- 628 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
BİZ AYRILAMAYIZ - 4
Misafirlerini karşılamakta olan Zeynep, belki de hayatının en heyecanlı gününü yaşıyordu. Annesi de şaşırmıştı onları görünce. Salona buyur ettiler, anne-kız birlikte. Erken olmasına
rağmen evleri toplu ve tertemizdi. Erken geldiklerine pişman olmadılar bu yüzden ama yine de özür dileme gereği hissetti kadın onlardan.
-Kusura bakmayın efendim. Böyle erkenden, üstelik de habersiz geldik. Rahatsız ettik sizi.
- Estağfurullah hanımefendi. Ne demek rahatsızlık. Başımızın üstünde yeriniz var.
Karşılıklı oturdular. Zeynep heyecanlanmış hatta utanmıştı bile. Ellerini birleştirmiş, başını da önüne eğmişti.
- Anne ben çay koyuyorum, deyip mutfağa attı kendini. Ayşe de,
- Ben de sana yardım edeyim, deyip peşinden gitti.
Anneleri sohbete başladılar.
- Nasılsınız efendim, sağlığınız nasıl ?
- Çok şükür kardeş, sizleri sormalı.
- Bizler de iyiyiz efendim. Elhamdülillâh.
Mutfakta da kızların sohbeti vardı.
- Zeynep kız, ne yaptın sen ağbime ?
- Ne yapmışım ki ? derken gözleri parlıyordu genç kızın. Elleri dolaşmaya başlamıştı.
- Çıra gibi yakmışsın çocuğu ! Sabaha kadar uyumadı vallahi ! Zeynebim, Zeynebim diye bir türkü tutturmuş, bütün gece hem söyledi, hem oynadı.
Gülüştüler iki genç kız.
- Hanımefendi, sizi hem fazla merakta bırakmak istemiyorum, hem de zamanınızı almak.
- Estağfurullah efendim, ne demek.
- Bizim oğlan dün akşam sizin kızdan pek hoşlanmış. Bütün gece sayıkladı durdu. Allah sizi inandırsın, hiç birimizi uyutmadı.
- Gençlik efendim gençlik. Doğrusunu isterseniz, bizim kızın durumu da başka türlü değildi.
- Çok da yakışıyorlar birbirlerine değil mi ?
- Gerçekten öyle. Dün gece kızımla birlikte ben de mutlu oldum. Onun mutluluğu, bizim de mutluluğumuz.
- Hepimiz için öyle efendim. Başka ne isteriz ki bu yaştan sonra ?
Biraz sonra iki genç kız çay ve pastalarla birlikte girdiler içeri. Gülüşmeleri halâ devam ediyordu. Annelerine ikram ettikten sonra kendilerine de alıp oturdular.
- Bak kızım. Annenle biraz konuştuk. Sana da anlatmam gerekiyor.
- Buyurun efendim, derken gözleri yine yerdeydi Zeynep’in. çay bardağını titretmeye başlamıştı.
- Dün akşam oğlum Taner’le tanıştınız. O benim en büyük oğlumdur. Askerliğini bitirdi. Bir bankada güvenlik görevlisi olarak çalışıyor. Bu güne kadar hiç bir kızın lâfını etmedi . Bize de ettirmedi üstelik. Ama dün geceden beri, senin adını ağzından düşürmüyor. Bu işe biz de çok sevindik. Çünkü seni biz de pek sevdik. Eğer herhangi birine verilmiş bir sözün ya da gönlün yoksa.....Daha fazla dayanamadı Zeynep. Hıçkıra hıçkıra ağlama başladı. Çayını bırakıp odaya koştu.
Annesi Nesrin Hanım fazla şaşırmadı. Sadece başını öne eğip üzüldü. Taner’in annesi Emine Hanım ve kızı Ayşe ise çok şaşırdılar.
- Yanlış bir şey mi söyledim acaba Hanımefendi ? diye sordu .
- Hayır efendim. Herhalde duygulandı biraz.
- Şey ,Nermin Teyze ! Müsaade ederseniz, Zeynep’i dışarıya çıkarabilir miyim ? Hem biraz hava almış olur, hem de ağbim parkta, biraz konuşsunlar izninizle...
- Peki kızım, dedi kadın.
Zeynep’in odasına gidip, seslenerek içeri girdi Ayşe. Zeynep gözlerini silmeye çalışıyordu.
Yanına oturup, elini omzuna attı.
- Ne kadar da heyecanlandın öyle. Dur bakalım daha gelin olacaksın, deyince yeniden ağlamak istedi Zeynep. fakat bu defa engel oldu kendine.
- Hadi bakalım. Seni sevgiline götürmeye geldim. Parkta bizi bekliyor. Annen izin verdi bile.
Heyecanı doruk noktasına ulaştı Zeynep’in. Birden ne yapacağını şaşırdı. Ayşe akıl verdi ona.
- Biraz süslen bakalım. Yoksa beğenmez seni ağbim ! Şaka şaka..
Çok fazla seçmediği bir kıyafet giyindi Zeynep. Sokağa çıkarken giydiği etek bluzdu bunlar. Saçlarını yine her günkü gibi taradı. Dudaklarına ruj sürmedi. Ne allık ne pudra ne de göz boyası. Sadece hafif bir parfüm, o kadar.
Odadan çıktıklarında kızını bir kenara çekip konuşmak istedi annesi.
- Kızım, ona herşeyi anlat ! Dürüst ol ve Allah’a sığın ! dedi. Başı ile cevap verdi kızı. Annesini dinleyeceğini belirtti.
Zeynep, suçunu itiraf etmek için hakim karşısına çıkar gibi hissediyordu şimdi kendini. Ayşe ise neşeliydi.
- Bakın Nesrin Hanım. Kızımın oğlunuzu beğendiğini, hatta ona aşık olduğunu söyleyebilirim. Üstelik ilk aşkı bu onun. Daha önce onu hiç böyle görmemiştim. Allah için oğlunuz da düzgün çocuk. Kızımı mutlu edeceğine ben de inanıyorum. Sizler de iyi insanlarsınız. Ben bu işin olmasını çok isterim. Babası da zaten bize bırakır. Berber adam. Bu gün bile işe gitti. Pek karışmaz bize. Kızının mutluluğunu o da ister.
- Ne güzel işte. Çocuklar da aralarında anlaşsınlar, yapıverelim düğünlerini. Her şeyi hazır oğlumun.
- Kızımın da çeyizi, her şeyi hazır aslında.
- Eh iş onlara kalıyor demek ki ! Onlar da anlaşırlar herhalde canım. Sevmişler zaten birbirlerini.
- Çok önemli bir engel var bu işte Nermin hanımcığım, aşılması çok zor.
Şaşırdı kadın ! Ne engeliydi şimdi bu? Nereden çıkmıştı.
Nesrin hanım da ağlayacak gibi oldu şimdi. Kendine engel olmaya çalıştı.
..............
Taner kardeşiyle Zeynep’in yanına geldiklerini görünce, sevinçten yerinden fırladı. Hemen elini uzattı Zeynep’e.
- Hoş geldin Zeynep !
-Hoş bulduk, nasılsın ?
-Seni gördüm, mutlu oldum...
- Ben aşıkları yalnız bırakayım, deyip uzaklaştı Ayşe.
Yanyana oturdular.
İkisinin de söyleyecekleri vardı birbirlerine. Fakat söze önce kim başlayacaktı ?
- Bak Taner /Zeynep ! İkisi de aynı anda başladı.
- Ben senden çok etkilendim, diye devam edip baskın çıktı Taner.
- Basbayağı âşık oldum işte. Daha önce bu duyguyu hiç yaşamamıştım. Daha doğrusu kızlara pek güvenmiyordum. Hatta aşka inanmıyordum bile diyebilirim. Ama seni gördüğümde çok şey değişti bende.
Dinliyordu Zeynep. Çok hoşuna gidiyordu duydukları. Söylemek istediği çok şey olmasına rağmen, dinlemeyi tercih etti uzun süre.
- Anneme, babama da söyledim. Eğer sen de istersen, kısa sürede evlenir yuva kurarız. Seni dünyanın en mutlu insanı yapacağıma söz veriyorum, derken ellerini tuttu Zeynep’in.
Zeynep, engel olmadı ona. O da sımsıkı tuttu ellerini.
.............
- Bak komşu , diye devam etti Nesrin Hanım. Sözünü ettiğim engel, herkese anlatılabilecek bir şey değil. Fakat siz, kızıma talip oldunuz. üstelik kızım oğlunuza âşık. Ve ben bu işin olmasını onlar kadar, sizin kadar, hatta belki de en çok isteyen kişiyim. O yüzden size anlatmak ve güvenmek zorunda hissediyorum kendimi..
Merakla dinliyordu Neriman Hanım. Fakat hiç bir tahminde bulunamıyordu.
..............
Taner’in sözlerinin bittiğini, sıranın kendisine geldiğini anlamıştı Zeynep. Hayatının en güzel rüyasının bitmek üzere olduğunun, bundan sonrasının çok daha karanlık olacağının endişesiyle ayağa kaltı. Yavaş yavaş, istemeye istemeye bıraktı sevdiğinin ellerini. Ölmek üzere olan bir insanın, son vedası gibiydi o anlar. Son bir kaç söz söylemesi gerekiyordu. Ama hiç de kolay olmayacaktı onun için. Çünkü ondan sonra, belki de yıllarca, o son sözlerle anılacaktı artık. Onun da unutması mümkün olmayacaktı o sözleri.
- Ben de seni sevdim Taner ! Hem de ömrümde ilk defa ! Son aşkım da sen olacaksın !
Ama, seninle evlenmem mümkün değil ! Kimseyle evlenmem mümkün değil !
Oturduğu yerde kalmıştı Taner. Sevgilisinin bu sözlerine hiç bir anlam veremedi.
- Ama neden ? diye sordu, bağırarak. Gidiyordu çünkü sevgilisi. Yavaş yavaş uzaklaşıyordu ondan, kopuyordu. Peşinden yürümeye başladı, hatta koştu.
Elleriyle gelmemesini, yaklaşmamasını işaret etti Zeynep..
................
- Kızım liseyi bitirdikten sonra, Üniversite sınavlarında ancak açık öğretim kazanabildi. Hem kendi çeyizine hem de eve yardımcı olabilmek için bir işe girdi. Yaşlı, evli, çoluk sahibi bir müteahhidin yanına sekreter oldu. Ondan zarar gelmez sanıyorduk bizler... diye anlatmaya devam ediyordu Zeynep’in annesi de....
................
- Çünkü ben kirletildim ! Tecavüze uğradım ! Seninle evlenemem, kimseyle evlenemem..deyip hızla uzaklaştı Zeynep....
(Devam edecek )
Fikret TEZAL