bir delinin hatıra defteri/televizyon nesli
Televizyon Nesli
Merhaba,benim tavuğuna da yeşil kart çıkartmak isteyen köylü gören bir coğrafyada yaşayan ve istemese de yaşlanan çilekeş defterim.Bugün maaşını daha bir hafta önce almış devlet memuru gibiyim fakir ama gururlu...Ya sen nasılsın?
Her ne kadar kitap okumak,bilgi edinmek,bir şeyler öğrenmek fazlaca gerekli bir uğraş olarak görülmese de televizyon izlemek önemli bir meşgaledir yurdum insanınca.Bu devirde televizyonsuz bir ev görmek,cemaatsiz bir bayram namazı kılmakla eşdeğer bir olgudur zannımca.Öyle ki televizyonlarımız evlerimizin,iş yerlerimizin demirbaşları arasındadır.
Televizyon programlarımız da televizyonlarımız kadar önemlidir bizim için.Biz bu mevzubahis programlar sayesinde öğreniriz Polat’ın kaç kişiyi kurşuna dizdiğini,bu hafta Kim Kiminle Evleniyor? Yarışmasında,Biri Birilerini Gözetliyor yarışmasında ve türevleri yarışma programlarında kimlerin birinci olduklarını,bu hafta hangi mankenin şık,hangisinin rüküş olduğunu vs...Bütün bu hayati derecede önemli olan konular hakkında bizleri bilgilendiren televizyon programları göz ardı edilmeyecektir herhalde.Edilmez de zaten.
Televizyon programları öylesine yer edinmiş ki hayatımızda...
Bir vakit kutsal bir müessese olduğunu düşündüğümüz evliliklerimizi bile televizyon programları üzerinden gerçekleştirir olmuştuk.Bir gelin,bir damat bir de kaynananın olması bile yetip de artıyordu televizyon usulü evliliklere.Bu evliliklerin vuku bulmasında önemli bir yere sahip olan halktan gelen oyları da unutmamak lazım tabi.
Bu yarışma programına mukabil çeşitli yarışma programları türettik televizyon ekranlarında.Bir vakit birileri birilerini gözetledi.bir vakit sanatın ve sanatçının yanında olalım mantığıyla eline mikrofonu alana alkış tuttuğumuz şarkı türkü yarışmaları,diğer bir vakit dans yarışmalarına şahit olduk vs...
Bu yarışmalara dair de herkesin bir favori yarışmacısı vardı artık.Her ne kadar yerel seçimlerde okullara gidip oy kullanmak zorumuza gitse de desteklediğimiz yarışmacıya şaşalı telefonlarımızla oy göndermeyi üzerimize farz kılmıştık.
Ama ne hikmettir ki bütün bu uğraşlar sonuçsuz kalırdı her zaman.Bir vakit sonra televizyonda her gün,her hafta çıkan ve tutkunu olup yayın saatlerini bile ezbere bildiğimiz yarışma programı biter ve yarışmanın birincisi belli olurdu.Bizim payımıza ise bizler için oldukça önemli olan boşa geçmiş zamanlar ve gönderdiğimiz oyların ödenmemiş borçları düşerdi.
Gerçekten bir türlü anlayabilme şerefine nail olamamışımdır ben bu yarışma programlarının amaçlarını.Anlaşılmayacak bir şey de yoktur aslında.Amaç halkı sömürmekten başka ne olacak.
(Eee neydi o meşhur sözümüz?:Biz eşek olunca semer vuran çok olacaktı zahir.)
Bir vakit magazin programlarına dadanır olduk.Hangi mankenin,hangi şarkıcı bozuntusunun kiminle düşüp kalktığı önemliydi bizim için.Öyle ki magazin programlarından fazlasıyla aşina olduğumuz ünlü birinin sevgilisi hakkında “Hiç güzel değilmiş,birbirlerine yakışmıyorlar bence.”soluklu yorumlar getirmeyi görevden saydık çoğu zaman.
Bu hafta hangi mankenin şık,hangisinin rüküş olduğunu bilmek boynumuzun borcuydu zahir.Ee tabi biz borç yiğidin kamçısıdır mantığına riayet etmeyi iyi becerdik.Artık konuşmalarımızda bile bu konu hakkında çalışmışlığımızın izleri vardı.
İşte size sokak arasından kağıtlara yansıyan bir diyalog:
-Kız!..Fatma duydun mu?Bu hafta Kim Kiminle Evleniyor yarışmasının finalinde kavga çıkmış
.-Fatma:Aaa ciddi misin?Bizim herif maç seyrediyordu izleyemedim.Ne olmuş peki kız?
–Ayşe hanım gelini elenince evde kavga çıkartmış.Eleyen Zehra Hanımla birbirlerine girmişler.
İşte başka bir sokaktan başka bir diyalog:
-Aaay duydunuz mu?Bu haftanın en şık kadını Sibel Can olmuş.
–Sizin de dünyadan haberiniz yok canım ne seyrediyorsunuz başka.
-Aaa ben seyretmiştim onu ama bence haftanın şıkı Bülent Ersoy olmalıydı.
Ana haber bültenlerimizi bile bu konulara göre düzenlemiştik artık.Çözüm bekleyen Kıbrıs meselesi bir kenarda bekleyedursun biz ondan önce ünlü manken X’in dün gece hangi futbolcuyla görüntülendiğini yayınlamalıydık.
Tiyatroya gitmeye,seyahat etmeye,kitap okumaya vakit ayıramayız.Eee canım ne gerek var bunca zahmete katlanmaya.Önümüzde dev gibi televizyonlarımız içlerinde de tadından yenmeyen televizyon programlarımız var ya.
Artık her hafta devamını tutku ve özlemle beklediğimiz televizyon dizilerimiz var bizim.Yoksa biz,birbirimizle muhabbet ederken konuşacak konuyu nerden bulacağız?
Her ne kadar bu coğrafyada belgesel programı seyretmek yol düşerse uğranılan bir eylem olsa da gündüz vakti kadın programı seyretmek bırakın yolumuzun düşmesini beklemeyi uğruna yol açtığımız bir eylemdir bizim için.
Bu ülkenin kadınları duygu sömürüsü kisvesine büründürülmüş kadın yakarışı vari programlardan ayrı bir haz duyarlar.Nerede kaybedilmiş bir çocuk annesi,nerede oğlunu,kızını on yıldır görmeyen çaresiz bir baba olsa soluğu bu programların stüdyolarında alır.Bu programların üstlendiği misyon da önemlidir bizim için.Bizim için bu kadar önemli olan bir sektör büyümeliydi artık.Büyümeliydi demeye kalmadı,büyüdü de zaten.Öyle bir büyüdü ki bu sektör,artık bu memleketin yurttaşları Sinan Çetin’in Film Gibi vari programlarına bir nevi kayıp aranıyor otobüsü gözüyle bakar oldu.
Biz talan olmuş bir coğrafyanın yetim gülleriyiz.
Eskiden dost ziyaretlerine
“Gönül ne kahve ister,ne kahvehane
Gönül muhabbet ister kahve bahane”
mantığıyla giderdik.
Eee devir değişti, haliyle mantıklarımız da değişti.Şimdi ise daha ziyade
“Gönül ne dost ister,ne muhabbet
Gönül televizyon ister dost da muhabbet de bahane”
mantığını kullanır olduk.
Hala düşüyor kalelerimiz.Ve hala savunmamızı kaybediyoruz ve hiç kimseden hesap soramıyoruz kendimizden başka.Çaresizliklerimiz yarından nasıl gözükecek bilmiyorum.Ama bugün hala düşüyor kalemlerimiz.
Kayboluyoruz ve sorgulayamıyoruz dışımızdakileri içimizdeki dünden bir türlü geçemeyince.Sorguladıklarımız vardı bir zamanlar oysa şimdi sorgulanacak kimse de
kalmadı.
Neyse,hoşça kal,benim milletvekillerine,devletin ileri gelen hatta ileri giden fedakar liderleri;devlet memurlarına,“Benim memurum işini bilir.”mantığının masum müritleri;hortumculara,adlarına inat hortumu bulunmayan ancak bankalardaki paraların güvenliğini düşünen düşünceli vatandaş;kapkaççılara ise kadınların çantasına içlerinde ne var ne yok merakıyla hükmetmeye çalışan meraklı yurttaş gözüyle bakılan bir coğrafyada yaşayan ve inadına yaşlanan mağrur defterim.
05.02.2006 Pazar
A.OLCAY ŞİMŞEK
KONYA