gelen bir peygamber olduðunu,
ona gidip iman etmemi tavsiye etti
ben bu kýssayý ebu bekir’e anlattým.
teyzen doðru söylüyor.dedi.
beraber resulullah’ýn yanýna gittik
hemen iman ettim
kýsa bir süre sonra gerçekten ben
rukiyye ile evlendim
halk,insanlarýn gördüðü en güzel þahýslar
rukiyye ve onun kocasý osman’dýr. diyorlardý
hz. osman’ýn teyzesi,
müslüman olmadan önce kahinlik yapýyordu.
nitekim þakk ve satýh gibi
baþka kahinler de
hz. muhammed (asm)’in peygamberliðini
haber vermiþlerdi
rasulullah’ýn kýzý ümmü gülsüm,
uteybe b. ebu leheb ile nikahlanmýþ
fakat düðünleri henüz olmamýþtý
rukiye isimli kýzý da
ebu leheb’in diðer oðlu Utbe ile
nikahlanmýþ onun da düðünü henüz yapýlmamýþtý
hz. peygamber (asm)’e peygamberlik verilip
tebbet suresi inince ebu leheb iki oðluna
eðer siz muhammed’in kýzlarýný boþamazsanýz
yanýnýzda durmak bana haram olsun. dedi
harb b. ümeyye’nin kýzý olan anneleri de
muhammed’in iki kýzýný da boþayýnýz.
çünkü onlar babalarý gibi sapýtmýþlardýr.dedi
onlar da hz. peygamber (asm) kýzlarýný boþadý
uteybe, ümmü gülsüm’ü boþadýðý zaman rasulullah’a
ben senin dinini inkar ettim
senin kýzýný boþadým
artýk ne sen bana gel,
ne de ben sana geleyim
dedikten sonra hz. peygamber (asm)’e saldýrdý
peygamber’in gömleðini yýrttý
o sýrada uteybe ticaret için Þam tarafýna gitmek üzereydi
hz. peygamber (asm) onun yüzüne bakarak
allah’tan, köpeðini sana musallat etmesini dilerim.diye
beddua etti
uteybe kureyþli tüccarlar ile yola çýkarak
zerka’ denilen bir yere vardýlar.
oraya vardýklarýnda bir arslan
onlarýn etrafýnda dolaþmaya baþladý
uteybe feryad ederek
vallahi muhammed’in bedduasý yüzünden
bu arslan beni parçalayacak.
ibn ebi kebþe (muhammed) mekke’dedir amma
benim katilim odur
arslan onlarýn etrafýnda
bir kaç kere dolaþtýktan sonra kayboldu
onlar da uteybe’yi aralarýna alarak yattýlar.
arslan tekrar dönüp aralarýndan geçerek
uteybe’nin yanýna vardý
pençeleriye onun baþýný ezdi
hz. osman (ra), hanýmý rukayye (ra)
aðýr hasta olduðu için
resulullah (asm)’in izniyle
bedir savaþýndan geri kalmýþtý
rukayye ordu bedir’de bulunduðu esnada vefat etmiþ
müslümanlarýn zaferinin müjdesi
medine’ye ulaþtýðý gün
topraða verilmiþti
hz. osman bedir savaþý hariç,
müþriklerle ve islam düþmanlarýyla yapýlan
bütün savaþlara katýlmýþtý
rukayye’nin vefat ediþinden sonra Resulullah (asm)
hz. osman (ra)’ý diðer kýzý ümmü gülsüm (ra) ile evlendirdi
hicretin dokuzuncu yýlýnda
ümmü gülsüm vefat ettiðinde
resulullah (s.a.s) þöyle buyurmuþtu
eðer kýrk tane kýzým olsaydý
birbiri peþinden hiç bir tane kalmayana kadar
onlarý osman’la evlendirirdim
hz. osman (ra)
resulullah (asm)’in iki kýzýyla evlenmiþ olduðu için
iki nur sahibi anlamýnda
zi’n-nureyn lakabýyla anýlýr oldu
hz.ömer’ýn kýzý hz. hafsa (ra)
daha önce huneys b. huzayfe’yle (r.a.) evlenmiþti
huneys vefat edince hz. hafsa dul kalmýþtý
bu durum karþýsýnda üzülen hz. ömer
resul-i ekrem efendimize baþvurarak
olup bitenleri anlattý
hz. ömer’in gönülden arzusunu farkeden efendimiz,
kendisini daha fazla üzüntü içinde býrakmak istemedi
ben, sana hayýrlý bir kayýnpeder söyleyeyim mi diye sordu.
hz. ömer, söyleyin ya resulallah deyince
resul-i ekrem,
sen, kýzýn hafsa’yý bana nikahlarsýn
ben de kýzým ümmü gülsüm’ü osman’a nikahlarým buyurdu.
hz. ömer’i bu teklif fazlasýyla sevindirdi
derhal kabul etti
böylece, peygamber efendimiz
hz. hafsa’yý ezvac-ý tahirat arasýna alýrken
kýzý hz. ümmü gülsüm’ü de
hz. osman’a nikahladý
redfer