KURAN’A GÖRE; ŞAİR VE ŞİİR
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
KURAN’A GÖRE ;ÞAÝÝR VE ÞÝÝR
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Kurana göre þairin yükü aðýr
Ne kör olacak, nede saðýr
Halkýn gözü kulaðý olmazsa?
Yazdýðý her satýr yakasýn tutar
Cümleler kimlik, Sözler canlý
Þiirler þaire þahittir bilmeli
Aþký yalansýz, sözü riyasýz olmalý
Her yazýlan sirkatin arz eder
Hatipliyim ‘þairler azðýndýr’-1-
‘Kuran diyor’ desen üzgündür?-1-
Peygamberin aba verdiðide þairdir-2-
Peygamber müjdesi þairler var
Allah Kuranda asr süresinde -3-
insan zarar ve ziyandadýr der
Ancak iman eden hayýr iþleyenler
Öðüt veren,kurtulanlardýr der
Þairde insandýr oda bir can
Oda zarar ve ziyanda her an
Anca hakký söyleyip hakký yazýyorsa?
Kurtuluþ müjdesin hak eder
‘Þairler azgýndýr’demiþse kuran-1-
Hangi þaire diye, düþün bir an?
Haksýz ,hukuksuz ,isyandaysa; Her an?
Kuran"Veþþura i hümül gavun" der-1
Sözlerin hep bel aþaðý ise?
Doðrularýn ’zulüm uþaðý’ ise?
Sözlerin; Yaðcýlýk, iftira döþeði ise?
Dizlerine;’Vura ,vura dövün’ der
Her mesleðin ’iyisi kötüsü’ var
Kimisi að yardýr,kimisi yar
Güzelliði solmayan bir yar
’Seni sevsin istemez-misin’ der?-4-
Helal bellidir ,haram belli-5-
Zalim mazlumdan dilli
Ýçi boþ sözler ,allý pullu
Ahrette Hayýr þer ;Sorulur der?
Yalan þiirde olsa yalandýr-6-
Abartý hakikate talandýr
Bir metre bez elde kalandýr
Ýlahi adaletde sorgu var der
Yarsuad herþey yok olacak-4-
Bir tek Allahýn yüzü kalacak
O yüzün güzelliði ile mest olacak
‘Seven ,sevilen nerdedir’ der?
…………………………………………
NOT;;;;;;;;;;;;
1- ÞAÝRLER(ONLARA TABÝ OLANLAR) AZGINLAR DIR
Meal (Kur’an Yolu)
; Þairlere gelince, onlara da yoldan sapmýþlar uyarlar.
; Onlarýn her vadide þaþkýn þaþkýn dolaþtýklarýný ve gerçekte yapmadýklarý þeyleri söylediklerini görmez misin?
; Ancak iman edip dünya ve âhiret için yararlý iþler yapanlar, Allah’ý çokça ananlar ve haksýzlýða uðratýldýktan sonra kendilerini savunanlar baþkadýr. Haksýzlýk edenler, neye nasýl dönüþeceklerini (baþlarýna nelerin geleceðini) yakýnda görecekler.
Tefsir (Kur’an Yolu)
Ýnkârcýlar Kur’an’ýn gayb âleminden verdiði haberleri þeytanlarýn ilhamý, nazmýný da þiir olarak telakki ediyor, dolayýsýyla Hz. Peygamber’e kâhin ve þair diyorlardý. Ýþte bu âyetler onlarýn bu tür temelsiz iddialarýný reddetmekte; inkârcý þairlere gerçekleri arayanlar deðil, ancak hevâ ve hevesleri peþinde giden, zevk ve eðlence düþkünlerinin tâbi olacaðýný bildirmektedir.
“Her vadide dolaþmak” her konuya girmek, her konuda söz söylemek demektir. Gerçekten de –müteakip âyette belirtildiði üzere inançlý ve ahlâkî deðerlere baðlý olanlar farklý olmakla beraber– öyle þairler de vardýr ki bunlar her vadide dolaþýr, iyi kötü, eðri doðru her konuya girerek toplumu etkilemeye çalýþýrlar. Sözleri ile yaptýklarý birbirini tutmaz, yapmadýklarýný söyler, söylemediklerini yaparlar. Bu sebeple onlarýn peþinden dürüst insanlar deðil, ancak sapkýnlar gider (Elmalýlý, V, 3649-3650). Bu nitelikte olan þiir ve þairle Kur’an ve Peygamber’i karþýlaþtýrmak bile abestir.
Kur’an insanlarýn sosyal ve kültürel hayatlarýnda önemli bir yer iþgal eden þiiri ve þairleri mutlak olarak yermemiþ, bilâkis þiirin iyisine ve güzeline insanlarý özendirmiþtir. Kur’an’ýn üstün ifade gücünü gören Araplar onu þiire benzetmiþler, Hz. Peygamber’e de þair demiþlerdir (bk. Enbiyâ 21/5; Sâffât 37/36; Tûr 52/30). Bu durum karþýsýnda Kur’an kendisinin ne þair ne de kâhin sözü olduðunu, fakat Allah tarafýndan indirilmiþ ilâhî bir kelâm olduðunu vurgulamýþ (bk. Hâkka 69/41-42) ve putperestlik döneminin Ýslâm ilkeleriyle ters düþen þiirini yermiþtir. Nitekim 227. âyette özellikleri anlatýlan gerçek müminler, müþrik dönem þairlerini yeren yukarýdaki hükmün dýþýnda tutulmuþlardýr. Bunlar söyledikleri þiirde gerçekleri dile getirirler; söyledikleriyle yaptýklarý birbirine uygundur. Allah’ýn birliði esasýna dayanan tevhid dininin ilkelerini savunur, Allah’ý zikreder, O’nu yüceltirler. Yaptýklarý iyi iþlerle hem kendilerinin hem de toplumun yücelmesini ve yükselmesini gözetirler. Zulmün ve haksýzlýðýn karþýsýnda þiirleriyle mücadele verir, hakký savunurlar. Sahih hadis kaynaklarýnda yer alan birçok hadiste de iyi maksatla kullanýlan þiir, yukarýda kötülenen þiirden istisna edilmiþ, hatta özendirilmiþtir (bk. Buhârî, “Edeb”, 90; Ýbn Mâce, “Edeb”, 42). Meselâ Câhiliye döneminin önde gelen þairleri arasýnda yer alan ve Medine döneminin sonlarýna doðru müslüman olan Lebîd b. Râbia’nýn, “Bilinmelidir ki Allah’tan baþka her þey bâtýldýr” anlamýndaki mýsraý (Dîvân, s. 132), Hz. Peygamber’in “þairlerce söylenmiþ en doðru söz” þeklindeki takdirine mazhar olmuþtur (Buhârî, “Menâkýbü’l-ensâr”, 26). Kezâ ashâb-ý kirâm arasýnda Resûl-i Ekrem’in takdirlerini kazanmýþ baþka birçok þair bulunmaktaydý. Bunlarýn baþýnda gelen Hassân b. Sabit’e, “Müþrikleri (þiirlerinle) hicvet, bil ki Cebrâil de seninle beraberdir” buyurmuþtur (Buhârî, “Bed’ü’l-halk”, 6, “Megåzî”, 30; Müslim, “Fezâilü’s-sahâbe”, 153; ayrýca bk. Yâsîn 36/69).
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 179-180
-2- MÜJDE VERÝLEN ÞAÝR
Kâ’b Bin Züheyr
Peygamberimizin hýrkasýný verdigi þâir Sahâbî.
Kâ’b bin Züheyr, Müzeyne kabîlesinden olup, onbir þâir yetiþtiren bir âileye mensuptu. Babasý Züheyr bin Ebî Sülemî ve kardeþi Büceyr de þâir idi. Kâ’b bin Züheyr’in babasý Hristiyan ve Yahûdi âlimlerinin yanlarýna gider, onlarý dinlerdi. Onlardan âhir zamanda bir Peygamber gönderileceðini iþitmiþti.
Ýþâreti anlamýþtý
Züheyr, bir gece rüyâsýnda, gökten bir ip uzatýldýðýný, o ipten tutmak için elini uzattýðý hâlde yetiþemediðini görmüþtü. Bu rüyâsýnýn, âhir zamanda gelecek olan Peygambere yetiþemeyeceðine ve ömrünün o gönderilmeden biteceðine iþâret olduðunu anlamýþtý.
Fakat oðullarý Kâ’b ve Büceyr’e, âhir zaman Peygamberi gönderilince, Ona îman etmelerini vasiyet etmiþti.
Kâ’b bin Züheyr ve kardeþi Büceyr, Ýslâmiyet gelince, Peygamberimizle görüþmek üzere Medîne-i Münevvereye doðru yola çýkmýþlardý. Ebrak-ul Azzâf denilen yere geldiklerinde, kardeþi Büceyr dedi ki:
- Sen burada bekle, ben Medîne’ye gidip, O Peygamberi bir göreyim. Söylediklerini dinleyeyim.
Büceyr Medîne’ye gidince, Peygamberimiz ona, Ýslâmiyeti anlattý ve Müslüman olmasýný söyledi. O da hemen kelime-i þehâdet getirerek Müslüman oldu.
Kâ’b bin Züheyr, kardeþi Büceyr’in Müslüman olduðunu öðrenince, ona çok kýzdý. Bunu dile getiren bir þiir yazdý. Þiirinde, Peygamberimize ve Ýslâmiyete karþý hoþ olmayan sözler söylemiþti. Kardeþi Büceyr, buna tahammül edemeyip, durumu Peygamberimize arz etti. Bunun üzerine Peygamberimiz buyurdu ki:
- Kâ’b’a kim rastlarsa, onu öldürsün!
Kardeþi Büceyr, Kâ’b’a bir mektup yazýp gönderdi. Mektupta, “Baþýnýn çâresine bak!” diye yazarak durumu bildirdi. Kâ’b’in yazdýðý kötüleyici þiire karþýlýk bir de þiir yazdý. Bu þiirinde özetle þöyle dedi:
- Ey Kâ’b! Kabûl etmeyip, yerdiðin bu Ýslâm dîninden daha gerçek ve daha saðlam bir din olamaz, var sende? Kurtulmak istiyorsan putlarý býrak, bir olan Allaha îman et, Müslüman ol ki, kurtulabilesin! Kýyâmet gününde kaçýlamayacak olan Cehennem ateþinden, Müslüman olup, îman edenlerden baþkasý kurtulamayacaktýr.
Resûlullahýn yanýna gel!
Büceyr, kardeþi Kâ’b’a yazdýðý mektubun bir kýsmýnda da þöyle yazmýþtý:
- Resûlullahý þiir yazarak hicvedip üzen Mekkelilerden bâzýlarý öldürüldü. Kureyþ þâirlerinden sað kalan Ýbni Zibâra ve Hubeyre bin Ebî Vehb ise baþlarýný alýp kaçtýlar. Eðer sað kalmak istiyorsan, acele Resûlullahýn yanýna gel!
O, yaptýðýna piþman olup, tevbe ederek yanýna gelen kimseyi öldürmez. Böyle tevbe ederek, gelip Müslüman olanlarýn hepsini kabûl etti. Bu mektubumu alýr almaz Müslüman ol ve hemen buraya gel! Eðer bu dediðimi yapmayacak olursan, yeryüzünde baþýný al, nereye gideceksen git!
Kâ’b bin Züheyr, kardeþi Büceyr’in mektubunu alýnca, sanki yeryüzü ona dar gelmiþti. Zaten kabîlesi arasýnda bulunan düþmanlarý, onun için, "O, artýk öldürülmüþ demektir!" diyerek dedikodu yayýyorlardý.
Kâ’b bin Züheyr, bu durum karþýsýnda derin derin düþünmeye baþladý. Yavaþ yavaþ gönlü aydýnlanýyordu. Nihayet Müslüman olmaya karar verdi. Medîne yollarýna düþtü. Peygamber efendimizi metheden ve kendisinin de tevbe edip, Müslüman olduðunu bildiren uzun bir þiir yazdý.
Sohbetini dinliyorlardý
Medîne’ye varýnca, gizlice Cüheyni kabîlesinden olan bir arkadaþýnýn evine gidip, misâfir oldu. Ertesi gün sabah, evine misâfir olduðu kiþi, onu, Peygamberimizin yanýna götürdü. Peygamberimiz o sýrada, Eshâb-ý kirâm arasýnda idi. Eshâb-i kirâm etrafiný sarmýþ, sohbetini dinliyorlardý.
Kâ’b bin Züheyr, devesini mescidin önüne çöktürüp, içeri girdi. Peygamberimizin yanýna yaklaþýp, kendini tanýtmadan dedi ki:
- Yâ Resûlallah! Kâ’b bin Züheyr yaptýklarýna piþman ve Müslüman olarak aman dilemeye gelmiþ bulunuyor. Ben onu sana getirsem, aman verip, Müslüman olmasýný kabûl eder misiniz?
Peygamberimiz buyurdu ki:
- Evet.
- Yâ Resûlullah, ben þehâdet ederim ki, Allahtan baþka ilâh yoktur. Sen de O’nun Resûlüsün!
- Sen kimsin?
- Ben Kâ’b bin Züheyr’im.
Eshâb-ý kirâm onun Kâ’b bin Züheyr olduðunu anlayýnca, Ensârdan biri ayaða kalkýp dedi ki:
- Yâ Resûlallah! Müsaade et, boynunu vurayým!
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
- Vazgeç ondan! O, içinde bulunduðu hâlden piþman ve Hakka dönmüþ olarak gelmiþtir.
Bu sýrada Kâ’b bin Züheyr, Müslüman olduðunu bildiren bir kaside okumaya baþladý. Bu kasîdesinde uzun bir giriþten sonra, asýl mevzuya geçip, Müslüman olduðunu, tevbe ettiðini ve af dilediðini dile getirdi. Son kýsmýnda da Peygamberimizi ve Eshâb-ý kirâmý metheden beyitleri okudu.
Hýrkasýný hediye etti
Peygamberimiz, Kâ’b bin Züheyr’in, "Banet süâdü= Sevgili uzaklaþtý" sözleriyle baþlayan bu kasîdesini beðenip, çok memnun oldu. Onu affetti. Bürdesini (hýrkasýný) çýkarýp, onun omuzlarýna koydu. Bu sebeple Kâ’b bin Züheyr’in kasîdesi, "Kasîde-i Bürde" ismi ile meþhur olmuþtur. Hazret-i Kâ’b 645 senesinde Þam’da vefât etti.
Resûlullahýn hediye ettiði bu hýrka, Hazret-i Muaviye tarafýndan Kâ’b bin Züheyr’in vârislerinden satýn alýnýp, muhafaza edilmiþtir. Sýrasýyla Emevîlere, onlardan Abbasîlere, daha sonra da Mýsýr’ýn fethinde Mekke Þerifi tarafýndan diðer kutsal emânetler ile birlikte Yavuz Sultan Selim Han’a teslim edilmiþtir. Günümüze kadar korunan bu hýrka, "Hýrka-ý Saadet" ismi ile meþhur olmuþtur. Bugün hâlâ Ýstanbul’da Topkapý Müzesinde "Hýrka-ý Saadet" odasýnda muhafaza edilmektedir.(dinimiz islamdan alýntý)
3-ASR SURESÝ
Bismillahirrahmânirrahîm.
1- Vel asr
2- Ýnnel insane le fi husr
3- Ýllellezýne amenu ve amilus salihati ve tevasav bil hakký ve tevasav bis sabr
ASR SURESÝ ANLAMI
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ýn ismiyle.
1- Asra yemin olsun ki,
2- Ýnsan mutlaka ziyandadýr.
3- Ancak iman edenler, salih amel (iyi iþler) iþleyenler, birbirlerine hakký tavsiye eden ve sabrý tavsiye edenler bunun dýþýndadýr.
ASR SURESÝ KONUSU
Asr Suresi, iman edip iyi dünya ve ahireti için yararý iþler yapanlarýn ve birbirine hakký, sabrý tavsiye edenlerinin ziyan eden insanlardan baþka olduðunu anlatmaktadýr. Bu ziyandan ancak þu dört özelliðe sahip olanlarýn kurtulacaðý ifade edilmiþtir:
1. Samimi bir þekilde iman etmek (iman hakkýnda bk. Bakara 2/256; Nisâ 4/136-137);
2. Ýyi iþler yapmak, yani din, akýl ve vicdanýn emrettiklerini yerine getirmek, yasakladýklarýndan kaçýnmak;
3. Hakký tavsiye etmek;
4. Sabrý tavsiye etmek
-4-HERÞEY YOK OLACAK
Rahman suresi 26-27
’’Her þey yok olcak ancak rabin baki kalacak’’
Ancak, hayatýn devamý ve iþleyiþi, yardýmýyla gerçekleþen, muhtaç ve âciz olmayacak, saygýya lâyýk görülecek kadar güçlü olan, fânî varlýklara hayat vererek lütuf ve ihsanýna mazhar eden, zâtýna lâyýk olmayan þirkten münezzeh, kudret ve ihtiþam sahibi Rabbinin zâtý bâki kalacaktýr.
4-SEVEN SEVÝLÝR ANAN ANILIR ZÝKREDEN ZÝKREDÝLÝR
Bakara suresi 152
’Fezkurkuni ezkurkum,veþkurû lî velâ tekfurûn(i)’
O halde (siz yalnýz Bana itaat ve ibadet ederek), Beni zikredin ki; Ben de sizi (rahmetim ve maðfiretimle) zikredeyim. (Nimetim ve faziletimle þereflendireyim.) Bana (sürekli ve samimiyetle) þükredin, sakýn nankörlük etmeyin.
(yani,severseniz severim unutursanýz unuturum)(SEVEN SEVÝLÝR ANAN ANILIR ZÝKREDEN ZÝKREDÝLÝR)
5-HELAL HARAM BELLÝDÝR
"Þurasý muhakkak ki, haramlar apaçýk bellidir, helaller de apaçýk bellidir. Bu ikisi arasýnda (haram veya helal olduðu) þüpheli olanlar vardýr. Ýnsanlardan çoðu bunlarý bilmez. Bu durumda, kim þüpheli þeylerden kaçýnýrsa, dinini de, ýrzýný da tebrie etmiþ olur. Kim de þüpheli þeylere düþerse harama düþmüþ olur, týpký koruluðun etrafýnda sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluða düþebilecek durumdadýr. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluðu vardýr, Allah’ýn koruluðu da haramlarýdýr. Haberiniz olsun, cesette bir et parçasý var ki, eðer o saðlýklý olursa cesedin tamamý saðlýklý olur, eðer o bozulursa, cesedin tamamý bozulur. Haberiniz olsun bu et parçasý kalptir." [Buharî, Ýman 39, Büyû 2; Müslim, Müsakat 107, (1599); Ebu Davud, Büyû 3, (3329, 3330); Tirmizî, Büyû 1, (1205); Nesâî, Büyû 2, (7, 241).]
6-YALAN
Yalan Ýslam dinin yasakladýðý büyük günahlardan birisidir. Yalanýn þakasý da ciddisi de yasak ve haramdýr.
Nitekim sevgili Peygamberimiz bu hususta þöyle buyurmaktadýr:
“Þaka da olsa cidden de olsa söylenen yalan yalandýr”
Sevgili peygamberimiz bu hususta þöyle buyurmaktadýr:
“Þaka bile olsa yalan terk edilmedikçe olgun mümin olunmaz”
“Kul þaka ile de olsa yalaný, doðru bile de olsa mücadele ve münakaþayý terk etmedikçe, tam inanmýþ bir mümin olamaz.”
“Ýnsanlarý güldürmek için yalan söyleyen kimselerin vay haline”
Yine bir baþka hadiste efendimiz þöyle buyururlar: “insanlarý güldürmek için yalan söyleyen kiþiye yazýklar olsun, yazýklar olsun, yazýklar olsun”
Bu hadislerden hareketle þaka ile de olsa yalan söylemek caiz deðildir. Yalan ancak þu üç yerde söylenebilir.
1-Karý kocanýn arasýný düzeltmek
2-Arasý bozulan iki kiþinin arasýný düzeltmek için
3- Savaþta düþmaný maðlup edebilmek için.
DR.Zeki Uyanýk (alýntý)
YANÝ;ARKEOLOJÝK ANLTIDADA, TARÝH ANLATIMINDADA, SÝYASETTEDE ,ÞÝÝRDEDE OLSA, ROMANDADA OLSA; YALAN HARAMDIR.
………………………………………………..
ÞAÝRLER HAKKINDA GENEL BÝLGÝ
……………………………………………………..
Þuara suresi 226. ayetteki, onlar yapamayacaklarý þeyleri söylerler, ne demektir?
Soran : Mümin7
Tarih: 26.08.2015 - 00:41 | Güncelleme: 11.07.2018 - 14:41
Soru Detayý
- Þuara suresi 226. ayette þairler için "onlar yapamayacaklarý þeyleri söylerler." diyor. Bu ne demektir?
- Yani bir þairin "sokaktayým kimsesiz bir sokak ortasýnda" mýsrasýný yazmasý için gerçekten de sokakta mý olmasý gerekir?
- Bu durum mecazlarý için geçerli midir?
- Mesela þair dizesinde "sessizliði parçalýyorum" diyor. Sessizlik gerçekte parçalanamaz bir þey. Þair yalan mý söylemiþ oluyor?
- Þair hayal etmeyecek mi?
- Müslüman bir þar þiir yazarken nelere dikkat etmeli?
Cevap
Deðerli kardeþimiz,
Ayetlerin mealleri:
"Þairlere gelince, bunlarýn peþine de sapkýnlarla çapkýnlar düþer. Onlarýn her vadide þaþkýn þaþkýn dolaþtýklarýný ve gerçekte yapmadýklarý þeyleri söylediklerini görmez misin? Ancak iman edip iyi iþler yapanlar, Allah’ý çokça ananlar ve haksýzlýða uðratýldýklarýnda kendilerini savunanlar baþkadýr. Haksýzlýk edenler, neye nasýl dönüþeceklerini yakýnda görecekler." (Þuara, 26/224-227)
Önceki âyetlerde (221-223) þeytanlarýn Hz. Peygamber (asm)’e yaklaþamayacaklarý belirtilmekte ve kimlere yaklaþabilecekleri açýklanmaktadýr. Þeytanlar ancak çok yalan söyleyen, iftira atan, sahtekâr, günah iþlemekten çekinmeyen kimselere, yani kendilerine uygun karaktere sahip olanlara yanaþýrlar.
Ýnkarcýlar Kur’an’ýn gayb âleminden verdiði haberleri þeytanlarýn ilhamý, nazmýný da þiir olarak telakki ediyor, dolayýsýyla Hz. Peygamber (asm)’e "kâhin ve þair" diyorlardý. Ýþte bu ayetler onlarýn bu tür temelsiz iddialarýný reddetmekte; inkarcý þairlere gerçekleri arayanlar deðil, ancak heva ve hevesleri peþinde giden, zevk ve eðlence düþkünlerinin uyacaðý bildirmektedir.
"Her vadide dolaþmak" her konuya girmek, her konuda söz söylemek demektir. Gerçekten de -devamýndaki ayette belirtildiði üzere inançlý ve ahlâkî deðerlere baðlý olanlar farklý olmakla beraber- öyle þairler de vardýr ki bunlar her vadide dolaþýr, iyi kötü, eðri doðru her konuya girerek toplumu etkilemeye çalýþýrlar. Sözleri ile yaptýklarý birbirini tutmaz, yapmadýklarýný söyler, söylemediklerini yaparlar. Bu sebeple onlarýn peþinden dürüst insanlar deðil, ancak sapkýnlar gider. (Elmalýlý, Hak Dini, ilgili ayetin tefsiri)
Bu nitelikte olan þiir ve þairle Kur’an ve Peygamber (asm)’i karþýlaþtýrmak bile abestir.
Kur’an, insanlarýn sosyal ve kültürel hayatlarýnda önemli bir yer iþgal eden þiiri ve þairleri mutlak olarak yermemiþ, bilâkis þiirin iyisine ve güzeline insanlarý özendirmiþtir.
Kur’an’m üstün ifade gücünü gören Araplar onu þiire benzetmiþler, Hz. Peygamber (asm)’e de þair demiþlerdir. (bk. Enbiya, 21/5; Saffat, 37/36; Tur 52/30)
Bu durum karþýsýnda Kur’an kendisinin asla þair ve kahin sözü olmadýðýný, ancak Allah tarafýndan indirilmiþ ilâhî bir kelâm olduðunu vurgulamýþ (bk. Hakka, 69/41-42) ve putperestlik döneminin Ýslâm ilkeleriyle ters düþen þiirini yermiþtir.
Nitekim 227. ayette özellikleri anlatýlan gerçek müminler, müþrik dönem þairlerini yeren yukarýdaki hükmün dýþýnda tutulmuþlardýr.
Bunlar söyledikleri þiirde gerçekleri dile getirirler; söyledikleriyle yaptýklarý birbirine uygundur. Allah’ýn birliði esasýna dayanan tevhid dininin ilkelerini savunur, Allah’ý zikreder, O’nu yüceltirler. Yaptýklarý iyi iþlerle hem kendilerinin hem de toplumun yücelmesini ve yükselmesini gözetirler. Zulmün ve haksýzlýðýn karþýsýnda þiirleriyle mücadele verir, hakký savunurlar.
Sahih hadis kaynaklarýnda yer alan birçok hadiste de iyi maksatla kullanýlan þiir, yukarýda kötülenen þiirden istisna edilmiþ, hatta özendirilmiþtir. (bk. Buhari, Edeb, 90; Ýbn Mâce, Edeb, 42)
Meselâ Câhiliye döneminin önde gelen þairleri arasýnda yer alan ve Medine döneminin sonlarýn doðru müslüman olan Lebîd b. Râbia’nýn "Bilinmelidir ki Allah’tan baþka her þey bâtýldýr." anlamýndaki mýsrasý (Dîvân, s. 132), Hz. Peygamber (asm)’in "þairlerce söylenmiþ en doðru söz" þeklindeki takdirine mazhar olmuþtur. (Buhârî, Menakýbü’l-ensar, 26)
Keza ashâb-ý kiram arasýnda Resûl-i Ekrem (asm)’in takdirlerini kazanmýþ baþka birçok þair bulunmaktaydý. Bunlarýn baþýnda gelen Hassan b. Sabit’e, "Müþrikleri (þiirlerinle) hicvet, bil ki Cebrail de seninle beraberdir." buyurmuþtur. (Buhari, Bed’ü’l-halk, 6, Megazî, 30; Müslim, Fezâilu’s-sahâbe, 153)
Surenin bu son dört ayeti, þiirden çok þairler için bir çerçeve çizmekte, þairlerin her an düþme ihtimali olan tuzaklara ve tehlikelere dikkat çekmektedir. Ayetlerde yer alan bazý anahtar kelimeler üzerinde durarak, çizilen çerçevenin etrafýnda dolaþmaya çalýþalým.
Ayetteki "gâvûn" kelimesinde bulunan "hevasýna boyun eðen" manasý, müfessirlerin bu kelimeyi "azgýn" þeklinde yorumlamasýna kapý aralamýþtýr. Zira hevasýna boyun eðen bir kiþinin, þeytanýn tuzaðýna düþmesi ve onun oyuncaðý olmasý çok kolaydýr. Þeytanýn yönlendirdiði insan, sapmýþ ve azmýþ bir insandýr.
Kur’an-ý Kerim’in birçok yerinde "azgýnlýk, sapýtma ve þeytanýn þaþýrtmasý" manasýnda, bu kelimenin iþtikaklarýnýn/türevlerinin kullanýldýðýný görmekteyiz.
Þairlerle ilgili ayette, bu kelimenin tercih edilmesi, cahiliye dönemi þiiriyle doðrudan ilgilidir. Cahiliye dönemi þiirinde, üç temel unsurun aðýrlýklý olarak varlýðý dikkat çeker:
Birincisi, o dönem þiirinde þehevî duygularý kamçýlayacak konulara sýk sýk yer verilmesi.
Ýkincisi, cahiliye dönemi þairlerinin, þiiri menfaat için övme ve yerme aracý olarak kullanmalarý.
Üçüncüsü, o dönem þiirinde asabiyetçi, kavmiyetçi unsurlarýn aðýrlýklý yer tutmasý.
Bu çerçevede cereyan eden cahiliye dönemi þiirini ve þairini, Kur’an-ý Kerim zemmediyor, kötülüyor ve sakýndýrýyor. (Ýbn Kesir, ilgili ayetlerin tefsiri)
Cahiliye döneminde þairler, gerçekleri görmezden gelip aklýn hayalin almayacaðý, mantýkla baðdaþtýrýlamayacak sözler peþinde koþuyorlar, en önemlisi menfaat gereði bugün "ak" dediklerine ertesi gün "kara" diyebiliyorlardý.
Bir þair, aldýðý bir kese altýndan dolayý, iyi birisini yerin dibine batýrabiliyor, yine menfaat elde ettiði zaman, kötü birisini göklere çýkarabiliyordu.
Kur’an, hakikatle baðdaþmayan bu tavrý zemmediyor.
225. ayette geçen "yehîmûn" kelimesi, "þaþkýn þaþkýn dolaþmak" manasýndadýr. Kelimenin kökü "h(e)y(e)m(e)" dir. Bu kelime Arap dilinde, "nereye gittiðini bilmeden dolaþmak, þaþkýnlýk" manasýndadýr.
Elmalýlý Muhammed Hamdi Yazýr, bu ayeti þu þekilde yorumluyor:
"Þairler; eðri-doðru, iyi-kötü her konuya dalar, her vadide otlar, ifadede ne kadar þaþkýnlýk ve þiddetli arzuya dalarsa o kadar etkili olacaðýndan, her telden çalmak için, iyi-kötü her vadide sarhoþ bir þekilde dolaþýrlar." (Elmalýlý, Hak Dini, ilgili ayetin tefsiri)
Elmalýlý’nýn, "otlarlar ve her telden çalarlar" tabiri oldukça dikkat çekicidir. "Otlamak" kelimesinin Türkçemizde, "menfaat peþinde koþan ve baþkalarýnýn sýrtýndan geçinen" gibi manalarý çaðrýþtýrdýðýný, çaðrýþtýrmanýn da ötesinde bu manalarý ihtiva ettiðini söyleyebiliriz. Zira bir hayvan, bir yerde otlarken, insiyak dediðimiz güdüleriyle, menfaatinin peþinde koþar.
Bu durumdaki þairi ve þiiri Kur’an-ý Kerim zemmediyor.
Mehmet Vehbi, "Hülâsatü’l-Beyan"da bu konuyla ilgili þunlarý söyler:
"Þairler, kemal-i hayretle, iþlerine yarayan her vadiye giderler ve aðzýna gelen her þeyi söylerler. Meselâ, bir kimseyi methettikten sonra zem, zemmettikten sonra methetmekten, tahkirden sonra tazim ve tazimden sonra tahkir etmekten çekinmezler ve efallerinde vaki olan tenakuzdan asla utanmazlar ve sözleriyle de asla hak aramazlar, iþlerine nasýl gelirse öyle söylerler." (Mehmet Vehbi, Hülâsatü’i beyan, ilgili ayetlerin tefsiri)
226. ayet, "Onlar, yapamayacaklarý þeyleri söylerler." diyor. Bu ayette de yine þaire ve þiire dair, karþýmýza bir çerçeve çýkýyor. Ýnsanýn yapamayacaðý þeyleri söylemesini, ilâhî kelâm tasvip etmiyor. Çünkü onlar, bazen cömertliðe teþvik ediyor, bazen cömertlikten yüz çevirtiyor; bazen cimriliðe teþvik ediyor, bazen ise, ondan nefret ettiriyor; bazen insanlarý, atalarýndan çýkmýþ ufacýk bir kusur ile tenkit ediyor, ama kendileri daha büyüðünü yapýyorlar. Bu da onlarýn azýp sapmalarýna delalet ediyor.
Son ayette ise, "Ýman edip güzel ve makbul iþler yapanlar, Allah’ý çok zikredip ananlar ve zulme maruz kaldýktan sonra haklarýný savunanlar müstesna." deniliyor.
Bu ayette birkaç husus üzerinde durulmaktadýr. Þairlerin bu kadar zemmedilmesinden sonra, þaire ve þiire dair meselenin istisnasý ortaya konuluyor. Bu istisnalarýn birincisi, "iman edip güzel iþler yapmak"; ikincisi, "Allah’ý sýk sýk anmak"; bir de "zulme maruz kalýnca kendini savunmak."
Kur’an-ý Kerim’in ortaya koyduðu bu istisnalar, "Þiir bundan ibarettir." manasýna gelmez þüphesiz. Bu istisnalarý, "Þiir budur." þeklinde anlamak yerine, "Þiirde bunlar göz önünde bulundurulmalýdýr." þeklinde anlamak daha doðru olur kanaatindeyiz.
Öyleyse þairler, Allah’ýn hoþnutluðunu kazanmaya vesile olacak iyi ve güzel iþler yapmalý, Allah’ý zikretmelidir. Bu, ayný zamanda þiirin de Allah’ý zikretmesi manasýna gelir. Aslýnda þiirin Allah’ý zikretmesi, þiirin tabiatýna en uygun durumdur. Çünkü þiir kadar zikre ve duaya yakýn bir söz yoktur. Þiire; fazlalýklardan arýnmýþ, en saf ve en yalýn söz nazarýyla bakarsak, böyle bir söz en çok duaya yakýþýr ve yaklaþýr. Þairlerle ilgili bir baþka istisna ise, "zulme uðrayýnca kendini savunmak." hakkýdýr.
Ýslâm; fazilet duygularýndan ve gerçeklerden uzak, þeytanî duygularý kamçýlayan þiirlere kapýlarýný kapatmýþtýr. Bununla beraber Allah Resulü, þair Nabiða’ya iltifatta bulunmuþtur. Nabiða; Efendimiz (asm)’in huzurunda, "Þerefimiz göðe çýktý, biz daha üstünü istiyoruz." deyince, Efendimiz Nabiða’ya latife yollu sorar: "Göðün ötesinde nereyi istiyorsun?" Nabiða, "Cenneti istiyorum." der ve baþka güzel bir þiirini daha okur. Efendimiz de bunun üzerine, "Allah senin aðzýný bozmasýn!" der. Nabiða, Efendimiz’in duasýna iki þekilde mazhar olmuþtur. Hem güzel þiirler söylemiþ hem de yüz yirmi yaþýna kadar yaþamasýna raðmen aðzýndan bir tek diþi eksilmemiþ; bir rivayete göre de diþi eksilse bile hemen yenisi çýkmýþ. ( Ali el-Kari, Þerhu’þ-Þifâ, 1/661; Ýbni Hacer, el-Ýsâbe, no. 8639; Askalânî, el-Metâlibü’l-Âliye, no. 4060)
Efendimiz (asm)’in ve Kur’an-ý Kerim’in bu mevzudaki tavrý, hakikatperest olmadan yanadýr. Hayal, dinen haram olmadýðý gibi zararlý da deðildir. Tasvip edilmeyen ve muzýr olan hayalperest olmaktýr. Hayali olmayan insanýn þair olmasý ve þiiri yakalamasý muhal gibidir. Hayal, yerine göre ibadet hükmüne geçebilir. Hayal kurmak ve gaye-i hayal peþinde koþmak ayrýdýr; hayalperest olmak yine ayrýdýr. Birincisi, zararsýz hatta gereklidir; fakat ikincisi muzýrdýr.
Hayallerin en önemli özelliði, gerçekleþebilir olmalarýdýr. Hayal kurmak; insanýn ufkunu açar, ümidini kamçýlar; ancak hayalperest olmak, hayalle hakikati karýþtýrmak demektir. Hayalperest bir kimse, hakikatten uzaklaþýr ve böyle bir kimse, kelimenin tam manasýyla þaþkýn þaþkýn dolaþýr. Kur’an, bu tavrý tasvip etmiyor.
Sadece þiirde deðil, bütün edebî eserlerde hardal tanesi kadar da olsa hakikat bulunmalýdýr. Her edebî eser; hakikatten söz etmese bile, hakikat üzerine inþa edilmelidir. Hayal, eseri süsler; yeter ki o eserde zerre miktar hakikat olsun.
Bu açýdan temsil, mecaz, kinaye, istiare gibi sanatlarý kullanarak, bazý hakikatleri ifade etmenin elbette bir sakýncasý olmaz. Hatta bazen gerekli olabilimektedir.
Nitekim, temsilî ve hayalî hikâyeciklerle, çok büyük hakikatlerin anlatýldýðý bir gerçektir. Yeter ki her hayalin, hakikate dönük bir yüzü olsun. Bediüzzaman, "Muhakemat" isimli eserinin "unsur-u belâgat" bölümünde; "Her hayalde, bir hakikat danesi bulunmalýdýr." der. Bu bakýþ, ayný zamanda Ýslâm’ýn da edebiyata bakýþýdýr. Müslüman bir edip (þair ya da nesir) hayalperest davranamaz. Hayalperestliðin ifrat noktalarýndan biri kabul edebileceðimiz "fantezi" peþinde koþamaz.
Þiir, bir bakýma "sözü güzel ve farklý söyleme sanatý" nýn adýdýr. Allah, Kur’an-ý Kerim’de doðrudan: "Þairler, kelimelere farklý manalar yüklemesinler, mübalaða yapmasýnlar, kelime oyununa baþvurmasýnlar, alýþýlmýþ dilin dýþýnda, anlaþýlmayan bir dille konuþmasýnlar." buyurmuyor. Demek ki bu hususlar, þair ve þiir için doðrudan yasaklanmamýþtýr.
Þair, kelimelere farklý manalar yükleyebilir, kelime oyunlarýna yer yer baþvurabilir, mübalaða da yapabilir. Ne var ki, yalan söyleme hakkýna sahip deðildir. Yalan söylemek, aslýnda bir hak da deðildir. Þair, yapmadýðý þeyi söylememelidir.
Sonuç olarak, ayetin þairleri ikaz etmesi, Ýslâm’da þiirin yasak olduðu manasýna gelmez. Söz konusu ayetlerden, bu þekilde mana çýkaran Ýslâm âlimi olmamýþtýr. Ayetlerin nazil oluþundan bugüne kadar birçok büyük zat ve Allah dostu, bizzat þiire ilgi duymuþ ve bizzat þiir yazmýþtýr. Öyleyse söz konusu ayetlerde üzerinde durulan ve dikkat çekilen konu bizzat þiir deðil, þiirin muhtevasýdýr.
(Sorularla Ýslamiyetten alýntý)
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
YAZDIKLARIMIZIN,KONUÞTUKLARIMIZIN SORGU SUALÝNÝ VERENLERDEN OLURUZ ÝNÞALLAH;CUMAMIZ GÜZELLÝKLERE VESÝLE OLUR ÝNÞAALLAH
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.