- 779 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
BİZ AYRILAMAYIZ - 3
Hayatının en önemli iki gününün görüntüleri ile geçti bütün gece. Biri asla görmek, düşünmek hatırlamak istemediği çirkin bir yüz ve sahnenin olduğu kötü görüntüler, diğeri asla unutmak istemediği, bir daha bir daha yaşamak istediği çok güzel sahnelerle ve o filmin kahramanı olan, yakışıklı, samimî insanın, sevecen bakışları ve onunla sarmaş dolaş yaptığı dansın görüntüleri. İki film de birbirleriyle mücadele ettiler sabaha kadar. Genç kızın hayallerinde yer etmek, unutulmamaktı amaçları. Fakat birisi kötü niyetliydi ; karartmaktı amacı Zeynep’in tüm hayatını. Hatta karartmıştı bile. Diğeri ise, her şeyi unutturup yepyeni, tertemiz bir hayat vermek istiyordu ona.
Delikanlı da güzel olan filmin görüntüleri ile geçirmişti tüm geceyi. Tertemiz bir yüz, yemyeşil ama yaşlı gözler, omuzlara dökülen kumral saçlar ve onların sahibi ile sarmaş dolaş yaptığı dans. O mutlu gece !
Anne ve babası sabah namazına kalktıklarında, delikanlının odasında halâ ışığın yanmakta olduğunu gördüler.
- Oğlum, uyumadın mı sen halâ ? diye sordu annesi, kapıyı tıkırdatarak.
- Gel anne, gel ! diye seslendi Taner.
- Hayrola oğlum, bu ne hâl ? deyip, yatağın üzerine, oğlunun yanına oturdu kadın.
- Anacığım, ben âşık oldum ! Aradığım insanı buldum. Çok mutluyum anacığım, çok mutluyum ! Sevindi kadın. Kim olduğunu, nasıl bir kız olduğunu görmüş ve o da beğenmişti doğrusu.
- Çok iyi etmişsin oğlum. Evlenme zamanın geldi de geçiyor zaten. Hayırlısı ile gider isteriz, evlenirsiniz, mürüvvetini görürüz senin, deyip sarıldı oğluna.
- Hadi şimdi sen biraz uyu bakalım. Ben namazdan sonra babanla da konuşurum, deyip, öptü oğlunu ve gülerek ayrıldı odadan.
Kocası namaza durmuştu bile. O da abdestini alıp namazına başladı. Delikanlı uyumaya çalışıyordu , o gün pazardı, işe gitmesi gerekmiyordu ama yine de gözlerine uyku girmiyordu. Şimdi, anne -kızın ağlayan gözleri takılmıştı aklına. Normal değildi ağlamaları.
Namazını bitiren annesi, tekrar kocasının yanına, odaya döndü. Pazar olduğu için o da belediyedeki işine gitmeyecekti bu gün. Biraz daha uyumak için yatmıştı.
- Bey ! Biraz kalk bakalım, konuşmamız lâzım, deyip dokundu adama.
- Hayrola hanım! Ne var yine ? deyip doğruldu adam.
- Bizim Taner ! Akşamki kıza vurulmuş. Durum ciddî galiba.
- Bence de öyle. Ama güzel kızdı doğrusu. Hiç ötekilere benzemiyor. Keşke, gelinimiz oluverse ! Peki , Taner ciddî mi ona karşı ? Evlenmeyi düşünüyor mu ?
-Vallahi, alıp gelsek, bu gün bile isteyecek gibi..Bir süre düşündü adam.Yüzünde güller açmaya başladı. Zamanı çoktan gelip geçmişti. Çocuk askerliğini bitirmiş, sağlam bir iş sahibi. Düğün dernek kuracak durumları da var. Öyleyse neden olmasın ?
- Hemen bugün ; Ayşe’yi yanına alıp kızın evine gidiyorsun. Bir konuş bakalım. Bir başkasına verilmiş sözleri, ya da bekledikleri biri falan var mı ? Bizim oğlana karşı ne düşünüyorlar ? Hiç ağırdan almaya gelmez bu işler. Eğer anlaşırsak, apar topar yaparız düğünlerini..Hemen oğluna koştu kadın. Anlattı babasının söylediklerini. Çok sevindi Taner. Düğün hayallerini kurmaya başladı bile. Gelinlikle getirdi sevdiği kızı gözlerinin önüne. Fakat bir türlü ağlamasına engel olamıyordu kızın. Beyaz gelinlikli hayallerinde bile göz yaşları vardı nedense.
-Ben de sizinle gelsem olur mu ? diye sordu annesine.
- Olmaz, dedi kadın. Daha ortada bir şey yok, ayıp olur.
- En azından evlerini öğrenmiş olurum. Eve girmez, yakınlarda beklerim. Ne olur anne!
- Tamam oğlum, tamam..Bir daha giremedi yatağa. Hemen lavaboya koştu. Traş oldu, duş aldı, süslendi. Aynada gülümsüyordu, gül yüzlü Zeynep şimdi ona. Parıl parıldı yeşil gözleri. Ağlamıyordu da üstelik.
- Zeynep’im, Zeynep’im diye de bir türkü tutturdu seslice...Kardeşi Ayşe, türkünün sesine uyanmış, gözlerini ovuşturarak çıktı odasından.
- Ağbi ne oluyor, sabah sabah ? Sarıldı kardeşine.
- Düğün oluyor Ayşe, düğün okluyor ! Zeynep gelin oluyor ! Ağbin de damat ! deyip, dans etmeye başladı kardeşinle. Sevinçten çıldırıyordu adeta.
Odalarında seslerini duyan anne- baba da çok mutluydular o an. Kadın daha fazla yatmak istemedi. O da kalkıp, mutfağa gitti. Bir an önce kahvaltı yapılıp, sonra da hazırlanmak gerekiyordu.
- Acaba evdeler mi bu gün ? Bir haber verseydik keşke ! Ayşe, sende telefonları falan var mı ? diye merakla sordu Taner.
- Telefonları yok ama evdedirler, nereye gidecekler. Bildiğim kadarıyla çalışmıyor Zeynep. Hem zaten bu gün Pazar.
- Şimdi gitsek senlen. Bir haber versek olmaz mı ?
- Delirdin mi ağbi sen ? Sabahın köründe gidilir mi ? Sabret biraz.
- Düğün var Ayşe, düğün ! deyip sarıldı kardeşine, dakikalarca dans etti onunla.
- Anneeee ! Ağbim delirdi, ambulans çağırın !
Sonunda evin en küçüğü, Soner de uyandı. Evde bir şeyler oluyordu sabah sabah. Salona çıktığında, ağbisiyle ablasını dans ederken görüp iyice şaşırdı çocuk. Bir anda rüyada olduğunu sanıp, gözlerini ovuşturmaya başladı.
- Ne oluyor yaa, sabah sabah ne dansı bu ?
- Düğün dansı oğlum, düğün dansı deyip, ona sarıldı bu defa Taner. Tutup havaya kaldırdı.
- Ablam mı evleniyor yoksa ? İyi iyi, evlensin gitsin, odası da bana kalsın, dedi çocuk.
- Ağbim evleniyor salak ! Ben niye evleneyim ?
- Olsun, o evlenince de oda bana kalır.
Saatler geçmiyordu bir türlü. Erken sayılacak bir saatte çıkıldı evden. Anne -kız ve oğulları Taner.
- Ayıp olacak insanlara. Keşke bu kadar erken gitmeseydik. Ya uyuyorsa insanlar ?
- Uyanmışlardır, uyanmışlardır !
Eve yaklaştıklarında ,
- İşte şu dört katlı bina. İkinci katında oturuyor Zeynep’ler, dedi Ayşe.
- Oğlum, sen daha fazla gelme, şu parkta oyalan,deyip yakındaki parkı işaret etti kadın.
- Tamam, ben burada beklerim, diye heyecanla cevap verdi Taner.
Biraz sonra kapıyı çalmışlardı bile. Zeynep, onları karşılarında gördüğünde çok şaşırdı.
- Kızım , annen evde mi ? diye sordu kadın.
- Tabii evde ! Buyurun buyurun ! Anneee, misafirlerimiz var !
(Devam edecek )
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Hikaye harika gidiyor ve keşke başlığı değişik olsaydı da; siz açıklayana kadar soru işaretleri kalsaydı aklımızda.
Sonunu az çok tahmin etsek te sizden okumak ayrı bir zevk ve heyecan.
Bir sürpriz mi bekliyor yoksa biz okuyucuları. İp ucu veriyorum diye farklı senaryolar mı kuruyoruz?
Anlatım mükemmel....
Ya nasıl anlamazsınız hala. Kıza biri daha önce zarar vermiş.Ağlaması bu yüzden...
Yazarı tebrik etmek lazım. Her ne kadar olaylar çok hızlı gelişse de öyküleme mükmmel. Aslında ben azçok ne olacağını tahmin edebiliyorum. Ama önemli olan yazarın kaleminden hikayeyi okumak. Çünkü anlatımı imgelere boğmuyor, boş yere " acaba ne demek istedi" diye düşündürmüyor yazar. Bazı yazılar var ki, üzerinde düşünmekten yoruluyorum. Sanat olacak diye o kadar ağdalı anlatıma gerek yok bence. Evet imgeler orjinal olunca mükemmel olur ama, fazlası da Divan edebiyatı okuyormuşa çevirir.
Kutlarım Fikret bey. 9 veriyorum size...
Fikret TEZEL
O yüzden de tepki alacağımı şimdiden biliyorum.