ey alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili
ey yüce bir ahlak üzere olan sevgili
ey ümmetine çok düþkün,
müminlere karþý çok þefkatli ve merhametli olan sevgili
ey üsve-i hasene
en güzel örnek olan sevgili
sana olan hasret
sana olan özlem hiç dinmedi
hiç dinmeyecek..
*
alem mahzun
varlýklar mahzun
gönüller mahzundu
yeryüzünü manevi bir karanlýk kaplamýþtý
beþerin zulüm ve vahþetinden adeta
mateme bürünmüþtü dünya
gözyaþý döken gözler deðil
ruh ve kalplerdi
elem ve gözyaþýna alem de iþtirak etmiþ
sanki umumi yas ilan edilmiþti
beþeriyet tevhit inancýndan mahrumdu
küfür ve þirk fýrtýnasý
kasýp kavurmuþtu her yeri
gönüllerde tek mabut yerine
birçok batýl ilahlar yer almýþtý
sahibini arayan ruhlarýn feryadý
çýnlatýyordu her yaný
insanlar vahþileþmiþ
birbirini yiyen canavarlar misali
küfür þirk, cehalet ve zulüm bataklýðýnda
boðulmaya yüz tutmuþlardý
zalimin zulüm kamçýsý altýnda
mazlum inim inim inler hale gelmiþti
akýl, kalpleri manevi kýskaca alýp
olanca kuvvetiyle sýkan küfür ve þirke
dalalet ve cehalete
hüzün ve sýkýntýya
beþerin daha fazla katlanmasýna
Allah’ýn sonsuz merhameti
elbette müsaade edemezdi
bir kurtarýcý gelecekti
merhametinin bir eseri olarak elbette gönderecekti
iþte o zat geliyordu
eþsiz insan
getirdiði nur ile dünyayý deðiþtirecekti
geliyordu Allah’ýn son peygamberi
ebedi saadetin yolunu gösterecek
hazret-i Muhammed (a.s.m.) geliyordu
o an...
herkes haþyet içinde efendisini beklemekte idi
her varlýk kendisine mahsus diliyle
hal ve hareketiyle
bu emsalsiz insana
hoþ geldin demek üzere
sevinç içindeydi
tarih
miladi 571 nisan ayýnýn yirmisi
fil vakasýndan elli beþ gece sonrasý
rebiülevvel ayýnýn on ikinci gecesi
mekke de mütevazý bir evde
günlerden pazartesi
vakit
vakitlerin sultaný seher vakti
iþte öyle bir vakitte
muazzam ve eþsiz bir hadise vuku buldu
kainatýn efendisi hazret-i Muhammed (s.av)
dünyaya gözlerini açtý
elem ve matemini unutarak sürura gark oldu alem
karanlýklar anýnda nurla yýrtýldý
sevinç ve heyecan içinde
“doðdu ol saatte, ol sultan-ý din
nura gark oldu semavat-ü zemin”
dünyada hiçbir anneye nasip olmayan
eþsiz þerefe mazhar kýlýnan aziz anne
hz. amine
o mesut aný þöyle anlatýyordu
hamileliðimin altýncý ayýnda bir gece
rüyada karþýma bir zat çýkýp dedi ki
ya amine..bil ki
sen alemlerin hayrýna hamilesin
doðunca ismini muhammed koy
evdeydim
birden kulaðýma müthiþ bir ses geldi
eriyecek gibi oldum korkudan
bir de ne göreyim
bir beyaz kuþ peydahlanýp yanýma geldi
kanadýyla arkamý sývadý
o andan itibaren bende korku, kaygý adýna
hiçbir þey kalmadý
yanýma bir göz attým
bana bir ak kase içinde þerbet sunuyorlar
kaseyi içer içmez
beni bir nur denizi sardý
ve muhammed dünyaya geldi
doðum sonrasýný þöyle anlatýr aziz anne
gördüm ki doðuda bir bayrak
batýda bir bayrak
kabe üstünde bir bayrak
yavruma baktým secdede
parmaðýný göðe kaldýrmýþ
hemen bir ak bulut inip yavruyu kundakladý
ve kapladý ,sardý…
bir ses iþittim
doðularý ve batýlarý dolaþtýrýn
deryalarý gezdirin
ta ki ismiyle tanýsýnlar mahlaklar muhammed’i
suretiyle tanýsýnlar
sonra bulut gözden kaybolup gitti
ayný gece
bir nur gördüm
nurun aydýnlýðýnda
þam’ýn saray ve köþklerini seyrettim…
dünyaya teþrif buyurduklarý sýrada kainatýn efendisi
ebesi þifa hatunun o andaki müþahedesi
Allah’ýn Resulü doðduklarý zaman ben oradaydým
hemen yetiþtim
kulaðýma bir ses geldi
maþrýk ile maðrip arasý nurla doldu
rum diyarýnýn bazý saraylarýný gördüm
üzerime öyle bir hal geldi ki
vücudum titredi
gözlerim karardý
yavrucaðý gözden kaybettim
bir ses
nereye gitti diye sordu
doðuya götürdüler diye cevap verildi
bu sözler hiç zihnimden çýkmadý…
fatýma hatun hatýrasýnda
o mesut gecede
doðuma sahne olan ev nurla doldu
gökteki yýldýzlarýn adeta üzerimize
salkým salkým dökülecekmiþ gibi
sarktýklarýný gördüm
peygamber efendimizin sýrtýnda
iki kürek kemiði arasýnda
tam kalbinin hizasýnda
nebilik mührü
hatem-i nübüvvet bulunuyordu
üzerleri tüylü, kabarýk, kýrmýzýmtýrak inci gibi
keklik yumurtasý büyüklüðündeydi…
kainatýn efendisi dünyaya geldiði sýrada dedesi
abdülmuttalib’e haber verildi
sevinçlere gark oldu Abdülmuttalib
bir anda kendisini nur topu torununun yanýnda buldu
kucakladý, öptü, kokladý...
oðlu ebu talib’e teslim ederek
bu çocuk sana emanetimdir
bu oðlumun þaný, þerefi yüce olacak
onu koru…
doðumunun yedinci günü
þehrin her mahallesinde
develer, davarlar kestirerek
mekke halkýna üç öðün ziyafet çekti
bir umumi ziyafetten sonra
nur topu efendimize ne ad koyduðunu dedesinden sordular
þu cevabý verdi abdulmuttalib
muhammed…
neden atalarýndan birinin ismini takmadýn da bu ismi verdin? dediler
cevabý þu oldu abdulmuttalib’in
Allah’ýn ve insanlarýn onu övmelerini istediðim için…
gerçekten
kainatýn efendisi peygamberimiz
Allah’ýn, insanlarýn ve meleklerin senasýna
eþsiz bir surette mazhar olan
dünya üzerinde tek þahsiyet…
çünkü, o bu övgüye
çünkü o bu alaka ve sevgiye
çünkü o bu hürmete layýk tek kiþi
bu medhi
bu muhabbeti
bu eþsiz imaný
bu ihlas ve samimiyeti
bu en güzel huyu
en üstün ahlakýyla hak etmiþti
bunun için her iki cihanda
onun medih makamýna eriþecek
hiçbir fani olmadý
olamayacak…
redfer