Süleyman Askeri’ye Ağıt
Güneþ vurdu pencereme, ay çekildi,
Rüzgarlarýn dalgalandýrdýðý sahralar ne güzel.
Bir güvercin gerdaný gibi bekler durur ömür,
Varlýðýnla niceleri abad olur, esirindir gönül.
Dilimde Allah lafzý, kalbimde Kur’an, peygamber.
El Þehid, el Latif, el Kebir.
Hoþ geldin ey bahar, hoþ geldin haneme.
Kanadýnda gizlidir tevhid, Zülcelali ve’l ikram.
Hoþ geldin kalplere Malik’ül Mülk.
Hoþ geldin çorak iklimlere ey sultan.
Güneþ vurdu, ay çekildi bu sabah,
La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah.
Hoþ geldin haneme el Kadir, hoþ geldin el Cabbar,
Gafur, Kahhar, Selam, er Rahman.
Þiir gibi yaþadým ben hayatý.
Balkanlar’da, Trablusgarp’ta, Anadolu’da,
Ve o mübarek Arap topraðýnda.
Velhasýl Osmanlý’nýn ayak bastýðý üç kýtada.
Otuz bir yýllýk þu kýsacýk ömrümde
Neler gördü, nelere tanýklýk etti þu gözler!
Top seslerinin aðýrlaþtýrdýðý þu kulaklar!
Þiir gibi yaþadým ben hayatý, þiir gibi savaþý ve barýþý.
Ben Kosova’nýn Prizren Sancaðýnda
Dünyaya gözlerini açmýþ Süleyman Askeri.
Teþkilât-ý Mahsusa mensubu,
Ve bugün Irak ve Havalisi Genel Komutaný.
Durup düþünüyorum da bu güneþli nisan sabahýnda
Biz Trablusgarp’ý bir avuç Türk zabitiyle savunurken
Yanýmýzda bu davaya inanmýþ mangal yürekli
Arap gönüllüleri vardý; o bir avuç Türk,
Arap mücahitleriyle destan yazmýþtý þimalinde Afrika’nýn.
Kimimiz Mýsýr üzerinden yol bulup vardýk Trablus’a,
Kimimiz Fransýzlarý ikna edip Tunus üzerinden o coðrafyaya.
Miadýný doldurmuþ gemilerimiz Haliç’te çürümeye terk edilirken
Bahriyeli dediðimiz hýrpani kýlýklý herifler
O gemilerin güvertelerinde tavuk besler,
Ve fokurdata fokurdata nargile tüttürürlerdi gamsýz.
Bin bir çeþit badireler atlatarak vardýk Osmanlý’nýn Trablus’una.
Çöller ve Zindanlar ülkesidir o Süleyman mülkü.
Ýhmal edilmiþ bir dilberdir hain bakýþlar altýnda mahcup
Ve yuvadan düþmüþ yavru bir kuþtur, yarasý sarýlmaya muhtaç.
Denizden yol bulup varamadýk bizim olan Trablus’a
Ne Ýngiliz’i müsaade etti buna ne Fransýz’ý ne de Ýtalyan’ý.
Gemilerimizi sorarsanýz: Onlar Haliç’te zincirbentti.
Ne kazaný çalýþýrdý ne de makineleri iþlerdi vesselam.
Trablusgarp, çöller ve zindanlar ülkesidir, bunu herkes bilir.
Trablusgarp sahi ne yaman bir memlekettir!
Denizden yol bulup varamadýk bizim olana.
Ne Ýngiliz’i müsaade etti buna, ne Fransýz’ý ne de Ýtalyan’ý.
Anadolu’nun kahraman evlatlarý manialarý aþtý geldi.
Rumeli’nin sadýk evlatlarý kuþ olup uçtu geldi.
O bir avuç azimkar süpürdü, iþgalci Latin ordusunu,
Ýtalyanlarý kýyýya çiviledi Arap kardeþleriyle hareket eden ordu.
Burada, Basra’da savaþmaktan korkan, yýlmýþ kalabalýklara
Emrimi geçirmekte zorlanýrken
Aklýmda garp ocaklarýnýn Arap yiðitleri vardý,
Aðlaþarak geride býraktýðýmýz neferleri.
Burada Basra’da savaþlardan yýlmýþ kalabalýklar,
Bu topraðýn evlatlarý isteksiz, amaçsýz ve ürkek.
Hani fakir çiftçiler vardýr; boðaz tokluðuna týrpan sallayan,
Yýlgýn, çiftini çubuðunu býrakýp kaçma hesaplarý yapan
Irgatlar vardýr, elleri nasýrlaþmýþ, yürekleri ve ayaklarý.
Yeter demiþ, ekini tarlada býrakýp
Büyük kentlerin yolunu tutmuþ.
Ýþte ayný ruh hali içinde emrim altýndaki Araplar.
Bir güvercin gerdaný gibi bekler durur ömür,
Varlýðýnla niceleri abad olur, esirindir gönül.
Dilimde hep ayný þiirin dizeleri, gönlümde yar.
Bir güvercin gerdaný gibi bekler durur ömür.
Engin denizler kadar davetkar,
Yüce daðlar kadar lütufkar.
Lakin ben soðudum bu hayattan.
Elindeki silahý sopa gibi tutan yerli halktan,
Askeri bahane edip çekilme planlarý kuran zabitandan,
Bu sýtmalý ve sýcak çöl hayatýndan.
Miladi bin dokuz yüz on dört senesinin altý kasýmýnda
Ýngiliz saldýrýsý baþladýðýnda
Beni yeniden Arap topraðýna sürükledi kader.
Britanya ordusu mensuplarýydý bu kez karþýmýza dikilen
Arap topraðýný taciz eden cenuptan ve derinden.
Fav kasabasýný aldýlar önce, kuzeye doðru yayýldýlar.
Irak cephesi komutaný olarak cepheye ulaþtýðýmda
Trablusgarp’ta omuz omuza çarpýþtýðým
O Arap mücahitlerinin gayretini bekledim gönüllü alaylardan,
Olmadý, baþaramadým ne yaptýmsa.
Bir direniþ destaný daha yazmak
Nasip olmadý namlunun ucunda.
Harbiye Nazýrý’nýn emri üzerine Irak’ta komutayý ele almýþtým.
Daha önce Enver Paþa’yla Trablus’ta savaþmýþtýk omuz omuza.
Binbaþý Enver, kardeþi Nuri, Kolaðasý Mustafa Kemal.
Rumeli’den arkadaþlarla Bingazi’de örgütlediðimiz
Arap aþiretlere komuta ederken bu derece acz içinde deðildik.
Trablusgarp bir garip memlekettir.
Halký Arap, kumandan ve valileri sürgün.
Trablusgarp vatan topraðýdýr
Lakin askeri de memuru da sürgün.
Bir zamanlar bir baþtan bir baþa
Osmanlý mülkü olan Afrika’nýn þimali
Ýþte böyle garip bir memlekettir.
Askeri de memuru da sürgün.
Dedim ya, þiir gibi yaþadým ben hayatý.
Balkanlar’da, Trablusgarp’ta, Anadolu’da, Arap topraðýnda
Velhasýl Osmanlý Türkünün ayak bastýðý üç kýtada.
Otuz bir yýllýk þu kýsacýk ömrümde
Nelere tanýklýk etti þu gözler,
Top seslerinin aðýrlaþtýrdýðý þu kulaklar!
Ülke yangýn yerine dönerken
Prizren Sancaðýn’da açývermiþim gözlerimi
Babam Vehbi Paþa kulaðýma eðilip
Hüdavendigar’ýn kanýyla sulanan toprak
Sana yar olsun demiþ, yoldaþ.
Mümtaz yüzbaþý rütbesiyle
Manastýr’da atýldým ilk vazifeye
Teþkilat-ý Mahsusa kadrosunda yer aldým.
Evlendim, iki kýzým oldu, iki hayat kaynaðým.
Teþkilatý seven bir adamdým, maceracý.
Abdülhamit’e isyan bayraðý açmýþ genç subaylardandým.
Meþrutiyetin ilaný ardýndan geri planda kalmýþ bir kumandan.
Ýhtilalin ardýndan Baðdat’ta buldum kendimi
Jandarma birliklerinin ýslahýnda görevliydim.
Sonra o uðursuz Trablusgarp harbi, ardýndan Balkan faciasý.
Büyük harbin evveliyatýnda Baðdat Jandarma Mektebinde
Öðretmenlikti bu kez görevim ve ardýndan
Ýttihat ve Terakki Cemiyetinde teþkilatçýlýk.
Garbi Trakya Müstakil Hükümeti Erkân-i Harbiye Reisi.
Enver ve Cemal Paþa’nýn iltifatlarýna mazhar olmuþtum.
Biraz aceleciydim, sanýrým haddinden fazla da iyimser.
Seferberlik uðursuz bir el gibi gelip dayanýnca kapýmýza
Irak cephesindeki kuvvetlerin baþýnda buldum kendimi.
Bizim nesil kurþun sesiyle bölmüþtür uykusunu, top sesleriyle.
Ceddim, seferberlikle büyümüþ,
Ýhanet hikayeleriyle bilenmiþtir düþmana.
Osman Bey’e ithafen Osmancýk koydum taburumun adýný
Silah arkadaþlarým Arap gönüllüler,
Rumeli’de komitacýlarý tepeleyen subaylar vardý yanýmda.
Kardeþ bildiðim, ekmeðimi bölüp ikram ettiðim.
Hedefte Basra vardý, Ýngiliz postalý altýnda inleyen toprak.
Hani kan kokusu alan sýrtlan sürüsü vardýr ya
Avýnýn kokusunu kilometrelerce öteden duyar
Karanlýkta parýldayan gözlerle
Ve o kancýk çýðlýklarýyla çullanýverir geceye
Ýþte Ýngiliz’i de öyle kancýk sýrtlanlar gibi atýldýlar bu sergüzeþte.
Hasta Adam’ýn mirasýna talibiz dediler.
Babalarýnýn malýný paylaþýr gibi yanaþtýlar.
Dirseklerine kadar kana ve irine bulanmýþlardý.
Daha fazla kan içmek, daha fazla can almak hevesindeydiler.
Damarlarýnda dolaþan kan, gözyaþýyla besleniyordu.
Zulümle besleniyordu, petrolle ve ölümle.
Mazlumlarýn ahýný aldýkça büyüyordu öfkesi.
Korkaktýlar aç ve alçak.
Britanya’dan geliyorlardý, Süveyþ’ten,
Hindistan’dan, Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan
Bir dünyayý tek baþýna silip süpürmüþ,
Baþka dünyalar peþinde koþmaktaydýlar.
Petrol verip altýn almýþlardý.
Altýn verip petrole yatýrým yapmýþ.
Silahlarý altýndý, dilleri altýn, düþünceleri altýn
Uykularý altýndý onlarýn, diþleri altýn
Dini, imaný, kýblesi altýn.
Altýnla yatýp altýnla kalkmýþlardý.
Ellerinde Kýzýlderili kaný vardý; Aborijin, Afrikalý
Nerede mazlum bir halk varsa orada eli kanlý,
Uzun bacaklý bir Ýngiliz’in yatýþmayan öfkesi vardý.
Enver Paþa yaparsýn dedi, bu iþi sen baþarýrsýn.
Beni huzuruna kabul ettiðinde elini omzuma atýp.
Vatan senden hizmet bekliyor dedi.
Yaparsýn, mücahitlerden oluþan gönüllü ordusuyla
Kanýmýza ve petrolümüze susamýþ mütecavizleri tepelersin.
Baðdat’tan Basra önlerine kadar
Halkýn iltifatlarýyla karþýlandým
Arap aþiretleri zafer vaat ediyordu bana.
Yirmi Ocak günü Dicle kýyýlarýnda
Keþif yapan düþmanla burun buruna geldik.
Serseri bir kurþun bacaðýmý yaraladý.
Baðdat’ta tedavim yapýldý; iyileþemeden cepheye koþtum.
Sedyedeydim ve kurþun kemiði parçalamýþtý.
Arap aþiretlerinden Þammar, Necd ve Ýbnü’r Reþid bizimleydi.
Nerede kaldý ötekiler diye sorup durdum kendime
Hani söz vermiþlerdi, hani imdat kuvveti olup yetiþeceklerdi.
Düþmanýn altýný çoktu, kahpesi, haini.
Düþmanýn silahý çoktu, kurþunu, süngüsü, topu, tüfeði.
On Arap mücahidi yerine bir Anadolu evladý olsaydý yanýmda
Ne bunca kan akacaktý, ne de toprak inleyecekti Ýngiliz postalý altýnda.
On bir Nisan’da bindik tepesine düþmanýn.
Dirseklerine kadar kana bulanmýþlardý, petrol ve irine.
Kancýk sýrtlanlar gibi bilenmiþti diþleri.
Ve öfkeleri doymak bilmez iþtahýna dair
Vahþet hikayeleri anlatýyordu bizlere.
Dünyayý kendilerine ayýrmýþlardý.
Ve býkýp usanmadan baþka alemlerin
Kapýsýný çalýp duruyorlardý.
Üç koca gün sürdü boðaz boðaza çarpýþma.
On bin mücahit, on bin düþman süngüsü üzerine yürüdü.
Hala sedyeye mahkumdum
Ve oradan idare ediyordum savaþý.
Ýmdat kuvveti çýðlýklarýmýzý duymuyordu
Düþman takviye aldýkça büyüyor,
Takviye aldýkça arsýzlaþýyordu.
Sedyeden kalkmayý denedim olmadý,
Kurþun kemiði parçalamýþtý.
Ve yaram hala kanýyordu.
Düþman kan kokusu almýþtý.
Öfkeyle saldýrýyor, öfkeyle çoðalýyordu.
Makineli tüfekler, mavzerler, ölüm kusan toplar,
Ýngiliz’i, Hintlisi ve daha bilmem kimi.
Top mermileri karargahýmý dövmeye baþladýðýnda
Bir arabaya bindirdiler beni
Güvenli bölgeye taþýdýlar
Bercisiye koruluðu kýyýsýndaydým.
Binbaþý Adil ile Yaver Rusuhi vardý yanýmda
Kâtip Manastýrlý Seyfi, Emir subayý Sadýk,
Topçu Yüzbaþý Þevki, Üsteðmen Fikri Bey
ve Teðmen Hadi Beyler eþlik ediyorlardý bana.
Maiyetimi savaþ meydanýna sürerken
Beylik tabancamý þakaðýma dayadým.
Günlerden on dört nisandý.
Ayaða kalkmak istedim olmadý,
Yerimden doðrulayým istedim baþaramadým.
Düþmaný akýttýðý kanda boðmak isterken
Þuayyibe’de bataða saplandým.
Bercisiye ormanýnda kayboldum.
Ýngiliz hatlarýný yaracak kuvvetten mahrumdum.
Bir tel makasýna muhtaç.
Düþman, avýný boðmadan parçalayan
Sýrtlanlar kadar korkunçtu.
Tepeden týrnaða kana, irine ve petrole bulanmýþlardý.
Ölüm beni ayakta bulmalýydý.
Böyle diz çökmüþ bir halde deðil.
Zor da olsa doðrulabildim.
Sýrtýmý yasladýðým hurma aðacý gibi
Dimdik durmak isterdim.
Binlerce þehidin ve esirin acýsý aðýrdý.
Sýrtýmý yasladýðým hurma aðacý gibi
Dertsiz ve tasasýz yaþamak isterdim.
Maiyetimi savaþ meydanýna sürerken
Beylik tabancam hala þakaðýma dayalýydý.
Beni teslim alacak düþmaný
Cansýz bedenim karþýlayacaktý.
Günlerden on dört nisandý.
Ve beynimi daðýtacak olan o kurþun
Acýlarýmýn tek ilacýydý.
O gün hain düþman,
Avýný boðmadan parçalayan
Sýrtlanlar kadar korkunçtu.
Ve tepeden týrnaða,
Kana irine ve petrole bulanmýþlardý.
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.