Günler kýsaldý. Akþam erken iniyor. Yaðmur giymeye baþladýk artýk. Ortalýk yavaça sarýya dönüyor. Lambalar ölgün yanýyor. Boz bulanýk kahverengilerin, asýk suratlý grilerin, tavsamaya yüz tutmuþ yeþillerin içindeyiz.
Uçuþan sarý yapraklarý hüzünlü kýrýk bir yüreðin çiçek dürbününden izliyoruz.Serçelerde, kumrularda, güvercinlerde tedirgin bir telaþ. Denizin maviliði gitmiþ, morlu kurþuni bir renk gelmiþ yerine.
Tuhaf çeliþkiler içindeyiz. Biz içimizi karartan havadan kurtulmak için bir an önce eve atmak istiyoruz kendimizi. Ama eve girer girmez de bütün o duvarlar üzerimize üzerimize geliyor.
Sýk sýk pencereden dýþarý bakar olduk. Erkin Koray’ýn dediði gibi ’Yoldan geçenler var da, her akþam gelenler nerde?’ Birer birer azaldýðýmýzý da fark ediyoruz ansýzýn. Ya telefonla bir dostumuz haber veriyor, ya da biz bir gazete ilanýndan öðreniyoruz dostlarýn ölümlerini. Bu ölümlerin hep bu günlere denk gelmesinin sebebi ne? Yoksa biz içimizdeki hüzün yüzünden kendi ýþýklarýmýzýn loþ olmasý yüzünden mi böyle sanýyoruz?
Sohbetlerimiz de tatsýz ’Bir uçan kuþtan, bir kaçan eþten, yedi püsküllü kalleþten’ konuþup duruyoruz. Sakaklar hüzünlü. Dýþarýdaki inceden yaðmurda öyle. Baþtan ayaða hüzün içindeyiz. Öksüz çocuk gibiyiz. Bütün ýþýklarýmýzý kapatmýþýz. Biz akþam olmuþuz. Yapraklarýmýz dökülmüþ, artýk bizim adýmýz sonbahar...
Sosyal Medyada Paylaşın:
çetin altungüneş Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.