OYSA Kİ DAHA 16’SINDAYDI…
Arabadan inip evlerine doğru yaklaştığımda beni karşılamak için kendini evden dışarıya attı. Evine her misafir geldiğinde çocuklar gibi seviniyordu, mutluluğu gözlerinden okunuyordu zaten. Hoş bir gülümsemeyle ve büyük bir sıcaklıkla karşıladı beni, ben hayatımın hiçbir döneminde kimseye karşı bu kadar sıcak olabildiğimi hatırlamıyorum.
Daha 16’sındaydı Hasret, evlendiğinde ise 15 buçuk yaşındaydı. Çalışmak için Almanya’ya giden birçok Türk ailesinden birinin kızıydı o da. Türkiye’den uzakta doğup büyümüş ve yaşadığı yerin geleneklerini kapmıştı haliyle. Ailesi tarafından Almanya’da Türk geleneklerine uymadığı ve çok rahat bir yaşam tarzına sahip olduğu için evlendirilmek üzere Türkiye’ye amcasının yanına gönderildi. Hasret deli gibi sevdiği çocuğu Almanya’da bırakıp Türkiye’nin yolunu tuttu. Çaresizce ve sessizce…
Laf çabuk yayılır bilirsiniz. Yakın köyler dâhil olmak üzere her yerden amcasının evine görücü gelmeye başlamıştı. Bizim kız görücüye çıkarılmadan önce ilk olarak açık seçik giysilerinden arındırıldı ve elbiseleri sobada yakıldı, artık şalvar giymekten başka çaresi yoktu. Sıra ev işlerini öğrenmeye gelmişti. Bu işi de yengesi üstlendi ve sonuç tam istedikleri gibi oldu. Süreç harika işliyordu.
Üç aya kalmadan tam istenilen gibi bir dünür bulundu, damadın babası kapıya altınları yığdı, evi döşedi, düğünü üstlendi, hiçbir masraftan kaçınmadı. Ne de olsa Alman kızı bir gelin alacaklardı, havası bile yeterdi onlar için.
Üç gün üç gece düğün yapıldı, genç çift evine yerleştirildi ve olay kapandı. Aslında olaylar bundan sonra başlıyor. Damattan bahsedelim biraz. Daha 18’inde, gözü açılmamış, bizim körpe kızın ağzının içine bakan minyon bir tip. Ne yazık ki Almancası da yok bizim damadın, eğer olsaydı durumlar böyle gelişmezdi belki de. Ne iş mi yapıyor? İş yapmasına gerek yok ki… Baba parası yiyor yetmez mi?
Kızımız bir süre sonra ben ailemi özledim, Almanya’ya gitmek istiyorum diyor. Biraz da dudak büktü mü bizi damat dayanabilir mi, gönderelim seni diyor ama kaynana düşmüyor bu numaraya, izin vermiyor gitmesine. Çözüm olarak da eve bir bilgisayar ve internet bağlantısı kuruluyor. Buyur konuş deniyor ailenle doyasıya…
Bütün bu süreç boyunca bana dert yanıyor Hasret. Onu artık unuttum abla, diyor, artık eşimle, evimde ve buralarda mutluyum diyor ve ekliyor, merak etme bir delilik yapmam, diye. Abla diyor bana çünkü ondan beş yaş büyüğüm, hem de bekârım. Belki de onun gözünde evde kalmış bir durumdayım.
Kırk yıllık bir ev hanımı edasıyla mutfağa kahve yapmaya gittiğinde evini inceliyorum. Aklınıza gelebilecek ve sahip olmak isteyeceğiniz her şey mevcut bu tek katlı harika evde. Düşüncelere dalıyorum birden, galiba diyorum hiçbir zaman böyle bir evim olmayacak, çünkü ben hem 16 yaşımı geçeli çok oldu hem de para için evlenmeyi hiç mi hiç aklımdan geçirmedim bu güne kadar.
Kahveler geldi, sohbetimize kaldığımız yerden devam ederek kahvelerimizi içtik, daha sonra vedalaştık ve kafamda türlü türlü düşüncelerle o kocaman evdeki küçücük kızdan ayrılıp evimin yolunu tuttum.
Şimdi sonuç ne oldu diye merak edenleriniz vardır değil mi? O saf zannettikleri, daha çocuk yaşındaki kız, herkesi ayakta uyutup altınlarla birlikte Almanya’ya sevgilisinin yanına kaçtı ve evcilik oyunu burada sona erdi. Aylarca internette kocasının yanında sevgilisiyle Almanca yazıştığı o gittikten sonra anlaşıldı.
Damat beyi ve ailesini hiç sormayın, biz nerde hata yaptık diyerek dövünüp duruyorlar. Kızın amcası kendinden gayet emin suçu erkek tarafına atıyor, kızı elinizde tutamadınız diye. Şu günlerde de diğer yeğenine paralı bir eş arıyormuş diye duyum aldım.
Ben mi? Ben zaten onun kaçacağını başından beri biliyordum, desem yalan olur. İtiraf ediyorum beni de ayakta uyuttu bu kız… Hepimize günaydınlar…
22.06.2007
01:24
Pelin Ö.
YORUMLAR
Hasret mi, Vuslat mı ?
OYSA Kİ DAHA 16’SINDAYDI…
Evet... Hasret, Hüvviyetinde isim olarak kullandığı kavramı, Hasreti 16 yaşının intikamını alırcasına dişleri arasında çiğnemiş, Vuslata kanat çırpmış.
Altınları almasa mıydı.... Asaydı elbette. Maddi ölçülerde yapılan evliliklerden ne beklenir ki zaten. Ama üzüldüm. Dekanlıya üzüldüm.
Hasret bir yerde yanlış yaptı. Kocasını sanal da ols aldatıyorsa bunu kocasını bu denli aptal yerine koyarak yapmamalıydı. Kocasını ve kendisini aldatmış bir noktada... O aptal adamın koynundan çıkıp gitmiş... Almanyada ki sevgilisinin yanındaki durumunu bilemediğimiz için bir şey söyleyemeyeceğim ötesi hakkında artık.
Hasret'in Vuslatının ne denli çekici olduğunu şimdi sadece Hasret bilebilir.
Pelin Hanım, teşekkür ederim böyle güzel bir öyküyü bizimle paylaştığınız için. Hayatın tam ortasından Yaşanası diyemesemde yaşanabilirliği muhakkkak olan bir öyküydü.
Nacizane Şu sözümü eklemek isterim Bu öyküye : VİCDANINI CÜZDANINDAKİ PARAYLA TEMİZLEYEMEZSİN