mavi çiçeðin açtýðý bir sabah vaktiydi
bir ýþýk yaðmurunun içinden akýyordu zaman
altýn sarýsý bir gök
kýrýldý orta yerinden
buðusu vurdu üzüm salkýmlarýnýn üzerine
doðan güneþ, yedi iklim dört köþe.
gökten bir tüy gibi düþtü döne döne
yeni bir baþlangýç için yumdum gözlerimi
sancýlar titretirken ruhumu,
hafif bir rüzgar geçti feleklerin menzilinden
yörüngelerin içinden…
zihinsel karanlýklarýn derinliklerine
çoðu soðuk hayallerim
ciðerlerimin alev aldýðýný gördüm
muazzam bir yangýnýn küçük bir kývýlcýmýyla
en derin çukurunda
acýlar geçti canýmýn içinden
öyle bir yandým ki ....
*
bir aðacýn gölgesinde
görülmüþ kýsacýk bir rüya gibi
gözün görmediði kulaðýn iþitmediði
yerden göðe kadar þavk, þualar
tene sanki þu an deðmiþ gibi
ancak bir kalbinin taþýyabileceði
aþk gibi
sinem önce bir nefesle kurudu sonra çatladý
kederler þeffaf gölgelerini düþürdü üzerime
içime ayaz rüzgarlar sýzdý
damarlara kan yürüdü
halden hale geçtim
artýk buz kesen bir kafesti ten
sýðmaz oldu can bedene
derin bir uykudan sahici bir rüyaya uyanýr gibi
bir rüyadan uyanmýþ da her þeyi hatýrlamýþ gibi
*
kendi zamanýný aþan anlar kadar yakýn
sonsuz ruhtan bir soluk üflenmiþ gibi
eksilmeyen, bitmeyen tükenmeyen
yakamozlar þevkler ziyalar geçti
göðün içinden süzüldü ýþýk
her cihetten, evvelden ahirden
iç içe , zerre zerre dökülen yýldýzlar geçti
kalbin mahalli imiþ gibi hayaller
kutsal nurlarla süslü
tecelli türleriyle bezenmiþ
içe doðan serüvenler geçti
*
uykunun ölüme ,
gecenin gündüze deðdiði vakit
pervane mecnuna,mecnun pervaneye döndüðü saat
bütün türevleriyle karanlýðýn beyaza küstüðü an
her þeye evet
zerreyle kuþatýlmýþ evrene
merhaleden merhaleye halden hale girene
velhasýl
ýþýklý, gölgeli, renkli her neyse...
evet
redfer