karanfil kokusu serptim yollara
ýþýklarýn sustuðu zamandan beri
yanmýþ hislerin külleriyle dolu kalbim
mezar kazýyorum onlara hafýzamýn boþluklarýnda
bir damla yaþ
acý bir sýzý
buhar olup ufkuma sarmak üzere
her þey çýplak
her yer þeffaf bir boþluðun zarý kadar ince
kýzýl bir þafakla yalnýz gelen
ebyaz bir fecirle yalnýz gidiyor
sessiz sedasýz
gönül ufkundan aðýr aðýr
gözlerimde yükselen hüzün bulutlarý
bilahare sesler
nefes nefese
kan-ter içinde
baðrýmdan ateþ nehri taþýyor
alev rüzgarlarý esiyor
burnundan soluyan efkarlar baþýmda
buzdan bir aynanýn önünde
gittikçe kaybolan saatlerin yelkovanýyla yolcuyum
meçhule biraz daha yaklaþmýþ
hayaller berduþ...
sevmekten yorgun düþmüþ binlerce duyguyu sýrtlýyor bedenim
dakikalar kurþun gibi aðýrlaþýyor
geçmek bilmiyor
vuslat saatinin son sýnýrýndayým
en soðuk rüzgarlarla ayaz kesilmiþ
bir çiçeðin solarken koparamadýðý velveleyim þimdi
cemresi düþmemiþ baharýn daðlarýnda
yavaþ yavaþ bir sýtma gibi vücudu dolaþýyor
terk edilmiþ olma vehminin azabý sanki
masa üzerine yýðýlmýþ bir yýðýn þiir
býrakýp gidilmek ne kadar zor
henüz topraða atýlan bir tohum gibiyim
bir uçurum kenarýnda ki dal parçasý gibi
bir ebrunun içinde iki ayrý renk gibi
puslu zamanlar yaþýyorum
en az batmakta olan güneþ kadar öfkeli
en az ateþ rengi çiçekler kadar kýzgýn
bilmiyorum ayýn kaç olduðunu
kaç santim gündüz
kaç gram gece
dalgalar üzerinde avare yüzen çerçöp içimin ekseriyeti
ihtiraslar ucu bucaðý görünmeyen karadeniz
beynimin kývrýmlarýna vuruyor gök gürültüsü
kaldýrýmlara çarpa çarpa devrilip duruyorum
önce dizüstü
sonra sendeleyerek
bir dað nasýl çökerse öyle
redfer