Sen
üzerine kaç gecenin huzursuzluðu sindirilmiþ kuytularda
camlarýn buðusuna dökülmüþ sönük bir yýldýz gibi
aðlýyorsun
ben deniz kýyýsýna hep ayný kelimeleri yazýyorum
öncesini, sonrasýný ve de seni
anlatýyorum …
eylül gecelerinde ki yaðmurlara
þehrin susmayan bir köþesine biraz evvel
mavi düþlere bir ýþýk gibi sinmiþ gözlerini.
falan filanken...
vesaire iken ben
bir parantez içine sýkýþtýrýlmýþ
sendin bütün öykülerin baþlýðý
*
Sen
bazen aynalarýn derinliðinde suskunca
bazen ince su sýzýntýlarýnýn yýkadýðý taþlýklarda
aðlýyorsun …
bazen sen kaçýyordun da ben arkandan koþuyordum
koca kentin kalabalýðýnda...
bütün yollar kapalýydý oysa
bütün kýyýlar köþeler …
oysa bütün caddelerde sokaklarda
aysýz gecelerde
kaç kilometre hýzlarla koþarken saatler
ve de aniden dururken zaman
defalarca …
sen lazýmdýn
*
ve sen
sonra günün akþamýnda melengiç yapraklarýyla birlikte
çöl gecelerinde ki gizli bir cehennem gibi
mahcup
utangaç
yapa yalnýz
aðlýyorsun
*
Redfer