- 784 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Göle okçu köyünden... Mustafa Küpeli /Ardahan Öyküleri/ 168
Seki ışıksız ortamdaydı. Küçük çocuk hasıra uzanmış terekte çırık gazeteye, sallanışını, pinpon topunu kataklayan göz gibi süzüyordu.
Gazete cırıktı, sararmıştı. Cırık ve sararmayı irdeliyordu. İlgisini çekmişti.
Yazılar, Hürriyet gazetesinin on yıllık sayısı oluşu onu ırgalamıyordu.
Sararırsa, cırılırsa gazete iler zamanlara nasıl aktarılacaktı.
Öğretmen gazetelerin kültür taşıyıcısı materyaller olduğunu söylemişti. Kültür taşınmasa insanlık gelişemezdi. Buna benzer nice güzel şeyler söylemişti.
Çocuklar ince düşüncelidir. Evham ve kaygıya çok çabuk açıktır. Çok çabuk kapılır.
Hürriyet gazetesi Okçu köyü bilmez. Gazetesi gele gele Göleye evvela. Üzüm kese kağıdıyla Köy yoluna düşmüş. Üzüm yenmiş. Bişi ile afiyetle. Çay içimi hamurişiyle... arkaya üzümü sofraya getirmişti öğrenci Mustafa’nın anası. Üzüm yenileli!
Aşhanaya sırtı, kapıyı kim idiyse içeriye açtı. Önüne dayak verdi. Kapı çok ağır keresteden yapılmıştı. Dayak kar etmese taş verirdin.
Yaz gününün açık havası... içeriye samyeli doldu. Göle Karadenize daha yakındır halbusa. Poyraz dolması lazımdır. Neyse.
Sekiye serilmiş hasırın kısa yanında keçeler açılmıştı bu az o yan keçeye kıvrıldı. Üzerine hafif bir şalımsı örtü çekti.
Uyudu. Uyumuştu. Hava temizliği insanı uyuturmuş derler. Haydi öyle sayalım. Güneşin dışardaki tesrine rüzgarın havayı itekleyerek köye boşaltması. Mayhoş bir durum yaratıyordu organizmaya. İnsan vücudu temiz havaya müpteladır.
Mustafa Kovadan maşrafayla çeşme suyu içmişti.
Bir uyku kalmışsa onu mürgüleyerek. Halli cihetine gidecekti.
Uçtaki bir kaç zevkten birisidir. Buralarda uyumak ve teneffüs etmek. demişti. Abdülmecit Doğru ve arkadaşı İngiliz profesör.
Akabinde uykunun ne olur?
Uykuda öte alemlerden ne haber? Bir kaygı olursa şikayet bundan olsun.
Havanın güneşli bulutları elbette kümülüs tüyden hafif bulutlarıyla dolu beyazdı. Oh ne ala renk kütle doku pekalaydı. Bu bulutlardan biri eşikte açık ya geldi odaya misafirsiz ev olmazmış mazeretine sığındı girdi.
Sis falan değil hasbi bulutlardı. Bulutlar yalan etmez.
Bulut insanbiçimli bir şekilde elleriye terekten gazete cırığını tas’ın çekti aldı. Cırık gazete de her nasılsa bir köşe yazısı tamam cırılmaksızın yırtılmamıştı. Helal olsun insan olana, antropomorfizme vesaireye...
"Ben soylediyim değil, felek söyleyen oldusa,
Esti yeller, gül yanakların soldusa,
Dert elinden ala (renktir) gözler doldusa,
Sen ağlama, ben ağlayım güzelim.
Ben bakarken senin vurduğun yaraya,
Şimdi zalim felek girdi araya,
Hasta kalbimle bak geldim harayına,
Sen ağlama, ben ağlayım güzelim ..."
Müşkülü müşkülle aşan mektubu Göle Postahanasından Hürriyet Gazetesine salladı. Pulu yapıştırdı. Mektup atılan kutuda zarf yarığı vardı, attı.
’Pat’ diye düşende ses çıkmadı.
Mümkün oldukça gayet çok mektup atılmıştı.
Mustafanın mektubu hiçbir tarafını sındırmadan inmişti. Zarflar pululuna.
Hürriyet Gazetesinde okuyucuların mesele, istek, fikir söylemek istediği maruzatları dillendirdikleri balaca alan vardı.
SERBEST KÜRSÜ: Orta sayfalardaydı. Evlilik ilanı yazıların, ’ Gönül Postasının... ’ yanındaydı.
Sayfayı TAHSİN ÖZTİN yönetiyordu. Güzel muntazam sayfaydı.
Mustafa’ nın mektubu şöyle başlamıştı:
... sararmış ve yırtılmış sayfanın Serbest Kürsü olduğunu güçlükle çözdüm.
Mahiyetini ancak çözdüm, diğer sayfaları terekten topladım, birleştirdim.
Gazetenin ismi ve adresine böylelikle eriştim.
Netice; Müşkülatın okulumuzda öğretmenimizin yokluğudur.
Okumak azmimizin gerçekleşmesi için duruma karşılık ilginizi istemekteyiz.
Hürrriyet Gazetesinde Mustafa Küpeli’nin yazısı ilgiyle karşılanmıştı. Tahsin Öztin şahsi olarakta konuyla alakadar olmuştu.
O kuşak ne meşakkatlerle okudulardı. Herşeyin kadrini bilirdi. Ufak kalemi tırnak boyuna değin yazar bitirirdiler.
Mustafa Küpeli Gazeteci oldu.
Kars Ardahan Iğdır yöresinin insanların dertlerini iletmek için.
Tecelliye bakınız kendi de bir Tahsin Öztin olmuştu.
Ola ki sararmış gazete sayfaları cırılmış yaprak bir ihtimal. Terek te kaybolur!
Hayatını, mesleğini memleket insanların seslerini duyurmak için bir Ardahan da bir İstanbul da geçirerek sarf ediyor...
İnsanlar sevdikleri mesleği yaptıkça başarılı olur.
Kendi tecrübesinde sorun yaşayan kişi ötekini anlar.
Ötekinin derdini daha iyi anlar.
İnsanları gerçekten sever!
yalçıner yılmaz
13-03-2011
gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.