I
Arzýn ve göðün kralý geliyor Ýstanbul’a
Tam burayý gösteriyor elindeki pusula
Dizüstü çöker binalar, yüz gözlü taþtan devler
»Gözlerini« tamamen yumar, mezar gibi evler
»Plak« gibi döner yer altýndaki tabakalar
Asýr oluverir geçmek bilmeyen dakikalar
Azrail dokununca, yer altýndaki damara
Yaklaþýr iki kara ve kayýp olur Marmara
Daha sonra yüce Kral’ým Mekke’ye geçer
Temizlik için metruk evini Kabe’yi seçer
Savrulur havada binalar, betondan bloklar
Düþer inanmayan göðüslere, misal-i oklar
II
Bunlarýn yoktur öbür dünyada yatacak yeri
Hakperest olurlardý, sevselerdi Peygamberi
Yalakanýn diþleri tarak, nefesi fön olmuþ
Kýllarýný tararken sözü, biraz dön olmuþ
Þöyle bakýyorum da, hýrsýzlara çok raðbet var
Çalmaktan yorulanlara, zehir deðil þerbet var
Bu kýrk haramiler helalden dem vuruyorlar dem
Niye çalýyorlar, bu kadar “dindarlarsa” madem?
Bu topraklarda son din Ýslam en büyük parya
Dürüst ve adil olmak, Müslümanlara angarya