Bu þiirlerin gerçek hikayesi Arke Adasý Romanýmdadýr. Soner ÇAÐATAY
Sabah erken uyandý ama hiç tadý yoktu
Kafasýný yorganýn altýna tekrar soktu
Yaþlý adam, ölümü düþündü uzun süre:
Dedi ki: »Mezarlýða benziyor þu yer küre.«
»Yalnýzlýk, bana aðýt yakan yaþlý kadýn.«
»Ah gençlik ne zaman hazanlara uðradýn.«
»Ýþte tam bu yatakta geberip gideceðim.«
»Kiminle helalleþip vedalar edeceðim?«
»Sen yalnýz öleceksin Cemil bey, inkar etme.«
»Yokluðu, hayalinde, var etmekten, ar etme!«
»Hadi kalk soba seni bekler yakasýn diye.«
»Aceba ne versem ki acýkmýþ dört kediye.«
»Dolapta tavuk vardý, kafidir kemikleri.«
Bu cümleyi söylerken soðuktu mimikleri:
»Bunu bulduklarýna þükretsinler bu kýþta.«
»Büyük lütuf.« dedi pencereye her bakýþta
Yorganý itip kalktý ama bir sarhoþ gibi
Kedilerden ses seda yoktu, iþin garibi
Lavaboya yürüdü çapaklanmýþ gözlerle
Ve aynayla konuþtu sitem dolu sözlerle
»Her gün þu mutsuz yüze, baka baka usandým.«
»Ruhum gibi bedenim hiç yaþlanmaz sandým.«
»Ey ayna! Senden bir de içimde var, kýrýlmaz.«
»Bir mezarda çürüsem bile benden ayrýlmaz.«
Yüzünü kuruladý; sonra sobayý yaktý
Odunlar yanarken etrafa þöyle bir baktý
Anneleri pencerenin önüne yatmýþtý
Patisini de koltuðun üstüne atmýþtý
Yaþlý adamý görür görmez mav dedi kedi
Saate baktý: geçiyordu onu, on yedi:
»Sizin yüzünüzden geç uyandým, bakma öyle.«
»Yavrular nerde, nereye sakladýn, hadi söyle!«
Adam dýrdýr ede ede mutfaða gitti
Buzdolabýný açtý ve eli yaða gitti
Ardýndan da zeytin, peynir çýkardý dolaptan
Çarþamba günü pastýrma almýþtý kasaptan
Onu da aldý ve yumurta kýrdý üzerine
Caný süt içmek istiyordu çayýn yerine
Dün akþamdan kalaný, cezveye döktü hemen
»Midemi bozmuþ« dedi »yediðim acý çemen.«
Eþi »Süt iyi gelir« derdi »karýn aðrýsýna.«
En güzel þifamsýn diye hitap ederdi karýsýna
Salona girip her þeyi koyunca tepsiye
Hepsi geldi gerek kalmadan pisipisiye
Adamýn etrafýný sardý þirin minnaklar
Hatta birbirine dolanýyordu ayaklar
Yaþlý, yere çömeldi; tepsi de kucaðýnda
Kahvaltýya baþladý, sobanýn sýcaðýnda
Kediler fýr dönüyordu bir, bir lokma için
Sütü koklayanlara baðýrdý:»Zýkkým için!«
Zavallý yavrular, koþup saklandý korkuyla
Karýnlar doyar mý doymaz elbette kokuyla
Peynir yerken, adamý seyrettiler uzaktan
Neredeyse bitap düþtüler miyavlamaktan
Bu defa anneleri sessiz sessiz yaklaþtý
Tepsinin etrafýnda, birkaç defa dolaþtý
Adam çok sinirlendi: »Yahu bir rahat verin.«
Kedicik, biraz uzaklaþtý: »Hah þöyle aferin.«
Ama pes etmedi birden tepsiye saldýrdý
Yaþlý adam da çatalý havaya kaldýrdý
Fýrlatýnca isabet etti sol kulaðýna
Ilýk ýlýk kan iniverdi alt dudaðýna
Öyle bir baðýrdý ki oda yankýyla doldu
Kulaðýn içi, tamamen kan-ý revan oldu
Yavrularýn gözüne hüzünle korku çöktü
Dördü birden adeta ecel terleri döktü
Adam ayaða kalktý tepsi ile beraber
Çatalý alýrken dedi ki: »Hak ettin, geber.«
Sonra mutfaða gitti…Bulaþýða koyuldu
Çatalda kýllar vardý…Deri fena soyuldu
Çeþmenin altýna tutar tutmaz gitti hepsi
Sadece suya tuttu… Kirli deðildi tepsi
Oyun seven yavrular daðýlmýþtý etrafa
Siyah beyazlý çýkmýþ, kitapla dolu rafa
Yaþlý adam, onlarý toplayayým dedi
Korku içinde, seyrediyordu anne kedi
Yaþlý nerede anne oradaydý, merakla
Bütün nefesini, tüketti miyavlamakla
Adam hiç aldýrmadý ki ananýn haline
Bir daha býrakmadý, her geçeni eline
Sarý benekli yavru saksýya girmiþ ama
Çiçeðin baþý deðiyordu buz gibi cama
Adam bunu görünce, sinirleri gerildi
Hareket edince vazo pat diye devrildi
Atmaca gibi kaptý kediyi ensesinden
Caný yandýðý belliydi acýklý sesinden
Kapýyý açtý... Biraz da bahçede yürüdü
Bir yandan da önündeki karlarý kürüdü
Sertçe yere býraktý bu dilsiz öksüzleri
Karýn içine gömüldü yuvarlak yüzleri
Anne koþtu ve birinin ensesinden tuttu
Onun derdinden kendi yarasýný unuttu
Alýp götürdü güç bela duvarýn dibine
Sonuncu aðzýnda..baktý.. evin sahibine
Acý veda gibiydi ananýn son bakýþý
Anladý ki sokakta geçirecekler kýþý