ANA
Bakýyordu penceresinden,
küçülmüþ gözlerinde birazcýk yaþ
ve kalbinde tarifsiz bir kederle.
Baþladý konuþmaya, mýrýldanýr gibi
ama tüm dünyanýn duyacaðý bir sesle.
Eskiye bir özlem deðil bu söylediklerim
Eskitilene hoyratca
ve eksilene.
Bilmez çoðu,
sokaðýn baþýnda görünen þu posta memuru
þimdiki gibi,
pulsuz ve ruhsuz zarflar taþýmazdý,
asýk suratlý bir gardiyan gibi dolaþmazdý.
uzak memleketlerdeki
hasret yüklü yakýnlarýmýzdan
mektuplar getirirdi bize,
muhtemelen arasýnda kurumuþ çiçekle.
Çicek demiþken,
çicek öldürdü bizi.
Verem öldürdü.
Kolera öldürdü.
Veba öldürdü.
Sýtma öldürdü.
Savaþlar öldürdü hepimizi.
Olmadý fakirlik öldürdü.
Ama hiç biri öldüremedi insaný,
çaya kattýðýmýz þeker ve ekmek kadarýný...
Evlatlarým,
dünya, bildiðimiz ve
yaþayabileceðimiz tek yeri bu sonsuz evrenin.
Bütün güzellikleriyle yaþadýðýmýz bu cenneti
kirlettiði her þey gibi insan,
benzetmiþti sonunda kendine, bütün yerküreyi.
Baþýný çevirip güneþe baktý
yemek kokularý gelse de pencerelerden,
akþama daha vardý.
Aþaðýda,
iþten dönen yorgun bir baba,
baðýrýyorr evin önünde oynayan çocuðuna.
Bir daha olmasýn diyor yüzüncü kez.
Beþ yaþýndaki oðluna.
Çatýyor kaþlarýný beþ yaþýndaki oðul,
gülümseyen oyuncaklarýnýn karþýsýnda.
O sýrada bir karga,
anlaþýlmayan bir dille aðaçtan sesleniyor babaya.
(Hayallerinden vurulursa bir cocuk,
kurþun gibi sözlerinle,
ne kadar insan olabilir büyüyünce?)
Sonra bir sessizlik çöküyor havaya,
bakýyor,
uzaklardan dumanlar yükseliyor kapkara.
Kötü bir þeyler söylüyor içinden.
göðe çevrilmiþ top namlularý gibi duran,
fabrika bacalarýna...
Rüzgar bir türkü taþýyor,
uzak bir tamircinin radyosundan.
"Sarý yazma yakýþmaz mý güzele
Sarardý gül benzim döndü gazele
Ben gidiyom sen yarini tazele"
ve ince bir sýzý düþüyor kalbine.
sonra bir otomobil,
gürültüyle geçiyor yol kenarýndan.
Ürkek bir güvercin sürüsü havalanýyor,
ekmek kýrýntýlarýnýn atýldýðý boþ bir tarladan.
yollar, damarlarýna benziyor bir kentin,
geniþ ve daralan.
Ama otomobiller,
kötürüm bir hasta gibi yatan þehrin,
kanýndaki kanser gibiler...
Ýçerden bir ses geliyor kulaðýna.
Duvarda,
çirkin bir tablo gibi duran televizyondan.
Yine çirkin ve samimiyetsiz bir kiþi,
bilmem kacýncý yalanýný söylüyordu, hiç utanmadan.
Yaþlý ve bilge bir Ana,
böyle bakýyordu,
bir hapishane gibi yaþadðý,
apartman dairesinden yaþama.
Küçülmüþ gözlerinden süzülen yaþlarý sildi
ve doðrulttu,
yýllarýn yükünü taþýmýþ belini.
Baktý penceresinden,
küçülmüþ gözlerinde birazcýk yaþ
ve kalbinde tarifsiz bir kederle.
Yine mýrýldanýr gibi,
ama tüm dünyanýn duyacaðI bir sesle.
Ýnsanlarý dedi
ve insanlýðý,
eski bir kazak gibi söksem
ve gül nakýþlý bir þal gibi
yeniden ÖRSEM...
Nadir KAYA
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.