*
her yanda sükut
her þeyde bir üzüntü
takvim yapraðýnda çýplak zaman perisi
içine çiy düþmüþ
boðuk bir sesle aðlar ta uzakta yapayalnýz
pencerem de bezgin orkide çiçeklenir
yýkýk dökük köhne sokaklarda
alçak damlarýndan titrek dumanlarýn tüttüðü evlerde
her yeri kaplar yoðun yalnýzlýk
içimdeki en saf ses kimi vakit
lapa lapa yaðarken üzerime
*
sakince düþülen uykular nicedir kayýp
kalýnca bir urgan da düðüm üstüne düðüm
ateþe býrakýrým masamdaki þiirleri
yaldýzlý kalemle yazýlmýþ
yarýsýna kadar dolu sayfalarý
boþ kalan son satýrlarý
kapýnýn ardýndan yetiþir kedim bir kez daha …
gözlerimin içine derin derin bakarak
en keskin acýlarý avutur patileriyle
ne kadar haklý olduðunu þimdi daha iyi anlýyorum
kalbimde dolaþma izni verdim onlara
göklerin kapýlarýný açtým
beni arzuladýlar
beni aradýlar
bana sýðýndýlar
gizlice yalvardýlar
iþlemedikleri günahlardan dolayý
*
soðuk, gri, depresif bir coðrafyada
ýsýnmalarý için deli gibi ateþ yaktým onlara
bir parça ekmeðe tereyaðý sürdüm
oturup pencereden kar manzarasýný izledik beraberce,
hiçbir þeye aldýrmadan gecelerce
gizemli karanlýklara bakmadan
sonu olmayan boþluklara aldýrmadan
içinden pýnarlar akan bir sis dünyasý yarattýk
öylesine dehþet verici bir çatýrtýydý
gökyüzü yarýlmýþtý sanki
duyulanlar meðer buzun çatlama sesiydi
zihnimizdeki baharýn ilk habercisiydi
kimse yoktu,
araba yoktu, caddeler yoktu yollar yoktu
ama umutlar yüzlerceydi
gizemli alevler taþýyordu adeta kelimeler yanarken
buðulu, leylak rengi bir pusun ardýnda
redfer