- 718 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sancılı Mevsimler Biriktirdim Sana
Tükenişlerle kaybolduğumuz bir yaşam labirentinin aşkı gizleyen dehlizlerinde
Umutlarla yıkarız kırışan yüzümüzü, sevdayı yaşamak günlüğü dolar önümüzde
Bekleyişlerin harmanlarında hüzün savrulur, susmayı da öğreniriz gönlümüzde
Sancılı mevsimler birikir ruhumuzda, adımlarız kaçışları kavuşmayı çok istedikçe
İçindeki küskün çiçekleri çiğnemeden, ruhundaki bekleyiş nöbetlerine varlığımı sezdirmeden seni, sarmak, avuçlarındaki veda terkine kapamak yorgun avuçlarımı. Yangın saatlerine aldırmamak, ölümü bekler gibi seni beklemek, tersine çevirmek yaşanmamış saatleri. Her gün kıymıklarla bölünen bir yüreğin sağanaklarından arınarak bir tek seni düşünmek, umut etmek yaşanacak anları, düşlemek dudağından dökülen yârim sözcüklerini.
Dalgalı bir denizin kıyısında yürümek varlığına, yürümek düşlerinin yaşamsal gezegenine. Üşümek azgın dalgalarında, kimi parçalanmak hoyratça. Gönlümün küskünlüklerine aldırmamak, nafile düşünüşlerin rahlesine kapanarak senin dünyana kararlı adımlarla ilerlemek. Sensizliğin ovalarına ulaşarak senin derinliklerine inmek ve bu yangınlı yüreğin titreşimleriyle seni, seni istemek.
Sana yürüdükçe bir resim beliriyor ruhumun perdesinde. O resmin engin karelerinde olmazlığın darbelerini izliyorum gün boyu. Her darbede bir kabulleniş resitali, her fırça sızıntısında yüreğimin şaşkın bakışlarını yine aynı resimde izleyerek kendi içsel yalnızlığımı yudumluyorum. Kaybolmak bir gerçeğin mahzenlerinde, üşümek mevsimlerin en ahrazında ve seni hak etmek helal bir lokma gibi, yutmak sevdalı bir lezzet gibi ve aşkın sofrasında varlığını dişlemek, damağımdaki lezzet gibi seni duyumsamak.
Kımız acıların denizlerinden doldurarak aşkın sevda testisini sevgilerle uzanmak ellerine. Dudaklarındaki yorgun geceleri silmek tutkuyla. Saatleri gizlemek yastık altına, alnımızdaki kader çizgilerini hiçe sayarak ilerlemek en sorgusuz uhdelere. Kapımızda bekleyen sevdanın atını koşumlamak çok uzaklara ve seninle bu şehrin sokaklarından geçerek dörtnala uzaklaşmak mutluluğa, ulaşmak aşkın hep masal olduğu gizemli derinliklere.
Nereye gidersek gidelim, nerede birbirimizi beklersek bekleyelim, biliriz ki yalnızlığın bileklerini asla bırakmayacağız. Asırlardır birbirimize aynı bakışlarla, yıllardır aynı duruşlarla ve aylardır aynı yakarışlarla düğümlemedik mi gül bakışlım bu yüreği? Hep aynı nefeslenişlerin, hep aynı bildik aşk nakaratlarının hüzzam tepelerinde tanrıya avuç açmadık mı? Her olmazlıkta yine birbirimize dönerek, her aymazlıkta kendi iç sızılarımızı içerek kendimize dönmedik mi?
Seninle ben, ruhumuzun acemi nakaratlarından türettiğimiz aşk şarkılarıyla sevdalar ekmedik mi kıraçlara? Birbirimizi özlediğimiz anlarda birbirimizin olur, çağlar atlardık bir kayboluşun derinliklerinde. Seni özledikçe sana en içli yaşanmışlıkların masalarını kurardım, aşkın şerefine kadehler sıralayarak. Her yudumda bir bakışın koynuna sokulurduk, titrerdik arsız düşünüşlerle ve yol alırdık bir uzun menzile. Dağlanan bedenimizin kayıp dokunuşlarının isyanını anlardık o an, kabarırdı düşüncelerimiz ve yol alırdık en tatlı sarılışların yaşanacağı o muhteşem uykulara.
Şimdi kapat gözlerini güne ve hayatı düşle. Bir mevsim geçişi olsun gözlerinin önünde ve sen göklerin ağlayışını resimle. Avuçlarındaki sevi tozlarını serperek denizlere en doyumsuz mavilikleri avuçla. Yamalı bir ömrün içinden beni geçirerek bir sevdalı duruş ol kadın dokunuşlarınla yatağımda. Sarayım seni masallarla, en doyumsuz tutkularla. Dik içimdeki onulmaz yaraları ve ellerindeki hüner olsun aşk. Sargılı ömrümün yaralarını didikleyerek, iyileşmez bütün dertleri iyileştirerek içimdeki asil tahta kurul. Sen benim yıllardır ruhumda yanan aşk kandili olsan, aydınlık sabahlara seninle gözlerimi açsam.
Bir masal atı beklese bizi yalnızlığın ve umutsuzluğun yaşam kapılarında. Düşlerimizi harmanlara yatıran kadın olsan, endamına kapılarak seni kucaklasam ve bir kaçışın dizginlerine yapışsam. Ruh yolculuklarıyla, sızılarla körüklenen sevda yaralarıyla düşsek yollara, az gitsek, uz gitsek ve dere tepe düz gidip kendi saraylarımızı inşa etsek ve ben seven bakışlarının dalgalarına tutunarak seni içimdeki gemilere alsam, seninle bir rüyanın içinden geçerek, en azgın dalgaları sakinleştirerek yalnız senin, senin sevginin önünde diz çöken bir sevdalı olsam.
Selahattin Yetgin
Hikâyesi: Onulmaz dökülüşlerin en dik yamaçlarından el sallayarak geleceğe, avuçlarımızdaki sevinçlerin küllerini çırpardık sulara, yüreğimizdeki atıl yaşamın tükeneceğini bilmeden. Söz olurduk günlere ve köz olup dallar arardık yaşamak adına kanatlarımıza. İnançlarımız yitti önce, ardından rüzgârın getirdiği polenlerle avunduk ve düşlerin kırıntı sofralarında bir baktık ki, ikrarsız ve yapayalnız kaldık...
YORUMLAR
Nereye gidersek gidelim, nerede birbirimizi beklersek bekleyelim, biliriz ki yalnızlığın bileklerini asla bırakmayacağız. Asırlardır birbirimize aynı bakışlarla, yıllardır aynı duruşlarla ve aylardır aynı yakarışlarla düğümlemedik mi gül bakışlım bu yüreği? Hep aynı nefeslenişlerin, hep aynı bildik aşk nakaratlarının hüzzam tepelerinde tanrıya avuç açmadık mı? Her olmazlıkta yine birbirimize dönerek, her aymazlıkta kendi iç sızılarımızı içerek kendimize dönmedik mi?
Seninle ben, ruhumuzun acemi nakaratlarından türettiğimiz aşk şarkılarıyla sevdalar ekmedik mi kıraçlara? Birbirimizi özlediğimiz anlarda birbirimizin olur, çağlar atlardık bir kayboluşun derinliklerinde. Seni özledikçe sana en içli yaşanmışlıkların masalarını kurardım, aşkın şerefine kadehler sıralayarak. Her yudumda bir bakışın koynuna sokulurduk, titrerdik arsız düşünüşlerle ve yol alırdık bir uzun menzile. Dağlanan bedenimizin kayıp dokunuşlarının isyanını anlardık o an, kabarırdı düşüncelerimiz ve yol alırdık en tatlı sarılışların yaşanacağı o muhteşem uykulara.
Şimdi kapat gözlerini güne ve hayatı düşle. Bir mevsim geçişi olsun gözlerinin önünde ve sen göklerin ağlayışını resimle. Avuçlarındaki sevi tozlarını serperek denizlere en doyumsuz mavilikleri avuçla. Yamalı bir ömrün içinden beni geçirerek bir sevdalı duruş ol kadın dokunuşlarınla yatağımda. Sarayım seni masallarla, en doyumsuz tutkularla. Dik içimdeki onulmaz yaraları ve ellerindeki hüner olsun aşk. Sargılı ömrümün yaralarını didikleyerek, iyileşmez bütün dertleri iyileştirerek içimdeki asil tahta kurul. Sen benim yıllardır ruhumda yanan aşk kandili olsan, aydınlık sabahlara seninle gözlerimi açsam.
................................
selahattin dostum,,,
ne zaman edebi yönüne rast gelsem
aşık olma derdine düşüyorum.
kalemin sıcaklığı enfes.
saygımla.