güldük sonra
senin kadar kalýn dudaklý olmasa da, çok güldük palyaço
süsümüz olsun istedik þu yüzümüzün çirkinliðine
kim demiþti hatýrlamýyor zihnim
bir peygamber mi
yoksa bizim gibi kendi yüzünden umudunu kesmiþ biri mi
gülüþler yüzün süsüdür, diye
çocukluðumda attýðým taþ neden halen havada
yoksa ilk defa, yerçekimden uzak bir yere mi denk geldim
oysa yerçekimi Hamdi Bey
yerçekimi benim ikiz kardeþim
bilirsin çekip çekip durur ruhumu olmayan yakasýndan
bu yüzden deðil mi, ruhum bedenimden uzak bir sandal gibi yalpa
üvey bir baba gibiyim kendi kendime, ellerim kalbime hep ayný eziyet
artýk manastýrýn önünde el elle vermiþ
ihtimallerin kapýsýnda bekleyen bir halkýn yüzü deðilim
elleri hiç olmadým, belki biraz kalp kalbe gelmiþliðimiz var, hepsi bu
hani bir zamanlar yaþamýn aðzýnda birikmiþ edepsiz bir küfür gibiydim
halen öyleyim, ne zaman bana seslense, kulaðýný týkýyor dünya
hani, sürekli hiç çýkamadýðým o dik yokuþlarý inerken / ya da
insanlarýn, hayatýn ve aþkýn kurallarýný anlamadýðým zamanlarda
aðaçlarla konuþurken bulurdun ya beni
-halen öyleyim...
öyle büyük sorularým hiç olmadý
"ölüme secde eden insan
ölümü yaratana neden secde etmez" diye sormuþtum
devlet ve devletçi halk
bunu devlete silah çekmek olarak geçti tutanaklara
ben dedim memur deðilim, sene doksanlar
idam gömleði giymek özgürlüktür dediler, kelepçeleyin cümlelerini
sonra sen çýkýp gelmiþtin, üzerinde memur ceketi, býyýk ve gözlük
devlet demiþtin, çocuklar gibidir, palyaçolara bayýlýrlar
düþünceleri kahkahalarla baðýrmayý öðretmiþtin bana
ama ne gülmüþtük, sanki nezarethanede deðil de nezakethanedeydik
ama ne gülmüþtük Hamdi abi, alayýna aðýz dolusu..
hani, biraz sokak lambasýydýk, hep ayný sokaðý bekleyen
evlerinin ýþýðý bir yansa, tüm Ýstanbul aydýnlanýr, dediðin sevdan
hele bir de perdesi kýmýldasa, bilirdim kalbin kýmýl, kýmýl olurdu
adý neydi sahi Ayten miydi,
sýrf sýrtýmýz okumuþ olsun diye yaslandýðýmýz, o üniversitenin duvarýna
-þu iki kýta þiiri yazmýþtýn..
bir manzara çiz bana.................................... gözleri, kalpten kilitli
içinde Ýstanbul olsun.....................................endamý Ýstanbul aynasý
gümüþ cumbalý evleri....................................ince kýyým boðaz edasý
arnavut kaldýrýmlarý ile..................................saçlarý rüzgara dalgalý
eski bir þarký Ýstanbul....................................kirpiklerinde kuþ sürüsü
varoþlarýnda çingene edasý...........................elbisesinde mor menevþeler
sevdalarýn en utangacý olsun…....................Ayten gibi, adý bende saklý…
ben halen senin o aþýk oluþuna aþýðým Hamdi abi
o zamanlar, yani doksanlarda, aþkýn platonikliði yoktu
ya biz bilmeyecek kadar efkarlýydýk
ya da sokak lehçesinden baþka, yani ecnebice bilmezdik bu kadar
öyle dümdüz, adam gibi sevmek vardý, duvardan duvara
emek vardý, sadakat vardý, saygý vardý, "al yazmalým" vardý
ay ýþýðý diye bir þey vardý, yâr saçýna ördüðümüz
en son kendi düðününde görmüþtük Ayten’i
ha bire gülümsüyordu, týpký bizim palyaço gibi
acaba diyorum þimdi, sen mi öðretmiþtin ona da
-içindeki zindanda "evet" derken, alkýþlara inat kahkaha atmayý...
þimdi devirler devrildi þehirlerin üzerine
yani bildiðin gibi bir devriliþ deðil, sanki yeniden evriliþ bu
bize hiç anlatýlmayan o masalda kaybolduk Hamdi abi
asfalt bir tek yollara, þehirlere dökülmedi, içimize döküldü en çok
kýz kardeþimin bez bebeðini sevdiði kadar, kimse kimseyi sevmiyor inan
o küheylanlar yok artýk, eðri büðrü atlar koþuyor içimizde
masumiyet zincire vurulmuþ, zülüm revaçta þahlanýyor
kimse gülmüyor artýk, herkes öyle bir konuþuyor, öyle bir konuþuyor ki
sanki dillerinde tanrý ayetleri, samimiyet askýda artýk, ekmek niyetine
kimse senin gibi ne saz çalýyor
ne de gülpembe’yi senin gibi söylüyor, gül kendi pembesine sevdalý gibi
ne de kimse sevdasý gelin giderken ellere, ardýndan dua ediyor
-senin kalbin gibi...
ah be Hamdi abi
sen ne güzel bir adamdýn
ne güzel öldün öyle
hani o talih kuþunu vuran avcýyý arýyordun ya,
onu ben de henüz bulamadým
fakat sen rahat uyu
gýyabýnda kahkahalarla gülüp duruyoruz, bizim palyaçoyla
-dimi palyaço...