- 820 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÜSTÜAÇIK KÖY/ ARDAHAN ÖYKÜLERİ164
- O günüsü okulun hiç kimi gelmemişti.
Öğretmen, müdür’e yol kapanmıştı. Köye çıkamamıştı ikiside.
Birce sınıflı okulda. Birleştirilmiş sınıf.
Birden beşe ne varise doluşmuştu dersliğe.
Öğrenciler sıradan oturaktan atlaşerdi.
Gizli kukku oynaşıyordu; sobayı devirecektiler.
Ortayı elli altıya vermişti çocuklar...
Eskiden nökerdi Köse Dayı; azalar onu okula hademe almıştı.
Köy ihtiyar heyeti uzun uğraş hademe yaptırmıştı Köse Dayıyı.
En çok Şakir uğraşmıştı. Şakirin dıllavuçluğu demişti Şakir Efendinin amcazade.
" - Şakir! Şer misin, bela mısın?
Şakir temiz adamsan eger...
Neye atirsiz zibili benim çöplüğe.
Lanet gelsin sene...
Mekkemeye vermeyenin...
Ola cibilliyetsiz Şekir!"
Köse ağzını söz’e açtı. Acı söz’ü Şakir’e esirgemedi.
" Köse ekmek itendir demedim mi?"
Şakirin Amucaoğlu dedi.
Şakir de:
" - Pişmanım elden ne gelir." Bir ki onu dedi.
- Okulu sabah erde açmıştı.
Köse ahırdan çalgı getirmişti onla arayı ve sınıfı süpürecekti.
Çalğıda malpoğu kurumuş iz benek benek çillemişti.
Çalğının ağzı terütazeydi.
Kar’a sürterek tertemüz etmişti.
Holü süpürüyordu.
Tek ve yalağuz sınıfın kapısına süpürgeyi çalıyordu ki...
"... İnsan adam olur. Akıllı olur. Heç olmadı terbiyalı oturur.
Bu eğitim işini burda özözümüze Üstüaçık köyünde yaperik ele mi zanersiz?
Dünya da milyonlarca çocuk okula gidiyor.
Baba! Ben razıyım onlar ne yapıyorsa siz de aynısını yapın sineye çekmeszem babamın oğlu değilim?
Ahan size kefalet."
- Pat diye alnının çatında patladı tuğla ağırlığında takos keçe silgi.
Geri sendeledi. Aklı başından gitti.
Süpürgenin ağzı: Zeminde, armut piktogram gölgesini andıran çamuru süpürmek üzereydi. Keçe silgi takkıllayınca burnun, ikikaşın arasında...
Aklında ki imaj koptu. Çamur, süpürge’nin şekil uçtu gitti.
Onun yerine beyaz zemin geldi gözünün perdesine.
İki saniye içinde sıvırcıklar çıktı zeminden. Sıcak yayıldı alnına. Sıvırcıklar gözün içinden sınıfa yazıtahtasına uçuşuyordu. Her tarafa yayılmaya başlamıştı sıvırcıklar: CİK,CİK,CİKKKK!..
Bu esnada;
Bidona sorsan ’kimsin?’
Köse Dayıda bidondan farksız: Bidon cevap veremezdi; hoş oda veremezdi...
"- ... herşeyde kriter mevzuu bahis olmuş.
Hırzeli dökme standartlara binmiş.
Standartizasyon husule gelmiş.
Hademeliğin standart kriterleri var.
Öğrenciliğin yok mu zanarsız ola çocuklar!
Hademe yapması gerekeni yapar. Öğrencide yapması lüzumu yapar:
’ Yapman gerekeni yap! Hey dostum!’ filimlerde diyerlere.
Öğrenci kısmısı kaidelerine uyacaktır. Karmaşa usul değildir. Düzen sınıf yönetiminin temelidir. Eğitim buradan başlar. Çocuklar öğretmen içeri girer girmez ayağa kalkar. Biz hazırız. demektir. İletişim beden diliyle öğretmene anlam iletir harekettir.
Öğretmen:
- Hey tamam adamım oturun. diyince oturulur.
Ders yönetimi dünyanın en zor işlerinden biri. Öğrenci standartlarını o sebepten oluşturmuşlar. Zat-i standartsız olmazdı. Şöyle desek daha doğru ifade kullanmış oluruz.
Öğrenci öğretmen konuşurken lafını bölmez.
Dinler.
Kağıdı mavi renkle tamamen boyayın demişse, öğrenci karşılıksız kağıdını boyamaya taa boyama sonbuluncaya kadar sessizce yapar. İkinci bir ileti gelince dinlemeye başlanır. Parmak alarak, soru, her çeşit ucu açık ne soru istenirse sorulur. Soru sorma hakkı sonsuz ve serbesttir. Gürültü ile karıştırılmamalı. Öğretmenim tuvalete gidecem. Parmak kaldırmadan. Müsaade istenmeden söylenmez. Öğretmenin burnu dibine gelip, resmim güzel mi? denmez. Eğer dibine değin gelmişsen cepheden dikkatini çekmeye çalış, olmadı. Sorumu sorabilir miyim? de. Hala cevap alamıyorsan, çek git. Usul, evrensel görgü budur.
Olaaa! Öğretmen okulun tabelasını yazir. O günü Haro’nun oğlu adamın başına gelmiş resmim nasıl olmuş mi? diyir. Öğretmen de olmuş dedi. Haro’nun oğlu ’ Bakmadan dedin öğretmenim.’ dedi. Resim yapan insana soru sorulur mu oğlum. dedi öğretmen. Resim yapan biri işinin dışında sana böyle cevap verir ancak! Bozdu çocuğu emma anlayan kim? Haro’nun oğlu mu anlayacak. Ohoooo! Ölme eşşegim ölme yaz gelecek yonca bitecek mal-davar otlayacak, tavlanacak malmeydana götürecem satacam...
" - Size çocuk diyenin ocağı sönsün.
Veleduz yektiler!
Şersiz! Bela mısız?
Benim katilim mi olacaksız?
Heyvanoğlu hayvanlar!
Sufatı mı ne hal’a koyduz.
Hele bir diyin niye niye?..
Diyin da ben bilim?"
Köse Dayı arka cebinden el aynasını çıkardı. Yüzüne baktı.
Aşağıda tasvir edildiği hal’de gördü sufatını.
Kızılcık hoşafı tasla kafaya dikersin...
Dudağından çengeye kırmızı hoşaf akar...
Alından çeneye, çağlayan kan...
Sufatı ikiye yarmıştı.
Köse Dayı hiddetli, şiddetli tiradını attı... ktan sonra.
Aklı başına gelmişti:
" - Bir ekmektir yiyirik. Şakir ve tahlukatı zat-i husum güder! Ayağımı kaydırırlar. Çocuklara çok veryansın ettim. Onları malaliyem. Akıllarında küfür kalmasın. Çocuktur unutur." diye düşündü. Başladı: Yukarıda ki; akademik ve kültürel söyleve...
- Ya Yegen Efendi! Dünyada neler oldu neler?
Hele anlatsam insan olanın aklı uçar! Maazzallah!
Yegen Efendi kulağını memesinden çekti. Masaya... sağ baş parmağını muşta kaşı gibi yapıp kaç defa tahtaya vurdu!
Sayalım kaç defaymış?
- Tak!
- Tak!
- Tak!
yalçıner yılmaz
27-02-2011
gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.